04 Ocak 2016 00:53

Bizim ‘Führer’in Yahudileri Kürtler, ‘Reichstag’ı HDP mi?

Bizim ‘Führer’in Yahudileri Kürtler, ‘Reichstag’ı HDP mi?

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Hayalindeki başkanlık sisteminin Hitler’in sistemine benzediğini biz söyleseydik, “Cumhurbaşkanlığına hakaret suçu” işlemiş olurduk. Neyse ki S. Arabistan ziyareti dönüşü Cumhurbaşkanı Erdoğan “Üniter sistemde başkanlık yoktur, diye bir şey yok. Hitler Almanya’sına baktığınızda orada da bunu görürsünüz” sözleriyle üniter devletlerde başkanlık sisteminin olabileceğini kanıtlamak için Hitler Almanya’sını örnek gösterdi.

Bilinir; Faşizm, burjuva egemenliğin en gerici, en şoven, en saldırgan biçimi olarak tanımlanır. Dünya, faşizmin işçi sınıfı ve bütün halklar için nasıl bir tehdit olduğunu en vahşi ve kanlı biçimde Hitler Almanya’sında gördü. Rejimin fiili olarak değiştiğini söyleyen bizim “führer”in -ki ‘führer’, Almanca ‘başkan’ anlamına geliyor- Rusya ile ciddi bir gerilim yaşadığı bir dönemde Hitler Almanya’sına özenmesi ise tarihin bir cilvesi olsa gerek!

Yeni yıl mesajları genellikle umut ve iyi dilekler içerir. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Hitler Almanya’sını örnek göstermeden önce açıkladığı yeni yıl mesajında ise “dağlarda ve şehirlerde operasyon”, “terörle mücadele”, “içeride ve dışarıda savaş” diyordu. Düşünün ki başta Sur, Cizre, Silopi, Dargeçit, Nusaybin olmak üzere toplam 19 ilçede sokağa çıkma yasakları 250 günü geçti. Tanklarla kuşatılmış ilçeler bombalanıyor; kuşatma altındaki mahallelerde her gün çocuk, kadın, yaşlı siviller katlediliyor. Aralık sonunda Olağanüstü Genel Kurulu’nu gerçekleştiren DTK ve bileşeni HDP, Kürt sorununun çözümü bağlamında uzun bir süredir gündemde olan özerklik konusunu yeniden tartışmaya açtıkları için Erdoğan tarafından hedef gösterilip “bedelini ödememeliler” açıklamasıyla açıkça tehdit ediliyor. Artık bir rutin haline gelen medyaya yönelik baskı ve saldırılara üniversite öğrencilerine yönelik saldırılar eşlik ediyor.

Uzatmaya gerek yok ama bunu da siz söyleyin: Böyle bir Türkiye’ye ‘führer’lik yakışmaz da ne yakışır (!)
Daha önceki yazılarda ülkede Kürt hareketine karşı sürdürülen savaşın Suriye ve Rojava’ya müdahale politikalarıyla iç içe geçtiğine dair çeşitli değerlendirmeler yapmıştık. Yine bu savaş ve müdahale politikalarının Türkiye’nin Bölge’de emperyalist bloklar arasındaki egemenlik mücadelesinde yeniden NATO’nun ileri karakolu rolüne dönmesinden bağımsız olmadığı da kesindir. Ancak artık şu da kesindir; Erdoğan, içeride ve dışarıda savaş, çatışma ve gerilim siyasetini kendisini başkanlığa götürecek bir yol olarak da görmekte ve bu nedenle savaş ve gerilim siyasetini her gün daha da tırmandırmaktadır.

Erdoğan’ı ‘führer’liğe götürecek yolda ülkenin karşı karşıya kaldığı tehdit; mücadele edilmesi gereken düşman bellidir: Kürtler!
Evet, bugün yapılan katliamlar Yahudilere yapılana benzer bir soykırım noktasına gelmiş değildir. Öte yandan “ev, ev temizlenecek” açıklamalarını ve “Çökertme” adı verilen ‘savaş simülasyonu’ ile 10 bin kişinin öldürülmesi ve yüz binlerce Kürdün sürgün edilmesi planını yapanların Kürtleri Türkiye’nin Yahudileri olarak görmediklerini kim söyleyebilir?

Üstelik Kürtler sadece “iç düşman” değiller. S. Arabistan dönüşü gazetecilerin sorularını yanıtlayan Erdoğan, Demokratik Suriye Güçleri’nin (HSD) Fırat’ın batısına geçmesi ile ilgili olarak “Azez olayı bizim için risktir. Oraya YPG’nin gelmesini izlemek, kabul edilir değildir. O zaman tamamıyla bizim güneyimizde, Suriye’nin kuzeyinde bir Kürt bantı oluşur ki, buna ‘Evet’ demek mümkün değildir” değerlendirmesini yapıyor. Yani HSD’ye karşı çetelere desteğin ve Rojava’da PYD öncülüğünde oluşturulan demokratik kantonlara karşı saldırgan tutumun devam edeceği mesajını veriyor.

Bir de Hitler’i ‘führer’liğe götüren yolda ‘Reichstag Yangını Davası’ var ki, HDP’nin hedef yapılma şekli bize nedense o olayı hatırlatıyor. Bulgaristan Komünist Partisi’nin önderi Dimitrov’un başında olduğu komünistler, 1933’te Reichstag’ı (meclis binasını) yaktıkları iddiası ile yargılanır. Bu süreçte Almanya Komünist Partisi’nin (KPD) 81 milletvekili meclisten atılmış ve komünistlere karşı bir tutuklama dalgası başlatılmıştı. Şimdi Erdoğan, HDP’nin Kürt sorununun çözümü için özerklik talebini gündeme getirmesinin anayasal suç olduğunu söylüyor. Aslında HDP, Erdoğan’ın Mart 2013’te eyalet sistemi ile ilgili söylediklerine benzer bir model öneriyor ama bunun bir önemi yok. Bugün gerilimi tırmandırmak için düşmana ihtiyaç var. Üstelik bu “düşman” meclisten saf dışı bırakılırsa başkanlığı getirecek yeni bir anayasa yapmanın önündeki engeller de temizlenmiş olacak. O yüzden “Dokunulmazlıklarının kaldırılması suretiyle başlayacak süreç, inanıyorum ki terörle mücadele açısından ülkemizdeki havayı da olumlu yönde etkileyecektir” diyor Erdoğan.

Son bir hatırlatma: Hitler sadece bir ‘çılgın’ değildi; aynı zamanda bütün dünyaya egemen olmak isteyen Alman tekelerin yayılmacı emellerinin en ileriden temsilcisiydi. Yani bugün ülkede başkanlığa karşı çıkmak; aynı zamanda içeride ve dışarıda savaşa ve ‘yeni Osmanlı’cı yayılma politikalarına karşı çıkmaktan geçiyor. Yoksa CHP’nin Kemal Bey’de ifadesini bulan ‘uzlaşmacı’ siyaseti, yarın kendini faşizmin koltuk değneği olarak görürse kimse şaşırmasın!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa