Son yazımda 2015 yılının bir kötülük yarışını andıran olaylarla dolu olduğunu yazmıştım. Bu yazıyı yazarken bir yandan da aklımdan şu soru geçiyordu: “Bunca kötülük olurken nasıl olur da sürekli iyilikten söz ederler?”
Bu soru aslında bir yarılmanın, kopmanın ya da cinnetin perdesini aralamak anlamına geliyor. Türkiye’de akıl almayacak denli korkunç şeyler olurken, “İyilik Sempozyumu” başlıklı toplantılar düzenleniyor, Diyanet Vakfı tarafından “Uluslararası İyilik Ödülleri” dağıtılıyor.
Vakfın böyle ödüller dağıtması aslında şaşırtıcı değil çünkü “iyilik” bazı işleri daha iyi yapabilmek için gerekli anahtar bir kavrama dönüştürülmüş durumda. Vakfın çalışmaları “iyilik faaliyetleri” olarak adlandırılıyor. Diyanet TV web sitesinde, “Diyanet’ten Bir Dünya İyilik” gibi başlıklar kullanılıyor; vakfın “bir iyilik hareketi” olduğu belirtiliyor. “Hizmet hareketi” gibi...
Bu “iyilik faaliyetleri” için sivil destek de düşünülmüş. Deniz Feneri Derneği’nin “iyilik” konulu fotoğraf yarışması gibi. Bir de “İyilik Okulu” Projesi var. Amacı şöyle: “İlköğretim çocuklarını dernek ile tanıştırmak, çocuklara Deniz Feneri’ni, iyilik kavramını anlatmak, çocukların kişiliklerine yardımlaşma, paylaşma kavramlarını sokmak.” Proje, İstanbul, Ankara, İzmir ve Antalya’daki okullarda uygulanıyormuş: “Okullara projeyi duyuran afişler asılıyor. Okulun öğrencilerine “iyilik kumbaraları” ve “iyilik günlükleri” dağıtılıyor. Çocuklara dağıtılan kumbaralar ile harçlıklarını ihtiyaç sahipleri ile paylaşma, yardımlaşma ve infak bilinci kazandırılıyor. İyilik günlükleri ise hem içerdiği hikayelerle çocuklara yeni ufuklar açıyor hem de çocukları kendi hikayelerini yazmaya teşvik ediyor.”
“İyiliğin okulu olur mu?” demeyin. Hatta okul öncesi dönemden başlanabilir: “Aile Katılımlı İyilik ve Nezaket Yarışması” düzenlenebilir. Çocuklar ve anneleri birlikte “iyilik ve nezaket kutuları” yaparlar. Sonra çocukların “iyilik, yardım ve nezaketli davranışları” küçük kağıtları yazılıp kutulara atılır. Hangi davranışlar? “İyilik yapma, sorumlu davranma ve yardım etme hususunda, annesine sofra kurmada yardımcı olmak, babasına su vermek, odasını veya eşyalarını düzenli tutmak (...) yemek yeme adabı, eve girip çıkarken selam verme, eve gelen misafirlere ‘Hoş geldiniz’ demek, büyüklerin ellerinden öpmek, bir şey isterken rica ederek istemek, anne, babayı üzmemek, vb.”
Ya üniversiteler? “İyilik Yarışması” düzenlenebilir. Karabük Üniversitesi Sosyoloji Kulübü düzenlemiş. Kategoriler yaşlılara, engellilere, topluma, ayni ve maddi ihtiyaç sahiplerine, çevreye ve hayvanlara karşı duyarlılıkmış. Ya ödüller? Bir iyilik olabilir mi? Elbette ki, hayır. Dereceye giren öğrencilere, tablet ve para ödülü verilecekmiş!
İyilik Sempozyumu, İyilik Ödülü, İyilik Okulu, İyilik Yarışması. Çalışmaları çeşitlendirmek gerek. Şura Eğitim Kültür ve Yardımlaşma Derneği Elbistan Temsilciliği de üstüne düşeni yapmış, “İyilik Mutfağı” başlığıyla pasta yarışması düzenlemiş. Bu çalışmalarda İHH üzerine düşeni yapmıyor sanılmasın. Örneğin, Genç İHH, “Türkiye’deki tüm liseli kız kardeşleri için; “İyiliği Yakala” fotoğraf yarışması” düzenlemiş.
Benzer bir yarışma ise İstanbul’daki tüm okullara yönelik olarak, “İyiliğin Fotoğrafını Çek” başlığıyla sürüyor. Düzenleyen üç ilkokul öğretmeni. Yarışmanın duyurusunda, “İyiliğin karşılığı yalnız iyiliktir” yazıyor ama dereceye girenlere ödül olarak bilgisayar, tablet, dijital fotoğraf makinesi verilecekmiş.
Evet, Türkiye kötülüğe batarken “iyilik faaliyetleri” tüm hızıyla sürüyor. Çünkü “iyilik” göz boyamak için anahtar bir kavram. Ezilenlerin yanında olup sömürüye her türlü adaletsizliğe karşı çıkmak, ölümleri ve katliamları durdurmak varken, çocuklar ve gençler “iyilik pastası” yapsınlar, “iyilik fotoğrafı” çeksinler, “iyilik kutusu” doldursunlar isteniyor. İyilik zaten din demek, değil mi?
Oysa iyilik yarışmayla, kutuyla, dinle olmaz. İyilik ve mutluluk, ancak barış ve adalet ile gelir. İnsanlık kutudan çıkmadı, iyilik de kutudan çıkmayacak. İnsanlığı kutulara sığdırmaya çalışanlara duyurulur.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Metal tokat

Metal tokat

Renault işçileri, yaşadıkları sorunlar karşısında patronların yanında duran şube yönetimine karşı harekete geçti: Delege sayısının 3 katı aday çıktı, seçimlere katılım rekoru kırıldı, şubenin belirlediği adaylar geride kaldı. 200 bin metal işçisini ilgilendiren MESS grup sözleşmesi öncesi Metal Fırtına’nın amiral gemisi Renault’da yapılan seçimler sendikal bürokrasiye tokat oldu.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
12 Mart 2025 - Sefer Selvi

Evrensel'i Takip Et