07 Ocak 2016 00:58

IŞİD bahane, mevzileri güçlendirmek şahane!

IŞİD bahane, mevzileri güçlendirmek şahane!

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Çeşitli halk kesiminden insanların bulunduğu bir mekana girsek ve onlara mikrofon tutarak, “Bölgede IŞİD’e karşı bir mücadeleyi nasıl görüyorsunuz, yeterli mücadele veriliyor mu?” diye sorsak ne yanıt alırız?
Alınacak yanıtların büyük çoğunluğu herhalde; “Ne olmuş ki IŞİD’e?”, “IŞİD’e karşı bir mücadele mi yürütülüyormuş?”,... gibi karşı sorular olurdu.

Eğer dikkatli bir izleyiciyseniz, belki Suriye’de PYD-YPG güçlerinin, Irak’ta ise Anbar eyaletinde Irak ve İran güçlerinin IŞİD’e karşı askeri girişimler sürdürdüğünü söyleyebilirsiniz. Ama, bölgede IŞİD’e karşı bir mücadele sürdürüldüğünden söz edemezsiniz. 

Çünkü, uzunca bir zamandan beri bölgede IŞİD’e karşı mücadele, bölgeyi silah deposuna çeviren savaş uçakları, savaş gemileri, füze sistemleriyle donatan ülkelerin yüksek yöneticilerinin ve bölge gericiliklerinin gündeminden düşmüş görünüyor.

IŞİD’E KARŞI MÜCADELE UNUTULDU MU?

Peki bu ülkelerin yöneticileri, medyası; “Noel”di, “yılbaşı”ydı derken dünyanın en önemli sorunu ilan ettikleri “Cihatist terörizme” ve onun en öndeki temsilcisi, IŞİD’e karşı mücadeleyi “unutmuş” olabilirler mi?
Değil elbette. Onlar her şeyi unutur ama çıkarlarını, bu çıkarların gerektirdiği görevleri ve bu amaçla yapılması gereken girişimleri asla unutmazlar!

Dolayısıyla bölgede IŞİD’e karşı mücadelede bu “sessizlik”, “ihmal” ya da bölgede genel olarak bir durgunluğa, uzayan ve sonuç alamayan çarpışmalardan doğan “yorgunluğa” bağlı değildir. 
Tersine bölge; kimsenin hiçbir şeyi unutmadığı gibi bin yıl önceki iddiaların, “haksızlıkların” ve “haklılıkların” yeniden gündeme geldiği, çatışmaların da durmak bir yana yaygınlaşıp şiddetlendiği bir sürece girmiştir.

GERÇEK NİYETLER GÖRÜNÜR HALE GELİYOR

Aslına bakılırsa “IŞİD’le mücadelenin unutulmuş gibi görünmesi, sürecin sönümlendiğinin değil hayli ilerlediğinin işareti. Yani artık düne göre herkesin ne için bölgede olduğunun, kimin niçin harekete geçtiğinin daha açıkça görüldüğü bir aşamaya geçildiğini gösteriyor.

Çünkü, son birkaç aydaki gelişmelere bakıldığında artık kimse “Biz bölgeye IŞİD’e karşı mücadele için geldik” demiyor. Tersine bölgede birbiriyle sıkı bağlantılı ama hâlâ “iki katlı” olarak süren mücadelenin üst katında ABD-NATO bloku ve Rusya bloku arasında mücadele giderek safların netleştiği bir kulvarda ilerliyor. İki taraf da bölgenin haritası yeniden çizilirken, kendi mevzilerini güçlendirmek için gerek diplomaside gerekse sahada adımlar atıyorlar. 

Viyana Anlaşması çerçevesinde Suriye krizine siyasi bir çözüm bulmak için resmi sürecin 1 Ocak itibariyle de başladığı dikkate alındığında, yukarıda bu mevzilenme gayretleri daha anlaşılır olmaktadır.

‘İKİ KATLI’ MÜCADELEDE ‘ALT KAT’TA ÇATIŞMALAR BÜYÜYOR

Elbette Rusya’nın Suriye “sahası”nda girişimleri bir yana bırakılırsa, üst kattaki nispeten ılımlı hava, çatışmalar karşısında “itidal çağrıları” yapma gibi tutumlar sürmektedir. Ama “üst kat”la bağlantılı olan ama şimdilik de sanki “alt kat”ın sorunları gibi görülen çatışmaların yaygınlaşıp şiddetlenmesi, bölgeyi her gün daha tehlikeli çatışmalara doğru sürüklemektedir. 

Türkiye’nin Rusya, İran ve Irak’la da “Suriyelileşme” çizgisine doğru yürüyor olması sorunu hâlâ çözümlenmemişken, Şii Lider Şeyh el Nemr’in Suudi Arabistan tarafından idam edilmesiyle İran’dan Yemen’e kadar tüm Şii dünyası ayağa kalktı.

El Nemr’in idam edilmesi sadece Suudi Arabistan’la İran arasındaki gelişmelerin büyümesiyle de kalmadı; Sudan, Bahreyn, BAE, Kuveyt, Katar gibi ülkeler de İran’la diplomatik ilişkilerini ya kesti ya da en alt düzeye indirdiler. Suudi Arabistan İran’lı diplomatları sınır dışı etti; Yemen’de de “ateşkes”i sona erdirdi!

EL NEMR’İN İDAMI VE SU-24’ÜN DÜŞÜRÜLMESİ BENZERLİĞİ

Rusya’nın SU-24 savaş uçağını düşüren Türkiye nasıl ki artık tümüyle ABD, NATO blokunun “eline düşecek” biçimde batı blokuna bağlanmak zorunda kalan bir çizgiye yuvarlanmışsa, Suudi Arabistan da el Nemr’i idam ederek aslında batılı emperyalistlerin kucağına düşmüştür. Sadece Suudi Arabistan da değil, yukarıda adı geçen ülkelerin de İran’la karşı karşıya gelmede vardıkları aşama ile batı emperyalizminin artık “itirazsız uşakları” ittifakı durumuna gelmişlerdir.

Elbette Suudi Arabistan ve ona arka çıkan ülkelerin geleneksel olarak batı emperyalizminin  iş birlikçisi, hatta uşağı olduğuna kimsenin şüphesi yoktur. Ama gelinen yerde artık, İran’la Sünni-Şii çatışmasında tuttukları yer ile dün ABD ve batılılara yönelik yaptıkları itirazlar ya da onlara rağmen kimi girişimleri de yapamaz bir duruma gelmişlerdir. Tıpkı Türkiye’nin Rusya uçağını düşürmesi sonrasında batı karşısında tüm manevra imkanlarını da tüketmesi gibi!

Türkiye ise bölgedeki bu çatışmalar olurken, Şeyh el Nemr’in idamı konusu da dahil Suudi Arabistan’la tam bir iş birliği içindedir. Nitekim el Nemr ve onunla birlikte 46 kişinin idamından iki gün önce Erdoğan Riyad’daydı. Ve Suudi Arabistan’la Türkiye’nin ilişkilerini “stratejik iş birliği” düzeyine yükseltmişti. Dolayısıyla Türkiye her ne kadar iki tarafa da “itidal” tavsiye eden ülkeler içinde olsa da gerçekte, Suudi-İran çatışmasında Suudi Arabistan’ın yanında yer almıştır.

Öte yandan Türkiye, uzunca zamandan beri, IŞİD’e karşı mücadele konusunda en çok laf eden ülkeler içindedir ama aslında bütün dikkatini PYD-YPG güçlerinin stratejik konumunun zayıflatılmasına yöneltmiştir. Nitekim PYD-YPG’nin Fırat’ın batısına geçmesini yasaklamayı, Suriye’deki “kırmızı çizgi” haline getirmiştir. Dahası bu çizgi Türkiye’de sokağa çıkma yasakları eşliğinde sürdürülen operasyonlarla, Kürtlerin kendi kaderlerini tayin hakkını tanımama stratejisiyle birleşmektedir. 
***
“Üst katta”kiler, bölge haritasının yeniden çizilmesinde aslan payını kapmak ve mevzilerini güçlendirmek için manevralar yapıyorlar. Alt “kattakiler” ise kendilerince amaçlarına uygun bir mevzi edinmeye çalışırken aynı zamanda oluşan bloklardaki yerlerini sağlamlaştırmaya çalışıyorlar. Bunu yaparken de bölgedeki karşı taraftaki gerici yönetimlerle de çatışıyor, kan dökmekten savaşlara varan girişimlerden geri durmuyorlar.

IŞİD mi, IŞİD burada bölgeye müdahalenin bir aracı olarak bazen savaşılan bazen de “İyi ki varsın IŞİD!” denen bir bahane oluyor ve giderek bu tablo herkesin görebileceği biçimde netleşiyor. 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa