Yeni yıl!?
Fotoğraf: Envato
Takvim yapraklarından biri daha düştügunde, 2016’lı ilk günde olacagiz. Matematik ve rakam hesabıyla, dünya ve beşer bir yaş daha alacak. Toprağa düşenlerimiz, öldürülüp kıyımdan geçirilenlerimiz hariç. Onlar bir bakıma aynı yaştalar! Miray bebek üç aylık, Cemile Çağırga 11 yaşında, Berkin Elvan 14, Hanife Durak 80. Her yaşta eklenebilir olanlar var. Yılı “yeni” yapan belirgin özellikleri olacak mı? Bugünkü gelişmeler kapitalist-emperyalist yıkıcılığın ağırlaşacağına işaret ediyor. 2015 bütün ağır yükleriyle 2016’nın üzerine çökmüştür. Önümüzdeki gün ve aylarda dünya insanının yüzde doksan beşinden fazlası daha büyük ve ağırlaşmış sorunlarla boğuşmak zorunda kalacaktır.
2015, insan soyu için artık çekemeyeceği ve sırtından söküp atması gereken kapitalizmin, doğayı da yıkıma uğratan saldırganlığının ekonomik, siyasal, askeri ve kültürel boyutlarıyla daha da yoğunlaşmış biçimlerine sahne oldu. Kendilerini refah, demokrasi, insan hakları ve barışın savunucusu ve temsilcisi göstererek biriktirilmiş ve üretilen tüm insan yaratılarının mülkiyetine el koymayı kendilerine hak sayanların daha çok silahlandıkları, daha fazla gaddarlaştıkları, birbirleriyle rekabet içinde kendi ülkelerinde ve başkalarının topraklarında daha çok kan döküp can aldıkları bir dönemdeyiz. Burjuva dünyanın öne çıkan belirgin özelliği sömürü, siyasal gericilik ve millitarizmin yoğunlaşmasıdır. Mali sermayenin, militarizmin ve siyasal gericiliğin dünya işçi sınıfı ve tüm halklar için giderek daha fazla tehdit edici ve yıkıcı hale gelen saldırganlığıyla yüzyüzeyiz! Kapitalist rekabet içerde ve uluslararası alanda daha keskin biçimler aldı. Kıyasıya yağma siyaseti uygulanıyor. Ekonomik-sosyal baskılar arttı. Tüm burjuva yönetimleri, “terör” ve “güvenlik” gerekçeli yasal değişiklikleri de kapsayan siyasal gericileşmeyi yoğunlaştırdılar. Tekel “demokrasisi” artık daha fazla gericilikle belirgin. “Demokratik haklar” söylevi yalandan ibaret. Berlin Duvarı üzerine binlerce tefrika yayımlayanlar kendi ülkelerinin sınırlarına tel örgüler, beton duvarlar çekmekle meşgüller. Yeni gerekçe, yıkıma uğratıp mezhep-milliyet savaşlarına sürükledikleri ülkelerden kaçıp giden ‘sığınmacı’ların Avrupayı “istila etmeleri!”. Almanya ve Avrupa’nın öteki “demokrasileri”, sınırlarını kapatmaya giriştiler ve Erdoğan iktidarını 3 milyar Euro’ya zindancıbaşı tuttular. ABD, Rusya, İsrail, Fransa, Almanya, İngiltere, Çin, Suudi Arabistan, Türkiye silahlanmaya en fazla yatırım yapan ülkelerin başını çekiyor. Vergi yükü artırılıp, ücretler kısılıyor ve fakat silahlanmaya daha fazla kaynak ayrılıyor. Silah ticareti had safhaya ulaştı. Yıllık silah üretimi bir trilyon doları aşmış durumda. Büyük bir dünya savaşı tehlikesi giderek artıyor. Akdeniz ve Körfez bölgesinde, son altmış yılın en yoğun askeri hareketliliği var. Büyük emperyalist ülkelerin savaş uçakları, savaş gemileri bölgemize üşüşmüş durumda. ABD ve Avrupa’nın çakal emperyalistleri, ülkemizi ve bölgemizi alevleriyle boğma ve yıkıma uğratma potansiyeline sahip çatışma ve gerginlik politikalarını yoğunlaştırdılar. Buna, Amerikan emperyalizminin bölge taşeronu işbirlikçi gericiliklerin yıkımdan parsa kapma hevesleri eklendi. Ortadoğu, Kuzey Afrika, Türkiye, giderek yayılma tehlikesi içeren çatışmalara sahne oluyor. Türkiye içinde ve sınırlarında Kürtlere karşı sürdürülen gerici savaşın yol açtığı yıkım büyüyor. “Birlikte yaşama olanakları”, Erdoğan diktatörlüğü tarafından yok edilerek Kürt lere “ya teslim, ya ayrılma” dayatılıyor. Tüm uluslardan işçi ve emekçiler, yaşam hakkı başta olmak üzere tüm temel haklarından yoksun kılınacak iktidar politikalarıyla yüzyüze bulunuyorlar. Ülke topraklarını emperyalistlere askeri üs ve silah yığınağı alanı olarak tahsis eden Erdoğan-AKP ve devletin diğer kontra kurum ve güçleri; AB’nin Almanya başta olmak üzere ikiyüzlü yönetimlerinin desteğinde, Amerikan emperyalizmi, İsrail gericiliği ve Barzani yönetimiyle işbirliği içinde Kürtlerin ulusal direnişini kana boğarak tüm ülkeyi; tüm işçi ve emekçileri, politikalarına direnen tüm kesimleri teslim alma; diktatörlüğü ciddi bir engelle karışlaşmaksızın sürdürme çabasındalar. 2016, bu politikalara karşı lokal ve aynı nedenlede etkisi fazla olmayan tepki ve direnişlerin büyütülmesine sahne olmaz ise eğer, Gooebelsci yalan fabrikası eşliğindeki iktidar terörünün giderek yoğunlaşması engellenemez.
Halklar tehlikeyi görmeli, mücadeleyi büyütmelidirler. Bu, ülkemiz işçi ve emekçileri için hayati önemdedir. Ülkede ve bölgede izlenen etkin burjuva politikası ulusal-etnik; dini-mezhepsel çatışmaları körükleyen; militarist-fetihçi ve yayılmacıdır. Bu özelliği onu, halklar için büyük yıkımları içeren bir tehdit haline getirmektedir. Erdoğan iktidarının izlediği savaş ve saldırı politikası durdurulamaz ise eğer, onbinlerin kırımına, yüzbinlerin tehcirine, farklı ulusal kökenlerden emekçilerin birbirleriyle düşmanlaştırılmasına; şövenizmin etkisi altındaki Türk halk kesimleri dahil kent-kır yoksullarının militarizmin kuşatmasında tüm temel haklarından yoksun bırakılmasına giden-götüren yol ardına dek açık tutulmuş olacaktır. Türk işçi ve emekçileri, ülkenin demokrat-ilerici, sosyalist örgüt, parti ve çevreleri bundandır ki daha etkin bir tutum geliştirmelidirler. Aydınları, gazetecileri, 5 yaşındaki çocukları, üç aylık bebekleri, direnen işçileri, sokağa çıkan protestocu gençleri ensesinden kurşunlayan burjuva devlet iktidarından liberal politika beklenemez. Mücadelede birleşmek, mücadeleyi büyütmek, halkın en geniş kesimlerinin sürdürülen katliam ve saldırı politikalarına karşı harekete geçmesi için daha fazla çaba göstermek şarttır. Kurtuluş sömürülüp-ezilenlerin; proletarya ve emekçilerin mücadelesindedir! Bu bir slogan mı, hayır. Emekçilerin mücadelesi er-geç buraya evrilecektir. Sadece geçmiş zamanlarda değil yakın dönemlerde de milyonlarca işçi ve emekçinin sermayenin saldırılarına; emperyalist ve işbirlikçi yönetimlerin politikalarına karşı sokaklara ve alanlara çıktıklarına tanık olduk. Irak işgaline girişildiğinde, Afganistan’a saldırıldığında, Batı Avrupa ülkeleri başta olmak üzere birçok yerde yüzbinlerce, milyonlarca insan alanlara çıkmış savaş ve işgal politikasını protesto etmişlerdi. Birçok ülkede, yönetimler bunun üzerine askeri politikaları öne çıkaramamışlardı. Arap ülkelerinde halkların diktatörlere karşı milyonlar halinde ayaklandıklarını gördük. Türkiye’de milyonların katıldığı Büyük Haziran Halk Direnişi yaşandı. Yeni yılın asıl yeniliği, halkı askeri zor yoluyla sindirmeye çalışanların, halkların daha kapsamlı direnişleriyle karşılaşarak püskürtüldükleri bir mücadeleye sahne olursa eğer, gerçekten yenilik olacaktır.
- Kaosun geniş mezarlığı 12 Aralık 2024 05:20
- ‘Suriye pastası’ ve duvarların dışına bakmak! 05 Aralık 2024 06:50
- Değişim; nasıl ve hangi yönde? 28 Kasım 2024 06:45
- Kürtçe eğitim Türkiye’yi böler mi? 14 Kasım 2024 04:52
- Bahçeli’nin çağrısı Kürt gerçeğinin neresinde? 07 Kasım 2024 05:41
- Sorun yoksa, telaş niye? 31 Ekim 2024 06:54
- Çürümenin toplumsallığı ve çürüyeni yönetme politikası 24 Ekim 2024 12:47
- İktidarın ekonomi kriterleri 26 Eylül 2024 05:56
- Vicdansızlık! 19 Eylül 2024 05:15
- Derin ve lağımlı bataklık! 12 Eylül 2024 05:58
- Sağın gücü ve işçilerin ‘kör noktası’ 05 Eylül 2024 05:28
- Malazgirt, Bahçeli, HÜDA PAR vs. 29 Ağustos 2024 05:40