Geldik şehir merkezlerine ‘kalekol’ kurmaya!
Fotoğraf: Envato
Ne zaman bir IŞİD saldırısı olsa, Cumhurbaşkanından başlayarak devletin etkili ve yetkili makamındaki kişiler sanki aralarında sözleşmişler gibi, saldırının IŞİD’e bağlanmaması için bin dereden su getirdiler. Ankara’da yüzden fazla barış eylemcisinin katledildiği saldırıyı bile doğrudan IŞİD’e bağlayamadılar. “Kolektif terör”, “kokteyl terör örgütü” gibi uyduruk kavramlar icat ettiler. Yetmedi, “Bölgedeki terör örgütleri ve istihbarat örgütlerinin ilişkileri öylesine karmaşık ki, eylemci IŞİD’ci bile olsa kimden emir aldığı, hangi örgüt tarafından yönlendirildiği belli değil”... gibi bahaneler öne sürerek, saldırıların IŞİD’le bağlantısını belirsizleştirmeye çalıştılar.
‘KOKTEYL TERÖR’ SAFSATASINA DÖNÜŞ!
Sultanahmet saldırısında 10 turistin katledilmesi ve 15’inin yaralanması sonrasında sanki bu “IŞİD’i belirsizleştirme” tutumu değişmiş gibi göründü. Saldırının üstünden birkaç saat geçtikten sonra, önce bizzat Cumhurbaşkanı sonra da Başbakan, araya “Arkasında şu da olabilir bu da muğlaklığına düşmeden, eylemi yapan kişinin IŞİD’le bağlantılı olduğunu, kimliğinin de belirlendiğini duyurdular.
Ama Sultanahmet saldırısının üstünden onca zaman geçtikten sonra, şimdi Başbakan ve diğer yetkili zevat, “Eylemci IŞİD militanı ama arkasında başkaları var gibi görünüyor. Bazı devletler ve bazı istihbarat örgütleri bu kişiyi yönlendirmiş olabilir” demeye başladılar. Hatta bu kişiyle bağlantılı, kişiye bombaları sağlayan üç el Muhaberat (Suriye rejiminin istihbarat örgütü) ajanının da gözaltına alındığına dair haberler yayıldı. Şüpheli devletler olarak da Suriye ve Rusya işaret edilmeye başlandı. Böylece yeniden “kolektif terör”, “kokteyl terör” safsatasına geri dönüldü.
Bu tür saldırılarda normal olan, saldırı için ilk anda söylenebilecek olan “Saldırıyı kimlerin yapabileceği” üstünden birkaç tahmindir. Örneğin, “Bölgedeki gelişmeler dikkate alındığında, şu istihbarat örgütleri, şu ülkeler, şu terörist örgütler bunu yapabilir” denir ve süreç ilerledikçe eylemi yapan tekleşir ve sonuçta, “Şu örgüt, şu istihbarat örgütü yapmış”, ya da “Şu devlet yaptırmıştır” sonucuna varılır.
Sultanahmet saldırısında ise tam tersten yürünmüştür. Önce “canlı bomba”nın kimliği ve IŞİD’ci olduğu hiçbir şüpheye mahal vermeyecek biçimde açıklanmış, parmak izi ve öteki ilişkileri ile bu “saptanmıştır” denilmiştir. Ama günler ilerledikçe, saldırıyı yapan kişinin kimliği de dahil her şey farklılaştığı gibi bu saldırının arkasında bazı ülke ve istihbarat örgütlerinin varlığına kadar yeni iddialarla saldırıyı hangi örgütün yaptığı, arkasında kimlerin olduğu gibi konular iyice sis perdesi arkasına alınmıştır.
‘YENİ KANIT’ MI, İSTABARATÇI YÖNLENDİRMESİ Mİ?
Burada, “Peki, saldırı sonrasındaki soruşturmada ‘yeni kanıtlar’ ortaya çıktığı için mi saldırı konusunda ‘netlik’ yerini ‘belirsizliğe’ bırakmıştır yoksa başka nedenler mi vardır?” sorusu akla gelebilir.
Ne var ki, “yeni kanıtlar” gibi öne sürülen iddiaların hiçbir gerçekliğe dayanmadığı anlaşılmaktadır. Tersine bu gerçekten uzaklaşma, tamamen “istihbarat analizleri” diyebileceğimiz önce varılacak hedefi saptayıp sonra da ona belli belirsiz gerekçeler uydurma yöntemiyle kara propagandaya malzeme hazırlama amaçlanmaktadır.
Öyle görünmektedir ki, önce ölen ve yaralanan, çoğunluğu Alman yabancılar olması karşısında paniğe kapılan yetkililer saldırıyı kimin yaptığını hemen ilan etmişlerdir. Ama Almanya ve batıdan bekledikleri kadar “sert” tepki almayınca yetkililer rahatlamış, yeniden “kokteyl terör” propagandasına dönmüşlerdir.
Bu dönüş, çeşitli illerde alelacele “IŞİD operasyonları” düzenleme ve IŞİD’in Irak ve Suriye’deki mevzilerini topçu ateşine tutulmasıyla kapatılmak istendi. Ki, bu topçu atışlarında 200 IŞİD’cinin öldürüldüğü de açıklandı!
Kısacası saldırıyı yapan kişi saldırıda öldüğüne, Suriye ve Rusya yöneticileri de mahkemeye çıkarılamayacağına göre, bu dava fiilen kapanmıştır!
ŞEHİR MERKEZLERİNE ‘KALEKOLLAR’ KURULACAK!
Hükümetin bu saldırıdan çıkardığı kalıcı görev ise şehir merkezlerinde, “görünür güvenlik tedbirleri” alınması gerektiğidir!
Yani Hükümet, Sultanahmet saldırısı sonrası yapılan “güvenlik toplantıları”nda, büyük kentlerin başlıca merkezlerinde ağır silahlarla donatılmış özel harekatçı polislerin görev yapacağı, herkesin görebileceği kadar açık önlemlerin alındığı yeni karakolların kurulması kararını almıştır.
Böylece bölge illerinde ve batıdaki kentlerin bazı hassas noktalarında “kalekollar” kurulacağı kararından sonra Erdoğan-Davutoğlu yönetimi, bu kararıyla, “kalekolları” büyük kentlerin başlıca merkezlerine de taşıyarak, ülkeyi polis gücü ve askeri önlemlerle yönetme girişimlerinde yeni bir adım atmıştır.
Örneğin artık Sultanahmet’de, Taksim’de, Kadıköy’de, Kızılay’da, Kordon’da şatafatlı kalekollar ve bu kalekollarla bağlantılı ağır silahlarla donatılmış polisler, yerine göre de jandarmalar göreceğiz.
KALEKOLLAR IŞİD’E KARŞI MI?
Böylece gelen turistler ya da yerli halk, bu önlemleri görüp kendilerini güvende hissedecekmiş!
Tipik bir askeri bakış açısı!
Oysa bugün asıl sorun IŞİD’ci teröre karşı mücadelede Hükümet ve güvenlik güçlerinin, IŞİD’e olan ideolojik yakınlığı, IŞİD’e militan yetiştiren girişimleri bile “dini eğitim faaliyeti” olarak görüp o hoşgörüyle yaklaşmasıdır. Bu elbette IŞİD’i izlemeden onun eylemlerinin engellenmesine kadar her alanda bazen açıkça bazen de dolaylı koruyup kollamayı getirmektedir. Bu sorun aşılmadan hiçbir”karakol”, “kalekol” ya da başka tür polisiye önlemlerin başarılı olma şansı yoktur. Ki, Hükümet bu önlemlerle, “IŞİD’i mi önlemek” istiyor yoksa halkın, işçi sınıfının talepleri için verdiği mücadeleyi bastırmak için yeni karakollar ve kalekollar mı kurmak istiyor; bu da ayrı bir tartışma konusudur.
- Yığınların siyasete müdahalesi için... 19 Ocak 2025 04:46
- 2025 yılı emek yılı olacağını gösteren önemli işaretlerle başladı 12 Ocak 2025 04:53
- Tartışmalar "Sadece Türkiye’nin Kürt sorununun demokratik çözümü" kapsamını aşıyor 05 Ocak 2025 04:58
- 2025'in emek, barış ve özgürlük yılı olması dileği ile... 31 Aralık 2024 06:59
- Ülkemiz işçi emekçileri 2025'i emek yılı yapacak güce ve deneyime sahiptir! 28 Aralık 2024 06:16
- Asgari ücretli işçinin grev hakkıyla da donatılmış yeni bir mekanizma talebiyle mücadeleye! 24 Aralık 2024 16:44
- Son iki haftada oluşan Suriye haritası neyi gösteriyor? 12 Aralık 2024 04:45
- Asgari ücret miktarı, AÜTK'ye bırakılamayacak kadar ciddi ve önemli taleptir! 08 Aralık 2024 04:44
- Suriye'de çıkar peşindeki herkes operasyonun içinde ama kimse rolünü kabul etmiyor 05 Aralık 2024 06:45
- Eğer ‘Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiç birimiz’se... 01 Aralık 2024 04:54
- İşçilerin özelleştirmeye karşı cepheden ‘hayır’ demekten başka bir seçeneği yok! 27 Kasım 2024 06:55
- Tek adam yönetiminin ülkeyi nereye getirdiğinin bir haftaya sığan fotoğrafıdır! 24 Kasım 2024 04:47