‘Alaturka başkanlığı merak eden Cavcav’a baksın
Fotoğraf: Envato
2015 yılının sonunda memleket futbolu dünya gündemine damgasını vurdu.
Hayır, öyle başarıyla filan değil, memleket futbolunun son 39 yılına kendi özgün damgasını vurmuş “ebedi başkan” İlhan Cavcav’ın icraatlarıyla.
Bu sene erken açılan teknik direktör “döküm mevsiminde” Gençlerbirliği Kulübü ve Başkanı İlhan Cavcav, diğer kulüplerden bir adım öne geçti.
2015 yılına Mesut Bakkal’ın teknik direktörlüğünde giren Gençlerbirliği, haziran ayında Stuart Baxter ile anlaştı, bu görevinde ancak 2 maç direnebilen Baxter’ın yerine 1 Eylül 2015’de Mehmet Özdilek geçti. Özdilek’in de kısa sürede gönderilmesinden sonra gündeme Fuat Çapa’nın adı düştü. Çapa ile sabah toplantıya girilip, anlaşıldığı haberlerinin gelmesinden birkaç saat sonra Çapa’nın da “kovulduğu” haberi geldi. Cavcav’ın teknik direktör arayışlarının son durağı, memleketin en fazla takım çalıştırmış teknik direktör unvanını da taşıyan Yılmaz Vural oldu. Cavcav ve Vural kısa bir toplantının ardından kameraların karşısına geçerek son derece esprili bir şekilde anlaştıklarını kamuoyuna duyurdular. Ancak Vural’ın bu görevde kalış süresi sadece bir hafta sürdü. Bu sürede takımın başında sadece 1 maça çıkma fırsatı bulan Vural’ın kovulması başta Reuters olmak üzere belli başlı haber ajansları tarafından bütün dünyaya duyuruldu.
Cavcav’ın, Gençlerbirliği’ni adeta bir teknik direktör öğütme makinesine döndürmesi memlekette de yeni bir tartışma başlattı. TFF, yeni sezonda her takımın kısıtlı sayıda teknik direktör ile anlaşma yapması konusunda bir çalışma başlattığını duyururken, medyada yapılan tartışmalar ise memleket futbol düzenini sorgulamak yerine yüzeysel biçimde İlhan Cavcav’ın yönetim biçimine odaklandı.
Öncelikle vurgulamak gerekir ki, gelecek sene başkanlıkta 40. yılını dolduracak olan Cavcav’ın bu uzun süre içinde yaptığı doğrular da vardır, yanlışlar da. Bunlardan bazılarını öne çıkararak, başarılı ya da başarısız değerlendirilmesi yapılmasının hiçbir anlamı yoktur.
Sorgulanması gereken, memleketin kalburüstü kulüplerinden birinin nasıl olup da 40 yıl boyunca bir kişinin iki dudağı arasından çıkan kelimelerle yönetiliyor olmasıdır. Kimi zaman, övülerek ifade edildiği gibi kulübün transferlerinden, teknik adam seçimine, antrenman tesislerinin inşasından, alınacak malzemeye kadar kulüp ile ilgili her konuda Cavcav neredeyse tek karar vericidir. Bu “otoriter” başkanlık sistemi memleket kulüplerinin önemli bir kesiminde de geçerli. Cavcav’ı öne çıkaran ise bu yönetimi kesintisiz bir şekilde 35 yıldır sürdürüyor olması.
Bu noktada esas tartışılması gereken Cavcav’ın kişiliği değil, memleket kulüplerinin yönetilme biçimi olmalıdır. Cavcav’da, diğer kulüp başkanları gibi yaptığı işlerin yetkisini kongreden alıyor. Mesela iki sene önceki genel kurulda 1058 delegeden sadece 150’sinin katılımıyla yapılan seçimde yeniden başkan seçilmişti ve bu kadar dar bir seçim zemini üzerinden otoriter başkanlığına devam etmektedir. Diğer Anadolu kulüplerinin delege sayıları da çoğu hısım, akraba, eşraf ve “partili” olmak üzere üç aşağı beş yukarı aynı seviyelerdedir. Galatasaray ve Beşiktaş’ta delege sayıları Anadolu kulüpleriyle karşılaştırılamayacak seviyede olsa da her iki kulübün taraftar potansiyeli göz önünde bulundurulduğunda devede kulak olduğu görülür. Bu yönetim biçiminden kurtulmaya çalışan tek istisna kulübün Fenerbahçe olduğu söylenebilir. Halen üye olma bedeli memleket gelir ortalamasının üstünde olmasına rağmen, “bir milyon üye” kampanyasıyla kongresinin kapılarını açan Fenerbahçe, katılımcı, demokratik bir yönetim kurmanın zeminini de oluşturuyor. Kuşkusuz tek başına kongrenin katılımcı ve çoğulcu bir yapıya kavuşturulması, otoriter tek adam yönetiminin tek başına panzehri olmayacaktır, ancak kabul etmek gerekir ki ilk adımı olacaktır.
Başkan ve yönetimin denetlenme mekanizmalarının oluşturulması, bunların kurumsallaştırılması, giderek başkanların daha profesyonel kadrolarla, her an hesap verebilir konumda çalışmalarını beraberinde getirecektir. Bütün bunları tartışmak yerine Cavcav’ın kişiliğinde bir tartışma yürütmek sorunun özünü hiç anlamamak demektir.
İşin bir de teknik direktörler tarafı var tabii. Başına gelecekleri bilerek neden bir teknik direktör gidip bu tür bir yönetim anlayışıyla masaya oturur, bu başka bir yazının konusu olsun.
Şimdilik, memlekette yoğun olarak tartışılan ama ahalinin kahir ekseriyetinin ne olduğunu pek anlamadığı “alaturka başkanlık sistemini” anlamak isteyenler, Gençlerbirliği Kulübü’ne baksın. Kurulmak istenen “alaturka başkanlık sistemi” mikro ölçekte tam da Cavcav’ın yönetimidir ve kulübün geldiği yer bellidir.
- Rasim Ozan gitti futbol medyası temize mi çıktı? 30 Kasım 2017 00:15
- Fenerbahçeli medyayı deşifre edelim 16 Kasım 2017 00:26
- Cüneyt Çakır, Mete Kalkavan gerisi yalan… 25 Ekim 2017 23:01
- 'Yıldırım Demirören yeter' 05 Ekim 2017 01:21
- Ne etti la bu Aykut Kocaman size? 21 Eylül 2017 01:00
- Aykut Kocaman'a niye saldırıyorlar? 14 Eylül 2017 00:15
- Federasyon, Tribün Mühendisliği: Beleştepe, Göztepe, Konya... 24 Ağustos 2017 00:15
- Terim kovuldu sıra Demirören’de mi? 04 Ağustos 2017 01:01
- Terim ve Demirören'e sonsuz teşekkürler! 20 Temmuz 2017 01:00
- Futbola da adalet lazım 13 Temmuz 2017 00:15
- Arda Turan'a neden kızıyorsunuz ki? 15 Haziran 2017 00:30
- Şampiyonluklara seviniyor musunuz? 01 Haziran 2017 01:00