Sıradan faşizm…
Fotoğraf: Envato
‘Sıradan Faşizm’, Almanya’da Hitler faşizminin 1930’lardaki yükselişini ve İkinci Paylaşım Savaşı sonundaki çöküşünü anlatan belgesel bir film. Film, Nazilerin günlük yaşam içinde kitlelerin ilkel duygularını nasıl harekete geçirdiğini çok iyi anlatır. Tıpkı bizde bin odalı saraydan Çamlıca’ya cami dikmeye, Rus uçağını düşürmeden Başika’ya asker göndermeye ve Kürde karşı topyekûn savaşa kadar toplumun ilkel duygularını harekete geçirip kök salan ırkçılık, milliyetçilik, gericilik gibi…
Malum, bizde de Hitler Almanya’sının üniter başkanlık sistemine özenen bir cumhurbaşkanı var.
O yüzden dün demokrasi sandığa eşitlenirken, bugün HDP’li vekillerin dokunulmazlıklarının kaldırılması için süreç başlatılıyor. Yerli ve milli ‘führer’in “bedelini ödeyecekler” işaretiyle başlatılan süreçle aslında ülkede demokrasinin son kalıntıları da askıya alınıyor.
“Ama onlar da özerkliği savunup memleketin birlik ve bütünlüğünü tehdit etmeselerdi!”
Yine demokrasi isteyen halk güçlerine “sandık, sandık!” diyen iktidar, ülkenin en yüksek oylarla seçilmiş Kürt belediye başkanlarını bir bir hapislere dolduruyor. Belediyelerin kayyuma devredilmesi tartışılıyor.
“Canım onlar da hendekçilere destek vermeselerdi”, “terörist cenazelerine sahip çıkmasalardı!”
Halka gerçekleri ulaştırmaya çalışan, tek silahları kalemleri, kameraları, fotoğraf makineleri olan gazeteciler kurşunlanıyor, tutuklanıyor.
“Efendim bunların hiç biri gazetecilikten hapse konmuş değil. Milli değerlerimize saldırdıkları, casusluk yaptıkları, vatana ihanet ettikleri, ülkeyi bölmeye çalıştıkları için tutuklanıyorlar!”
Ama Hitler’in propaganda bakanı Goebbels’in izinden giden medya organlarını da unutmamak lazım. Bunlar ne kadar büyük yalan söylerlerse, havuzdan da o kadar çok pay alıyorlar. Bunları en son “yaralı polis ve askerlerimizi tedavi etmiyorlar” manşetleriyle Kürdistan’da canları pahasına çalışan sağlıkçıları hedef yapan haberleriyle gördük. Bunlar haberi yaptı, ardından muktedir führerimiz buyurdu: “Kamudan bir bir temizlenecekler!”
Sonra onlarca kamu emekçisinin facebook ve twitterdaki paylaşımları nedeniyle tutuklandığı, görevden atıldığı haberleri gelmeye başladı. Beyaz Show’da sadece “çocuklar, kadınlar öldürülmesin” dediği için Ayşe öğretmen bile linç ediliyor. Yaşam hakkı ve barış için grev yapan işçi-emekçilere yüzlerce adli dava açılıyor.
“Ee bunlar da devletin maaşını alıp teröre destek oluyorlar!”
‘Antigone’ M.Ö 400’lü yıllarda Sofokles tarafından yazılan Antik Yunan’ın en büyük tragedyalarından biridir. Oyun, Antigone’nin kralın yasağına rağmen öldürülen kardeşini gizlice gömmesini ve ardından cezalandırılmasını anlatır. M.S 2016’da Kürdistan’da Antigone’ye rahmet okutacak bir trajedi yaşanıyor. Kürtler, onlarca gündür öldürülen çocuklarının cenazelerini bile alamıyor. Cenazeler sokaklarda çürümeye terk ediliyor, onları almak isteyen aileleri de bombalara, kurşunlara hedef oluyorlar.
Öte yandan her söze “dinimizde…” diye başlayan vicdanlar Kürdün cenazesini alıp gömmesine bize izin vermeyen bu zulüm karşısında sus pus oluyor!
“Ama helal olsun hükümetimize. Cuma öğle tatilini Cuma namazına ayarladı. Bundan sonra kim imanlı, kim imansız herkes görecek!”
İşçi-emekçilere 1300 TL asgari ücret vaat eden hükümet, asgari geçim indirimini bu ücrete dahil ederek, patronların ödeyeceği zammın yüzde 40’ını üzerine alarak ve üstüne üstlük kıdem tazminatını pazarlık konusu haline getirerek bu vaadi bile patronlar için bir avantaja dönüştürüyor. Ama işçi emekçiler her gün kendilerine sıradan görünen uygulamalarla hızla milliyetçilik, ırkçılık ve gericiliğin girdabına sürükleniyor.
İşte böylesi koşullarda iktidar yeni bir anayasa için hazırlık yapıyor. Bu anayasa hazırlığının temel hedefini ise başkanlık sistemi oluşturuyor.
Görüldüğü gibi her tarafımızın “düşman”larla kuşatıldığı ve devletimizin bu “düşman”lara karşı içeride-dışarıda topyekûn savaş açtığı böylesi koşullarda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın buyurduğu üzere, bize Hitler Almanya’sının üniter başkanlık/führerlik düzeni yakışmaz da ne yakışır?
‘Sıradan Faşizm’den başlamıştık, bitirirken de unutmadan söyleyelim: Hitler faşizminin yıkılışı yükselişinden çok daha hızlı olmuştu.
Peki, sizce bu dönem tarih kitaplarında, belgesellerde nasıl yer alacak?
- Kürtler arası ‘birlik’ arayışı ve Türkiye’nin müdahalesi 28 Ocak 2025 06:50
- Öcalan’ın mesajı ve Kırmızı Kitap 24 Ocak 2025 14:40
- Trump’ın kabinesindeki ‘dostlar’ ve ABD’nin Ortadoğu politikası 21 Ocak 2025 13:41
- Mesele sadece Erdoğan'ın adaylığı mı? 17 Ocak 2025 05:25
- Adsız süreç, çözümsüz barış! 14 Ocak 2025 05:00
- Trump, Erdoğan’ı niye övüyor? 10 Ocak 2025 04:40
- Türkiye-İsrail rekabeti ve Kürt sorunu 07 Ocak 2025 05:30
- Suriye’deki gelişmeler ve kapısı aralanan yeni ‘süreç’ 03 Ocak 2025 07:30
- Öcalan'ın mesajı ve yeni sürecin işaretleri 30 Aralık 2024 12:47
- HTŞ yönetimi ve Suriye'nin etnik-dinsel fay hattı 27 Aralık 2024 06:20
- Suriye ve yeni Osmanlıcılık 24 Aralık 2024 05:00
- Düğüm yine Kobanê'de çözülecek! 20 Aralık 2024 05:30