Geçen hafta: ODTÜ ve Balbay
Fotoğraf: Envato
Geçen haftayı iktidarın ODTÜ’yü hedef almasıyla başlayan olaylarla kapadık. Türkiye’nin parlak bir bilim yuvası olarak ün yapan bu üniversite, 70 yıllık tarihi boyunca ileri insanlıktan yana sürdürdüğü gelenekten ödün vermediği için, iktidarın gazabına uğramış görünüyor. ODTÜ öğrencileri, üniversiteye giriş sınavlarında en yüksek puan ortalamasını tutturan gençlik kesimidir. Bu gençlerden ne istendiğini okurlarım olarak bir kez daha görmek istiyorsanız, çoğu zaman güvenerek yaptığım gibi, Mülkiyeliler Birliği Yönetim Kurulunun bildirisinden alıntıladığım şu paragrafı okuyun:
“ODTÜ, Türkiye’nin öncelikli ihtiyacı olan bilimsel üretime en fazla katkı sunan üniversitedir ve tıpkı Mülkiye gibi Türkiye’ye, bu ülkenin insanlarına, topluma hizmet etme konusunda önemli bir birikime sahiptir ve bu birikimi halkın hizmetine sunmaya devam etmektedir. Dolayısıyla ülkemizin asıl beklentisi de, farklı siyasî görüşlere mensup on binlerce mezunu olan ODTÜ’nün bu tür kabul edilemez saldırılarla değil, bilimsel çalışmaların gerektirdiği ihtiyaçlarıyla anılması tartışılmalıdır.”
Bana kalırsa geçen haftanın önemli olaylarından biri de Gazeteci Mustafa Balbay’ın CHP genel başkanlığına adaylığını koyması dolayısıyla televizyon ekranlarında yaptığı açıklamalardır.
81 yaşında bir aydın olarak uzun yıllardan beri CHP’nin izlediği yolu yordamı az çok bildiğimi söyleyebilirim. Bu uzun süreçte CHP, gerçek muhalefetin görevlerini iki kez yerine getirebilmiş ve Türkiye’nin siyasal yaşamındaki yeni soluğu duyumsatabilmiştir: Birincisi, 1950’li yılların sonlarında Demokrat Partinin antidemokratik eğilimlerine karşı direnmesi, ikincisi ise Bülent Ecevit’in “Ortanın solu” sloganıyla getirdiği soluktur. Balbay’ın genel başkanlığa adaylığını koyarken açıkladığı gerekçeler ve getirmek istediği yeniliklerden oluşan düzeyli program hakkındaki özet bilgiler, üçüncü bir soluğun umudunu verdi bana. Üstelik Balbay, hem entelektüalizmin hem de centilmenliğin temsilcisi olarak konuşuyor. Gerisi CHP Kurultayının bileceği iş. Onu da göreceğiz.
Okurlarıma yeni yıl için birkaç söz söylemek isterdim, ama hangi klişe lafı söylesem inandırıcı olmayacak, beni bağışlayın…
Bir not: 1977-83 yılları arasında çıkardığımız aylık Türkiye Yazıları dergisinin yazarlarından öykücü arkadaşımız Celâl Özcan’ı yitirdik. Şimdi o da ışıklar içinde yatıyor.
- Veda yazısı 01 Nisan 2019 19:40
- İki konu bir de sav söz 11 Mart 2019 20:05
- Atabaş'ın ardından 04 Mart 2019 19:30
- Ceyhun Atuf Kansu 25 Şubat 2019 23:10
- Fenerbahçe’nin Hâl-i Pür Melâli 19 Şubat 2019 01:19
- Beyin Göçü 12 Şubat 2019 00:33
- ‘Selim Ağbi’yi hatırlarken 05 Şubat 2019 00:00
- İstanbul Müzik Festivali 21 Ocak 2019 23:40
- Fiyatlar yasayla düşer mi? 08 Ocak 2019 00:24
- Ankara’da yeni bir dönem mi? 01 Ocak 2019 00:34
- Erdal Erzincan'la halk müziğimiz üzerine (2) 25 Aralık 2018 00:05
- Erdal Erzincan’la halk müziğimiz üzerine (1) 18 Aralık 2018 02:47