Derin acılarla ve büyük kayıplarla dolu bir yılı geride bıraktık. Katliamlar, yasaklar ve hukuk skandallarıyla kalacak zihinlerimizde. Aslında sadece en son düzlükte, son iki günde, olanlar bile bütün bir yılın ağırlığını ve birtürlü uyanamadığımız o karabasan halini özetliyor. 

Yılın son iki gününde de, tıpkı son beş aydır olduğu gibi, bölgeden ölüm haberleri geldi. Sivil ölümleri bakımından bebek- çocuk- yaşlı- genç- kadın- erkek ayrımı yapmaksızın işleyen mutlak eşitlik(!) politikası yine devredeydi. Yeni yıl, Cizre ve Sur’a patlamalar ve silah sesleriyle geldi.
Barış isteyenler yılın son günü de gaz, cop ve TOMA’yla karşılaştı. Önceden haber verilmiş ve engellenmemiş olmasına rağmen barış yürüyüşçüleri ve gazeteciler Diyarbakır’da gözaltına alındı. 
Sağlık emekçilerinin payına yılın son iki gününde de ölüm ve tutuklama düştü. SES üyesi Aziz Yural, yaralı bir kadına yardım etmeye çalışırken katledildi. Yaralı amcasına tampon uygulayıp, hastaneye yetiştiren bir diğer sağlık emekçisi Agit Tetik ise tutuklandı.

Muhtıra döneminin “sayın muhbir vatandaş” çılgınlığı, 2015 Türkiyesinde “sevgili muhbir öğrencilerimiz” boyutuna ulaştı. Yıl boyu pekçok öğretmen ALO 147’ye yapılan isimsiz şikayetlerle soruşturma, yargılama ve sürgün cezalarına maruz kalmıştı. Yılın son günlerinde ise bu kez bir öğretim görevlisi aynı rezalete maruz kaldı. Çise Atalay, dersinden “rahatsız olan” bir öğrencisinin ihbarı sonucu Amasya Üniversitesin’deki odasında gözaltına alındı. İhbar makamı 155 olunca, hocayı almaya gelenler de terörle mücadele ekipleriydi. Mahkeme sonrası Çise Hoca serbest, yaşadığımız utanç ise baki kaldı.

Birçok işçi yeni yılı direniş çadırlarında karşılarken, iktidarın yıl boyunca hatta 13 yıl boyunca sürdürdüğü sınıfsal tercih ve politikalar 2015’in son günlerine de damga vurdu. Patronlara, asgari ücret maliyetinin yüzde 40’ının devlet tarafından karşılanacağı müjdelenirken, işçilere düşen “müjde” ise kıdem tazminatı hakkının ve onun sağladığı fiili iş güvencesinin ortadan kalkacak olmasıydı. İş güvencesi bakımından kamu çalışanlarının aldığı yeni yıl “müjdesi” ise fiili değil, doğrudan resmi nitelikte. 657 sayılı kanunda yapılacak değişiklikle, performans uygulamaları ve uyulmayan yargı kararları yoluyla fiilen zaten aşındırılmış olan, güvence hakkının yasal olarak da ortadan kaldırılması gündemde.

Nihayet doğuda can, batıda hak ihlalleriyle tamamlanan bir yılın son günlerinde iktidarın gündeminde ise yine başkanlık sistemi vardı. Ve bu defa, gerek sınıfsal gerekse demokratik niteliğini en iyi kavrayabileceğimiz biçimde açıklandı sistem: Doğrudan Hitler referansıyla.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Palavra çöktü

Palavra çöktü

Merkez Bankası, 2025 yıl sonu enflasyon tahminini, daha yılın ilk sunumunda yüzde 21'den yüzde 24'e yükseltti. Enflasyonu düşürme bahanesiyle 20 aydır ücret ve maaşlara saldıran ekonomi yönetiminin hiçbir öngörüsü gerçekleşmedi. Enflasyonun temel sebebinin iç talep ve ‘ücret artışları’ olduğu palavrası tamamen çöktü.

2025’te asgari ücrete yüzde 30 zam

Memur ve emeklilere yüzde 11.54 zam

İşçi emeklilerine yüzde 15.75 zam

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
RTÜK Başkanı “Ülkemizde olumlu olaylar olmuyormuş gibi haber servis ediliyor” deyip ‘yandık’, ‘bittik’ haberleriyle karamsarlık aşılandığını savundu, ceza tehdidinde bulundu.

Evrensel'i Takip Et