04 Ocak 2016 00:55

ODTÜ ve Hitler tartışması

ODTÜ ve Hitler tartışması

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Öyle mi söyledi böyle mi, gaf ya da değil, çok tartışılınca düzeltilmeye çalışıldı; ancak çoktan –yüksek tirajlı yerliler “hiza”yı tutturmaya önem verir olduklarından– yabancı basınla sosyal medyada hit olmuştu: Hitlerli başkanlık propagandası. Ortalığı yeniden neo-Nazilerle LePenci faşistler kaplasa da, Hitler özellikle Avrupa’da hâlâ nefretle yâd edilmekteydi. 50 milyondan fazla cana mal olan II. Dünya Savaşı’nın büyük kırımının baş sorumlusuydu, çünkü.
*
Ülkenin üçte birine yakını neredeyse bir ayı bulan sokağa çıkma yasaklarıyla savaş alanına dönüştürülmüşken tartışma doğal olarak önem kazanmıştı.

Sokağa çıkmak yasaktı. Fırına gitmek de. Zaten fırınların açılması da yasak ve olanaksızdı. Su da bulunmuyordu, açık market yoktu. Belki kuyu suyu! Elektrik de yoktu, okul da. Hastane açıktı, ama kimse gidemiyordu, gitmek yasaktı. Kapıya varanı içeri almak isteyen sağlıkçı Aziz’in de merdiven başına çıkması bile yaşam riski taşıyordu, nitekim Aziz şimdi yaşamıyor. Ama cenazesi, bütün diğer cenazeler gibi, ortada, kaldırılamıyor, yasak!

Ve Pazar günü itibarıyla resmi açıklama “261 PKK’lı öldürüldü” şeklindeydi. Asker ve polis de ölüyordu. Rakamlar doğru ya da yanlış, ama tam bir can pazarı olduğundan şüphe yoktu. “Hendekler var, o nedenle” deniyor, savaş durumu “hendek”le açıklanıyordu!
*
7 Haziran’da CHP’yle HDP asgari ücreti yükseltme vaadinde bulunduklarında “asla olmaz” “kaynak yok, batarız” denmişti. 1 Kasım’a gelirken “1300 TL yapacağız” dendi. Yapıldı, ama asgari ücretli pişman edilerek yapıldı. Zammın patrona maliyetinin %40’ını devlet üstlenirken, işçinin vergi, fon vb. payları yükseltilerek, asgari ücret yükseltilmedi, ama düşürülmüş oldu.

Anlaşıldı ve giderek milyonlarca asgari ücretli anlayacak ki, savaşın ortasında asgari ücretin gerçek bir artışı olanaklı değildir! “Yükselttim” dendiğinde, bunu “düşürdüm” diye anlamak gerekir. Sadece savaşa, silah cephaneye yapılan harcama nedeniyle işçiye para kalmadığından değildir. Tabii ki savaş harcamaları önemli bir kalemdir ve bir yerlere yıkılmaları gerekecektir, en kolayı da işçilerle emekçilerin sırtıdır. Neden kolay olduğu asıl nedendir: Savaşa ses çıkarmayıp hatta destek vererek sermaye ve hükümete yedeklenen işçi kendisini ve haklarını da savunamayıp mücadelesini verememektedir. Başkalarının uğradıkları haksızlıklara göz yuman aynı haksızlık kaynağıyla kendi adına da hesaplaşamamaktadır! Anlaşılacaktır ki, barış ve Kürtlerin hak eşitliği mücadelesinin başarısı iş, ücret vb. hak ve özgürlükler mücadelesinin başarısına bağlıdır ve tersi de doğrudur.
*
Ve ODTÜ. Yükselteceğim denip ücret düşürülmüş, memleket ilan edilmemiş bir savaşa sürüklenmiş, 17-25 Aralık’ın ardından TIR’ların ve savcılarının da darbeciliği ileri sürülmüşken, ODTÜ’nün rahat bırakılmayacağı belliydi. Tıpkı “hendek yüzünden savaş” türünden bir gerekçe: “Mescitlere ve Müslümanlara saldırı”! Oysa ODTÜ’de 10’dan fazla mescit var ve kimse kimseye saldırmıyor. Ama IŞİD’çilik yapılıyor! Kütüphanedeki mescitte tefsir dersleriyle IŞİD örgütleniyor ve şimdiden biri yüksek lisanslı üç kişi Suriye’ye gidip IŞİD’e katıldı. Sorun IŞİD ve IŞİD’çilik, ama “Müslümanlara saldırı” deniyor. Sonra “IŞİD’e karşıyız” dendiğinde, kim inanır!

“ODTÜ’lü Marx’ın 18 Brumaire’ini okusun” diyen Nabi Bey tersten haklıdır: Hitler ya da Napeleonlarla mücadeleyi daha ileriden öğrenmek için, evet. Bilim ve güvenli bir gelecek talebi de, anlaşılmalıdır ki, sosyal ve siyasal haklar, barış, eşitlik ve özgürlük talebine ve bütün bu taleplerle mücadele birbirine bağlanmıştır.

Hani, Hitler Almanya’sında, diğerleri sessiz kalmışken, sırayla komünistler, Yahudiler, sosyal demokratlar ve en son papazları almışlardı ya –tam da öyle!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa