Topyekûn ya da hepsi birden...
Fotoğraf: Envato
7 Haziran öncesinden “düğme”ye basıldı. Olmuyordu! Böyle giderse saltanat kurulamayacaktı. Olağan siyaset, devlet işlerinin tam bir barış olmasa bile silahların fazla patlamadığı az-çok huzur ortamında yürütülmesi yaramıyordu. “Ayak takımı”, yani halk hareketlenip inisiyatif alma eğilimi gösteriyor. Başkanlık güme gittiği gibi, memleket “seçkinler” tarafından ekabirce yönetilemez olmaya başlıyordu.
Din üzerinden siyaset zaten tüm hışmıyla sürmekteyken, ancak milliyetçilik de kaşınıp üzerinden siyaset yapılarak toparlanılacağı düşünüldü.
Önce Ağrı’daki türden provokasyonlar sökün etti. Ardından HDP mitinglerinde bombalar patlatılmaya başlandı. Bombalama 10 Ekim Ankara Barış Mitingi’nde zirve yaptı. Bu arada, şovenizmin tırmandırılması ve önemli bir demokrasi dinamiği olan Kürtlerin talep, örgütlenme ve mücadelelerinin ezilmesi için savaşa çoktan başvurulmuştu.
Türk-Kürt kapışması ya da savaşı halkın çoğunluğunun barış yerine savaş, eşitlik ve demokrasi yerine dayatma ve hak tanımazlıkla zorbalık ardında safa girmesini sağlayacaktı. PKK dendi, ama hedefin “12”sine Kürt halkı kondu. Sokağa çıkma yasakları kuşatmalar, tanklar, topa tutmalarla Gazze ve Kobanê görüntüleri Türkiye’ye taşındı ve sıradanlaştı. Çınar’da 4 yaşında bebek öldüğünde “bebek katili” propagandası yapıldı; kuşatmalarda 35 günlük ve 3 aylık bebelerin ölümleri yok sayıldı, hatta “şerefsizler”le başlanıp açık ve örtülü olarak “iyi olmuş” yorumları yapıldı.
Kürt düşmanlığının kışkırtılması her atılan adımı kolaylaştırmaktaydı. Oradan yola çıkıldı.
Ama şöyle bir bakılsın etrafa… Ankara’da canlı bombayla katledilen çoğu genç 100 insan sadece barış istemişti. Üstelik çoğu Kürt de değildi. Barış istemek suç sayılır oluyordu. En son aynı “suç”, düşüncelerini ifade özgürlüğü “suçu” işledikleri iddiası da eklenerek, barış bildirisi yayınlayan akademisyenlere yöneltildi.
Sadece barış istemek “suç” sayılmakla kalmadı. Haber yaparak, basın aracılığıyla düşünceyi yaymak da “suç” kapsamına sokuldu. Üstelik bu kez sorun Kürtler de değildi, barış da! MİT TIR’ları nasıl haberleştirilir ve Suriye’ye silah taşıdıkları -velev ki savcıların soruşturmalarına dayandırılsın- nasıl ileri sürülebilirdi? Can’la Erdem bu nedenle ne zamandır hapisteler. CHP’li vekil, vekil olduğu için şimdilik hapse atılamıyor, ancak AKP’nin IŞİD’le ilişkisi üzerine konuştuğu için “vatan haini” mertebesine yükseltildi! “İhanet” suçlaması “devlet büyükleri”yle “yandaş medya” tarafından her gün defalarca yinelenerek öylesine “ayağa” düşürüldü ki,s ihanet etmeyen bir tek AKP ve yandaşları kaldı! Hatta sıra çoktan İş bilen, Arınç, Çelik, Gül gibi “aynı yağmur altında ıslananlar”a bile geldi.
Kürtten başlayıp onlar işaret edilerek saldırılar bunca genelleşir de gençlerin payına düşen olmaz mı? Eğitim, İstanbul’un ilk dört devlet lisesinde artık imam-hatipli militan müdürlere emanet ve bugüne kadar bu liseleri ünlendirmiş öğretmenler sürülmeye başlandılar. Başta İÜ, üniversiteler, içlerinde IŞİD’çiler de olan siyasal İslamcı militanların saldırısı altında. Elleri otomatik tüfekleriyle gaz-atarlarının tetiklerinde polis birlikleri de en mutena yerlerini tuttukları üniversiteleri kışlaya çevirmiş durumda. ODTÜ’yeyse özel muamele yapılıp öğrencilerinin yanı sıra rektörünü de hedefe koyan bir saldırı düzenleniyor.
Özetle; saldırılardan nasibini almayan yok gibi. Zaten hedefteler, ancak yakındır, işçiler de somut olarak hedefe konacaklardır.
Saldırının tek kaynağı olsa yine iyi! İç ve uluslararası gericilik siyasal İslamcı faşist neoliberallerin arkasında durup destek veriyor. Nerede 7 Haziran öncesi Doğan Grubu, nerede şimdiki, örneğin! Ve Rusya bir yana, başta Merkel Almanya’sıyla ABD tüm büyükler! Örnek mi? İşte “demokrasi ve adalet” timsali AİHM’in sokağa çıkma yasağı kararı!
Hem saldırı topyekûn hem gericiliğin hepsi saldırı halinde. Öyleyse birlikte karşı konacak.
- Böyle nereye kadar? 28 Ocak 2025 06:55
- Suriye ve Doğu Akdeniz niyetleri ve gerçekler… 26 Ocak 2025 04:51
- 'Savaş ilanı'... Kim, kime? 21 Ocak 2025 13:45
- Gündem ve saptırma... 14 Ocak 2025 04:53
- Öcalan görüşmeleri ve CHP 07 Ocak 2025 05:17
- 2. çözüm süreci mi? 31 Aralık 2024 06:30
- İçeride ve dışarıda kriz... 24 Aralık 2024 05:36
- Milli güvenlik, Türkiye ve İsrail siyonizmi... 17 Aralık 2024 05:56
- Ortadoğu yeniden dizayn edilirken... 10 Aralık 2024 05:08
- Esad’la görüşüp anlaşma mı, kavga mı? Hangisi? 03 Aralık 2024 06:45
- CHP ile Cumhur ve sınama yanılma… 27 Kasım 2024 06:45
- Papatya falı ve havuçla sopa... 19 Kasım 2024 04:58