11 Ocak 2016 00:53

Cenazeden korkmak

Cenazeden korkmak

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Türkiye İnsan Hakları Vakfı’nın son raporunda; 16 Ağustos 2015 tarihinden 8 Ocak 2016’ya kadar olan dönemde başta Diyarbakır, Şırnak ve Mardin olmak üzere Hakkâri, Muş, Elazığ ve Batman’ın da olduğu toplam yedi ildeki, en az 19 ilçede, resmi olarak tespit edilebilen en az 58 süresiz ve gün boyu sokağa çıkma yasağının uygulandığı, bu yerleşim merkezlerinde yaklaşık son bir aylık zaman diliminde 29’u kadın, 32’si çocuk, 24’ü ise 60 yaş üstü en az 162 sivil yaşamını yitirdiği, tanıklarca beyan edilen ölüm biçimlerine göre ise en az 22 kişinin “kendi evlerinin sınırları içerisindeyken” açılan ateş veya tanklardan atılan top mermilerinin evlerine isabet etmesi ya da sokağa çıkma yasağının yarattığı ortamın doğrudan etkisiyle sağlık sorunları sonucu öldüğü bildirilmektedir. İnsanların cenazelerini evlerinde tutmak zorunda kaldıkları, bazı cenazelerin günlerce sokak ortasından alınamadığı da her gün paylaşılan bilgiler arasındadır.

Resmi Gazete’nin 7 Ocak 2016 tarihli 29586 sayılı nüshasında yayınlanan “Adlî Tıp Kurumu Kanunu Uygulama Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik”,  tam da TİHV’in yayınladığı raporlar, cenazelerin sokaklarda, evlerde kalmasına ilişkin tabloyla birlikte okunmalıdır.

Yönetmeliğin 2004 ve sonra 2007’de yapılan değişiklikle 10. Maddesinin (c)  fıkrası şöyledir: “Otopsinin sonuçlanması veya hüviyetin tespitinden sonra morg ihtisas dairesiyle ilgisi kalmayan ceset veya beraberindeki materyal¸ tahkikatı idare eden hakim veya Cumhuriyet savcısı veya hüviyet tespiti için gönderilen makam tarafından gömülmesinde sakınca olmadığını bildiren yazılı belge üzerine ailesine veya yakınlarına veya kimsesiz ise onbeş gün içinde *belediyeye teslim edilir. Morg İhtisas Dairesi¸ kimlik belirlenmesi için gerekli görülen örnekleri alır ve beş yıl süreyle saklar.” 

Son değişiklikte ise;  ‘31/7/2004 tarihli ve 25539 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Adlî Tıp Kurumu Kanunu Uygulama Yönetmeliğinin 10 uncu maddesinin üçüncü fıkrasının (c) bendinde yer alan “belediyeye teslim edilir.” ibaresi “belediyeye veya mülki idare amirliğine teslim edilir. Kimliği tespit edilmiş olmasına rağmen ailesi veya yakınları tarafından üç gün içinde teslim alınmayan cesetler de belediyeye veya mülki idare amirliğine gömülmek üzere teslim edilir.” şeklinde değiştirilmiş ve aynı bende “cevap verilmeyen” ibaresinden sonra gelmek üzere “veya cevap verilmesine rağmen ailesi, yakınları veya yetkili temsilciliklerce üç gün içinde teslim alınmayan” ibaresi eklenmiştir.’ denmektedir.

On beş günlük süreyi üç güne indiren, cenazelerin teslim alınmasına atanmışı ekleyen, aslında atanmışa doğrudan görev veren, cevap verilmesine rağmen alınmamasının nedenini çok iyi bilen erk, bu düzenleme ile bir yandan da aczini itiraf etmektedir. Yaşam hakkı ihlallerinin baş müsebbibi olmasını bir kenara koyarak; çok sayıda ölüm olduğunun ve morgların dolup taştığının, cenazelerin ev ve sokaklardan alınabilmesi için can güvenliğini sağlayamayacağının, cenazelerin aileler tarafından defnedilmesinden korktuğunun itirafıdır çünkü bu yönetmelik değişikliği.

Üstelik, uzun yıllardır adli tıp yapılanmasının bağımsız olmaması üzerine dile getirdiğimiz eleştirilerin de ne denli yerinde olduğunun bir kanıtıdır. Erkin ihtiyacı doğrultusunda, kendisinin uygulamakla yükümlü olduğu yönetmeliğin değişimini  Adli Tıp Kurumu’nun –umarım yalnızca- seyretmek zorunda kalması, üzücüdür. Umuyorum, çünkü biliyorum ki meslektaşlarım etik ilkelere uygun tutum almakla yükümlüdürler. Örneğin hastasının inancı, politik düşüncesi, mesleği, dili, dini, ırkı, cinsiyet ve cinsel yönelimi hekimleri ilgilendirmez. Savaşın ortasında karşı tarafın askerini de, kendi ülkesinin askerini de aynı titizlik ve özenle tedavi ederler, etmekle yükümlüdürler. Yandaş basının “polis memurları dayanışma topluluğu” diye bir facebook sayfasında yalan yanlış iddialarla hedef gösterdikleri meslektaşlarımı sekiz sütuna manşet yalanlarına alet ettikleri gibi değildir hekimlik mesleğinin binlerce yıllık geleneği. İyi ki değildir! 
Onun için biz adli tıp uzmanları cenazelerden korkmayız, onlar bizim hastalarımızdır, kişiliğine saygıda kusur etmeyiz, etmemeliyiz.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa