05 Ocak 2016 01:00

Peki ya çocuklar?

Peki ya çocuklar?

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Savaş en çok kimi etkiler? Bu sorunun yanıtı şüphesiz “çocuklar”dır.
Televizyon kanallarında izlediğimiz savaş filmlerinde gördüğümüz gibi, savaşlarda sadece savaşanlar ölmez. Savaşlarda, çatışmalarda sanılanın aksine az sayıda asker ölür, ondan çok daha fazla sayıda sivil ölür. Bunların başında da çocuklar gelir. Bu tüm dünyada böyledir.
İnsanlığın kendisine belirlediği milenyum hedeflerinde “Çocuk ölümlerinin azaltılması” 4. hedef olarak belirlenmiş. Diğer yandan Dünya Sağlık Örgütünün beş yaş altı çocukların ölümlerinin önlenmesi konusunda programlar yürütüyor. Türkiye’ye geldiğimizde Sağlık Bakanlığının konuyla ilgili projesi var: Bebek Ölümlerini Önleme Projesi.
Bir taraftan bebek ölümlerini önleme projeleri, programları vs. yaparken diğer taraftan tek kurşunla üç aylık bir bebeği kurşunlamak, öldürüp sağ bıraktıklarını ishalden ölüme göndermek, hasta olup sağlık kuruluşuna gidenleri avlamak… Yaşanan tablonun özeti bu.
Son yüzyılda Türkiye’de bebek ölümleri, diğer pek çok ülkede olduğu gibi sürekli bir düşüş halinde oldu. Türkiye tarihinde bunun tek istisnası, 1990’lı yıllarda yine Kürt illerinde yaşanan çatışmalar, köylerin boşaltılması, insanların göçü sonucu, bebek ölüm hızında yaşanan artış olmuştur. Diğer bir deyişle, 1990’lardaki savaş Doğu Anadolu Bölgesi’nde bebek ölümlerinin artmasıyla sonuçlanmıştı.
Türkiye hükümetinin hukuk temelinden yoksun sokağa çıkma yasakları sonucunda ölen sivilleri artık sayamaz olduk. Her biri ayrı yürek burkan bir hikaye. En son geçen hafta 3 aylık bebek ve dedesi keskin nişancıların hedefi oldu.
Yakın zamanda yayımlanan bir rapora göre (Savaş İstemiyoruz! Çocukları Öldürmenizi İstemiyoruz Girişiminin Raporu), temmuz sonundan kasım sonuna kadar olan süreçte toplamda 44 çocuk yaşamını kaybetti ve en az 52 çocuk yaralandı. Bu çocukların en küçüğü 3.5 aylıktı. Çocukların ölüm nedenlerine bakın, aynen aktarıyorum:
Operasyon veya çatışmalar sırasında vurularak; gösteriler sırasında vurularak; bomba patlaması sonucu; sivil alanlarda bulunan mühimmatın patlaması sonucu; hasta olup hastaneye götürülemediği için; sokağa çıkma yasağı sırasında parkta veya evinin önünde oynarken vurularak;  eve isabet eden kurşun veya patlayıcı ile vurularak; polisten kaçarken apartmandan düşerek; polis tarafından dövülerek; dur emrine uyulmaması sonucu açılan ateşte vurularak.  
Peki bunun sonrası yok mu? Yaralanan, ölen ve sakat kalan çocukları şimdilik bir tarafa bırakalım. Bunca silah, tank, top sesi arasında çocukluğu geçen, bahçesinde armut gibi düşen amcası, teyzesini vs. gören çocuklardan nasıl bir gelecek bekliyorsunuz? Bu ortamı yaratanların bu soruya bir cevabı olmalı. Zira onlar bu ülkeyi yönetme iddiasındalar.
Diğer bir soru da halkımıza. Yine yakın zamanda basında yer alan iki çocuk istismarı olgusunda, haklı olarak ortalığı ayağa kaldıran duyarlı ve vicdan sahibi Türkiye insanından, konu Kürt bebelerine geldiğinde de aynı duyarlılığı görmek istiyoruz. Bizim basına yansıdığı kadarıyla gördüklerimiz, bebeler, onları hastaneye götürmeye çalışan dedeler, kahvaltı sonrasında kurşunlanan kadınlar, karnında bebeği ile kapısının önünde ölen genç kadınlar, anneler vs. vs. Her gün artan sayıda açıklanan ve sayısı 300’e dayanan “Ölü ele geçirilen teröristler”in kaç yaşında olduklarını ve cinsiyetlerini öğrenmek istiyoruz.
DİSK Başkanı Kani Beko’nun sözünü buradan paylaşmak istiyorum: “Barış ne zaman gelecek? Ölen kimden diye sormadığımızda!”

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa