08 Ocak 2016 01:00

Sahada yenilmek önemli değil

Sahada yenilmek önemli değil

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Ülkenin bir bölgesinde savaş var. Devlet; uçağından füzesine, tankından topuna, panzerinden TOMA’sına, akrebinden havan topuna kadar tüm silahlarını kuşanmış ve açık saldırıların yanı sıra sokağa çıkma yasağı, abluka, kuşatma, baskın gibi savaş taktikleri üzerinden sergilediği olanca ceberutluğuyla zulmün her çeşidini yaratarak o bölgede yaşayan insanların iradesini teslim almaya çalışıyor. Vahşeti bir politika aracı yapmayı ve bebek, çocuk, kadın, genç, yaşlı demeden insanları katletmeyi sürdürüyor.
Bir zor aygıtı olarak devletin barbarlığı ne kadar anlaşılır ve tahmin edilebilir bir şeyse de, savaş bölgesinden uzak yerlerde yaşayan insanların olup bitenlere karşı ilgisizliği, duyarsızlığı aynı ölçüde anlaşılmaz bir şey.
Ortaya çıkan bu büyük insanlık dramı karşısında sessiz, tepkisiz kalmak ancak vicdansızlığın, cahilliğin ve düşük zekalılığın göstergesi olabilir.
Toplumun büyük çoğunluğu, bölgedeki gelişmelere karşı ilgisiz, duyarsız, tepkisiz. Bu ateşin bir gün kendilerine de ulaşabileceğinin farkında değil. Öyle ki, tepkisizlik iktidarı, katliam politikalarını uygulama konusunda çok daha cüretkarca davranmaya teşvik ediyor. Tam bir, “Susmak onaylamaktır” durumuyla yüz yüzeyiz. Zulme, zorbalığa karşı seslerini yükseltip direnmeye çalışanlar var elbette ama bunlar hep aynı kişiler, aynı örgütler, aynı oluşumlar ve maalesef çok çok azınlıktalar...
Yoksul gençlerin birbirine kırdırıldığı, bu kanlı tablo karşısında zerrece insanlık ve vicdan sahibi olmak, “savaşa hayır” haykırışıyla birlikte “Silahlar sussun, müzakere ve diyalog başlasın” talebini dile getirmeyi gerektirir.
Tam da şimdi, popülaritesi yüksek ve bu nedenle geniş kitleler üzerinde etkili olabilecek tanınmış kişilerin (aydınlar, edebiyatçılar, sanatçılar, sporcular) var güçleriyle bu işe el atmasına şiddetle ihtiyaç var. Gelinen aşamada, devletin kanlı çarkını durdurması, insanları ve doğayı yok etme politikalarına son vermesi için tanınmış kişilerin de içinde yer aldığı alabildiğine gür muhalif sesler çıkarmak büyük önem taşıyor. Tabii, bu işe hiç “bulaşmayarak”, ileriki yıllarda büyük bir utanç yaşamayı ve vicdansızlıkla anılmayı göze alabilecek denli duyarsızlara, aymazlara söylenecek laf yok.
Ne yazık ki belli kişilerin önayak olduğu ve çoğunlukla imza kampanyalarıyla sınırlı kalan “vicdan rahatlatıcı” bazı cılız girişimler dışında şimdilik barış yönünde sağlam irade ve kararlılık ortaya koyan bir çaba ve hareketlenme görünmüyor...
İktidara yamanmaya çalışan kişilerle dolu futbolda ise durum daha da beter. Bu alanda tam anlamıyla, iktidarın dümen suyuna kilitlenme yaklaşımı ve “bana ne”cilik hakim.
Oysaki futbol, -özellikle futbolcu ve teknik adam bazında- memleketin her bölgesinde yaşayan insanlar arasında yoğun ilişki ve iletişim ağı oluşturması ve kardeşliği, dostluğu soyut kavramlar olmaktan çıkarıp somut hale getirmesiyle barış yolunda çok önemli fırsatlar barındıran bir alan. Futbol sayesinde kurulan arkadaşlıkların, dostlukların iktidarın baskısı ve nefret bezeli kanlı tezgahlarıyla köreltildiği, hatta yok edildiği dönemlerden geçiyoruz.
Şimdiye dek, futbolun “aile” fotoğrafında yer alan popüler figürlerin hiçbirisinden sürüp giden savaşa ve öldürmenin, yok etmenin bir “çözüm aracı” olarak meşrulaştırılmasına dair bir söz duy(a)madık.
Bu alanda; vatanın, milletin, ırkın, bayrağın birliği ve kutsallığı üzerine kurulu zehirli söylemleri aşıp savaşa karşı çıkacak ve “barış, insan, doğa” diyebilecek bilinç ve cesarete sahip insanların boy gösterdiği zamanları acaba görebilecek miyiz?..
Sahada yenilmek önemli değil. Ama insanlık, iktidarın gücünden korkup yenik düşüyorsa işte o zaman durum çok vahim demektir...

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa