Aylar süren kuşatma, sokağa çıkma yasağı adı altında insanları evlerine dahi değil, evlerinin bodrumlarına hapsedip, açlığa, susuzluğa mahkum etme, eğitim ve sağlığa ulaşmalarını engelleme, yüzlerce sivili katletme ve sonra onların cenazelerinden korkup peşpeşe gelen yönetmelik değişiklikleri ile cenaze kaçırma davranışı gösteren bir devletin meşruiyetini sarstık! Ne iyi ettik!
Yukarıda tek tek saydığım, okuyunca dahi insanda dehşet duygusu uyandırması gereken bu eylemleri aylardır bulunduğumuz yerlerden anlatmaya çalışıyorduk, ama bir türlü memleket sathında görünür, duyulur kılamıyorduk. Olabilir, o her biri çok kıymetli çabaların aşındırıcı etkisiyle incelmiştir belki topluma giydirilmiş zırh, demirden maske. Belki de, adaletin ırzına geçildiği duygusu bam teline basmıştır artık hepimizin. Ayşe Öğretmen ile başlayan cadı avının, 1128 akademisyen ile hız kazanıp Barış için Akademisyenleri geometrik bir artışla çoğaltan, oradan dalga dalga yayılarak toplumun tüm kesimlerine yayılan etkisi zırhı tuzla buz etti birkaç gün içinde.
Hakkını teslim etmek gerek, Cumhurbaşkanından Başbakana, oradan da kanlarımızla duş alma hayalleri kuran en büyük destekçilerine kadar pek çok teşekkür borçlu olduğumuz kişiyi anmadan geçmemeli. Onlar bu cadı avı için talimat verip, tehditler savurmasaydı zırhı bu kadar kolay parçalayamazdık. Elbette emre inanılmaz bir hızla itaat eden YÖK’ten Üniversiteler Arası Kurul’a, nadide üniversitelerimizin yüz akı Rektörlere ve dahi Cumhuriyetimizin yılmaz savcılarına, tabii onların bizleri tek tek yaptıklarımızı da ifşa ederek en yakışıklı resimlerimizle sayfalarında tanıtan kül yutmaz basıncılarına da şükran duygularımızı, bu bana ayrılmış naçizane köşeden ileteyim.
Devletin meşruiyetine gelince, bu konudaki kişisel görüşümü bir yana koyarak, günümüz devlet yapılanmasının meşruiyetinde malum bir iç bir de dış mihraklar mevzuu var. İç mihraklar dediğim, devletin hukukunda toplumsal sözleşmesinden, yani Anayasasından başlayıp aşağı doğru kümelenen  yasal düzenlemeler– ki Resmi Gazete’de her gün yapılan değişikliklerle meşruiyeti kim tarafından zedeleniyor’u anlatmıştım geçen hafta-  ve dış mihraklar olarak da altına imza atıp mecburiyetten Resmi Gazete’de yayınladığımız ama uymayarak yine meşruiyetini zedelemekten yana tutum aldığımız uluslar arası sözleşmelerdir kastım. Kendi hukukunu tanımayan, meşruiyetini zedelemekten zerre beis duymayan bir devlet yapılanmasının meşruiyetini nasıl korumak gerektiğini Barolar Birliği Başkanına sormadan ve teşekkür etmeden de geçmeyelim buradan.
Biz bilim insanları, akademisyenler çok soru sorarız. İşimizin temelini de bu oluşturur. Örneğin bundan 20 yıl önce bir işkencede ölüm olgusunda devletlerin sorumluluğu kuşkusu bulunan ölümler için hazırlanmış kılavuzu, Minnesota Otopsi Protokolü’nü kullanarak sorular sormuş, sonra yeni sorularla işkence görüp de hayatta kalanlar için etkili soruşturma ve belgeleme kılavuzunu, İstanbul Protokolü’nü dünyanın dört bir yanından bilim insanları ve insan hakları savunucuları ile el birliği yapıp, ortaya çıkarıvermiştik. Dış mihrakların başı BM’nin 6 dili yetmedi, 23 dile daha çevrilince haliyle yalnız bu devletin değil, bu durumda onlarca devletin meşruiyetini sorgulayıp, zedeleyenler de ortalığa saçılıverdi. Birileri emretti diye soru sormaktan, dayatılan yanıtları eleştirmekten vazgeçecek değiliz. Olsa olsa sorularımızı çoğaltır bu emirler, hatta görüldüğü gibi soru soranları da çoğaltır. Zaten bir akademisyen olarak, tek işimiz soru sormak değil, soru soranları da, bizler de dahil eleştirmekten kaçınmayanları çoğaltmak olabildiğince. Bildim bileli çeşitli mecralarda duyduğumuz ve hatta maruz kaldığımız “sözde” değil, özde akademisyen olmanın gereğini yerine getirmişiz demek. Sorularını sorularımıza katanlara da selam olsun, dayanışmanın gücüyle hepimize güç kattıkları için.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

101 milyarlık gasp

101 milyarlık gasp

Enflasyonla mücadele adı altında uygulanan Erdoğan-Şimşek programı, enflasyonu düşürmüyor ama ücret ve maaşları acımasızca ezmeye devam ediyor. DİSK-AR’ın araştırmasına göre sadece iki aylık enflasyon nedeniyle işçilerin, memurların ve emeklilerin cebinden en az 101 milyar lira çalındı. “Enflasyonun nedeni ücret zamları” yalanının foyası da açığa çıktı.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
DİSK-AR’ın araştırmasına göre sadece iki aylık enflasyon nedeniyle işçilerin, memurların ve emeklilerin cebinden en az 101 milyar lira çalındı.

Evrensel'i Takip Et