31 Aralık 2015 01:00

Memlekette adalet ne kadarsa futbolda da o kadardır!

Memlekette adalet ne kadarsa futbolda da o kadardır!

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Bu haftaki yazım yılın son gününe denk geldi.
Adettendir yılın son haftası yayımlanan yazılarda biten yılın genel bir bilançosu yapılır.
Aklıma Evrensel gazetesinde basılan ilk yazılarımdan biri geliyor. Sekiz sene evvel, 2007 yılının bitiminde, o yılın akılda kalan spor olaylarını değerlendiren bir yazı istenmişti. 30 Aralık 2007’de, “Memlekette adalet yoksa yeşil sahalarda da adalet yoktur” başlığıyla yayımlanan yazının ilk paragraflarında 2007 yılının hem dünyada hem Türkiye’de, emekten, özgürlükten, barıştan yana olan güçler için hiç de iç açıcı geçmediğini vurgulamış ve yılın sportif açıdan genel bir değerlendirmesini yapmaya çalışmıştım.
Aradan 8 yıl geçti. O yazı yazıldığı sırada iktidardaki AKP ile TFF’nin başındaki Ulusoy ekibi arasında futbol alanında bir hegemonya kurma mücadelesi yaşanıyordu. Geçen sürede sözde özerk TFF tamamen iktidara bağlı ve bağımlı bir kurum haline geldi.
Bu sekiz yıl içinde 3 kez Galatasaray, 2 kez Fenerbahçe, 1’er kez de Beşiktaş ve Bursaspor şampiyon oldu. Futbolun tamamen ele geçirilmesi için düzenlenen “3 Temmuz” darbesi, kalıcı hasarlar bırakarak, tarihte yerini aldı. Passolig uygulamasıyla birlikte tribünler büyük bir kan kaybına uğradı. Seyirci ortalaması profesyonel liglerin başlamasından beri en düşük seviyelerini gördü. Futbolda ya da sporun herhangi bir alanında kalıcı başarı yakalanamadığı gibi yeşil sahalardaki “adalet” arayışı geçen her sene daha da büyüdü.
2015 yılının sonu ile sezonun ilk yarısının bitmesi çakıştı. Puan tablosuna baktığımızda en yakın rakiplerine 11 ve 10 puan fark atan Beşiktaş ile Fenerbahçe 1 puan farkla ligin zirvesindeler.
Peki, birazcık nesnel davranan herhangi bir futbolsevere sorsanız, sözde “hakem hataları” olmasa ligin sıralaması bu puan durumuyla ve aynı mı olurdu?
Bu sezonun ilk yarısında hakemlerin tartışılmadığı bir hafta oldu mu? AKP’den önce milletvekili, sonra belediye başkan adayı olup seçilemedikten sonra MHK koltuğuna atanan Kuddusi Müftüoğlu’nun yönettiği hakem kadrosunun kifayetsizliği her hafta tartışmaların ana konusu haline gelmedi mi? Özellikle bu sezon kimi takımların, hakemlerin “zihninde” ya da “gerçekte” iktidarla kurdukları ilişkiler nedeniyle hakem hatalarının arttığına yönelik saptamalar haksız mı?
Sahi Türkiye futbol tarihinde ilk defa bir hakem, Deniz Çoban, yönettiği bir maç sonrasında iki takıma karşı da çok yanlış yaptım diyerek neden istifa etti?
Bu soruların yanıtlarını samimi olarak verirseniz, aslında rekabetçi bir lig değil, bir tiyatro oyunu seyrettiğimizi, üstelik passolig nedeniyle de seyircisi neredeyse kalmamış bir oyuna maruz bırakıldığımız ortaya çıkar.
Neyse, sezonun ilk yarısı bütün yazdıklarımızı, senenin son günü tekrarlamayalım.
Sonuçta, futbol toplumun bir aynası, toplumda ne oluyorsa futbolda da aynı şeylerle karşılaşmak kaçınılmaz.
Toplumdaki “adalet” isteklerine kulaklarını tıkayanların, futbolda “adalet” istemeleri ne kadar samimidir, ne kadar gerçekçidir?
Memleketin bir bölümündeki “şiddete” gözlerini kapatanların, spor alanlarında “şiddete” hayır demesi ne kadar samimidir, ne kadar gerçekçidir?
Endüstriyel futbola karşı mücadele etmeliyiz diyerek, endüstriyel futbolun açtığı bütün mecralarda, kanallarda ahkam kesmek ne kadar samimidir, ne kadar gerçekçidir?
Küfürsüz tek cümle kuramayanların, spor alanlarında “küfre” karşıyız demesi ne kadar samimi, ne kadar gerçekçidir?
Uzatmayalım, sekiz yıl önce yaptığımız saptama hâlâ geçerli: “Memlekette adalet yoksa yeşil sahalarda da yoktur”…
Adettendir temenniyle bitirelim…
2016 Miray bebeklerin, Aylan bebeklerin ölmediği, eşitliğin, özgürlüğün, barışın ve adaletin geçerli olduğu yeni bir dünyanın kuruluşuna vesile olsun.
Hepinize olabildiğince mutlu yıllar dilerim…

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa