ODTÜ’de hendek mi var?
Fotoğraf: Envato
Gerekirse Cizre’ye, Silopi’ye nasıl giriliyorsa ODTÜ’ye de girilir diyor Ankara Milletvekili Aydın Ünal; Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın eski metin yazarıymış aynı zamanda. Solcuların namaz kılan öğrencilere saldırarak ibadet özgürlüğünü kısıtladığı iddiasıyla galeyana gelen grubu “Namaz kılan öğrencilere sesleniyorum, asla boyun eğmesinler” diye galeyana getiriyor milletvekili. ODTÜ’de zaten birçok mescit ve bir cami var. Rektörün dediğine göre “Mescidin basılması gibi bir olay da söz konusu değil.”
Burası Uygur, Kırım, Amerika veya Avrupa, 28 Şubat değil, burası Ankara diyerek bir sürü çağrışımı aynı potaya atarak bulamaç yapan vekilin o metinleri nasıl yazdığı anlaşılıyor. Bu çağrışım çırpma sanatı icrasından Cizre ve Silopi ile çırpılan ODTÜ’nün payına da hendek demagojisi düşüyor ister istemez.
Aslında hendek nasıl Cizre ve Silopi’deki operasyonun temel nedeni değilse ODTÜ’ye dayılanmanın nedeni de ibadet özgürlüğünün kısıtlanması değil. Böyle bir şey yok çünkü. Geçtiğimiz hafta İstanbul Üniversitesinde de adına Müslüman Gençlik diyen bir grup, öğrencilere saldırdı ve öğrenciler polis müdahalesine maruz kaldı. Bu saldırıların eş zamanlı gerçekleşmesi, üniversitelerde uzun zamandır kurulmaya çalışılan nizamın son rötuşlarını gerçekleştirebilmeyi kolaylaştıran bir alan açmak amacını taşıyor. Üniversiteler zaten büyük ölçüde zapturapt altına alınmış durumda, seçilmiş rektörlerin bile göz göre göre CB vetosu yediği, partizan kadrolaşmanın tırmanışa geçtiği, üniversite eğitimin altının oyulduğu bir süreç bu. Mescit tartışması asıl bu operasyonun üstünü örtmeye yarıyor. O halde sadece metin yazarının galeyanı değil bu. O metinlerin ruhu Hükümet icraatından ve yönelimlerinden besleniyor çünkü.
Kabul etmek gerekir ki, Hükümetin hiç şakası yok. Baktığı her yeri Cizre ve Silopi olarak; politikalarını onaylamayan, onaylamayanı bırakalım, değiştirmek istediği herkesi veya her yeri hendeğin/barikatın arkasında gördüğü bir cinnet halinde. Ama önce farazi hendekleri kendisi açıp bir tarafına konumlanıyor, yanına gelmeyene de savaş açıyor. Ya da böyle, milletvekilinin yaptığı gibi işini kolaylaştıran kesimleri teşvik ediyor.
Üniversitelerde bu kuşatmanın kamu emekçilerinin 657 sayılı Yasa’da tarif edilen statülerinin tasfiye edildiği bir sürece girilmesi bir tesadüf değil. Yıllardır grevli toplusözleşmeli sendika hakkı için mücadele eden kamu emekçileri bu yasada belirtilen kimi haklarını da kaybetmek üzereler. İş güvencesinin ve sosyal hakların tamamen budanacağı, performansa göre ücretlendirilecekleri ve esnek çalışma sisteminin tamamen hayata geçirileceği bir “reform paketi” hazırlanıyor. Bu yolda fiilen zaten epey bir yol katedilmişti.
Üniversiteler ve kamu emekçilerinin statüsü reorganizasyonu tamamlanmamış iki kesimi oluşturuyor. Yaklaşık on yıldır tedrici olarak çıkarılan yasalarla bu kurumların altları zaten oyulmuş, mensuplarının statüleri geriletilmiş, dirençleri önemli ölçüde budanmıştı.
Metin yazarının ODTÜ’nün kaderini Cizre ve Silopi’yle ilişkilendirmesi boşuna değil. Doğuda her gün sivil insanlar ölürken batının ihya olmayacağının açık ilanı bu aslında. Bir dil sürçmesi olarak görülemez. Fırsat bu fırsat, hazır zemin düzlenmeye başlanmışken batıdaki pürüzler de temizlenecek. Bu sırada herkes kendi derdiyle uğraşsın.
ODTÜ rektörü “Bu kampüste namaz kılınmasını istemiyorum’ diyecek bir öğrenci yok. En radikal öğrenciler bile kimsenin ibadetine bir itirazlarının olmadığını söylüyor” diyedursun, milletvekilinin ısrarla sorunu seccadenin bu tarafı ve karşı tarafı arasında bir çelişki icat edip öğrencileri kutuplaştırmaya çalışması hiç şaşırtmıyor. 13 yıldır bu işler böyle yürüyor çünkü.
Fakat öğrenci milleti 12 Eylül öncesindeki bu kutuplaşmanın sonuçlarını çok iyi bildiği için böyle bir kutuplaştırmanın alıcısının ODTÜ pazarında bulunacağından o kadar emin olmamak lazım.
Cizre’ye Silopi’ye girdiğiniz gibi girerseniz o başka. Oralarda şehir kalmadı bu kez elde üniversite kalmaz.
Metin yazarının içi rahat eder!
Not: 2016 yılının barışla gelmesi dileğiyle…
- Arka taraf! 15 Kasım 2024 04:48
- Kürtler Türkler birbirini sevsin! 01 Kasım 2024 05:02
- ‘Çözüm’süz süreç 25 Ekim 2024 15:05
- Hiçbir şey olmamışsa da bir şeyler oluyormuş gibi çözüm süreci 18 Ekim 2024 05:07
- Yenikapı ruhu 2.0 11 Ekim 2024 04:50
- Kimin yanında, kimin karşısında? 04 Ekim 2024 04:55
- Narin'in katlinden polis cinayetine 27 Eylül 2024 06:05
- İsrail’in kirli savaşı 20 Eylül 2024 06:00
- Narin'in gerçek sırrı 13 Eylül 2024 05:23
- Halaydan büyük meseleler 06 Eylül 2024 05:41
- SETA'dan gelen imdat 30 Ağustos 2024 04:55
- İzmir yangınının anatomisi 22 Ağustos 2024 05:00