26 Ocak 2016 01:00

Biden ziyareti

Biden ziyareti

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Siyasette görüntü önemlidir çünkü arzu edilen doğrultuda algıyı etkileyebilmek hem diplomasi hem de savaş için vazgeçilmezdir. Hürriyet gazetesinde ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden’ın Başbakan Davutoğlu’yu ziyaretine ilişkin fotoğraflara bakıyorum (Hürriyet, 24.01.2015). Birinci fotoğrafta Başbakan Davutoğlu şaşkın bir yüz ifadesiyle kendisini dinleyen Biden’a hoca edasıyla işaret parmağını sallıyor. Belli ki hoca iyi bir ders vermiş. İkinci fotoğrafta Başbakanın eli sırtındayken Biden elini siper yapmış Boğaz manzarası karşısında ağzı açık bir şekilde hayret ediyor. Niyeti bozuklar tarafından zehirlenmiş olan Frenk vüzeranın önce parmak sallanarak aydınlatılması ve tembihlenmesi sonra da Boğaz manzarası vasıtasıyla bir Türkiye aşığına dönüştürülmesi bizim diplomasinin en bilindik halkla ilişkiler klişesi. Yerel Oryantalizmin en temel unsurlarını üreten bu klişenin tarih içinde incelenmesi uluslararası ilişkiler literatürüne önemli bir katkı sağlayacaktır. Nihayet üçüncü fotoğrafta iki ülke bayrakları önünde el sıkışan Biden ve Davutoğlu’yu görüyoruz. İşte böyle: Türkiye-ABD arasındaki ilişkilerdeki pürüzler esasında Amerikalıların hakkımızda yanlış bilgilendirilmesinden, hatta doldurulmasından kaynaklı. Biz kendimizi doğru anlatamıyoruz. Sayın Başbakanın sevdiği tabirle mevzu epistemolojik! Ama mahir diplomasimiz bu sefer teker teker her şeyi anlatmış, sorunlar düzelmiş.

Lakin görüntü tek başına hedefe taşımaz; Hele hele bilginin çok çeşitli kaynaklardan aktığı günümüzde görüntünün geçerliliğinin sağlaması çok kolay yapılır. Nitekim televizyonda izlediğim ortak basın açıklaması böyle çeyiz gibi işlenmiş bir halkla ilişkiler çalışmasının (Hürriyet kusura bakmasın haber diyemeyeceğim!) aksine acayip bir gerginliğinin işaretlerinin veriyordu. Normalde başka devlet büyükleriyle yan yana geldiğinde yüzünde güller açan Davutoğlu’nun gerginliği yüz ifadesine, konuşmasına ve ses tonuna tamamen hakim olmuştu. Yanlış anlaşılmasın vücut dili uzmanı falan değilim ama gerginliği farketmek için uzmanlığa gerek yoktu. Belli ki kapılar ardında kameralar önündekinden bambaşka bir hava esmişti. Ve esintiler kamera önüne kadar gelmişti: Salonda çok sınırlı sayıda basın mensubu olması ve soru sormalarına izin verilmemesi çok garipti. Biden-Davutoğlu ikilisi dikkatlice çerçevelenmiş konuşmalarını yaptıktan sonra aceleyle ayrılırken arkadan bir gazetecinin yüksek sesle soru sorması devlet adamlarının sorulardan kaçtığı izlenimini yarattı. Malum hassas zamanlar müsait bir şekilde ifade edelim: Gazeteciler soru çığırırken telaşla kürsüyü terk etmek pek gurur ve öz güven dolu bir algı yaratmıyor!

Acayiplikler burada bitmiyor. Davutoğlu’nun Biden’la görüşmesine tam sayfa ayıran Hürriyet Erdoğan’ın Biden’ı kabulünü ufak bir haber yapmış. Davutoğlu görüşmesinin iki saati aşkın olduğu vurgulanırken, Erdoğan görüşmesinin iki buçuk saat sürdüğü başlığa taşınmış. Peki muhtemelen Davutoğlu görüşmesinden daha uzun sürmüş ve üstelik “fiili başkanlık güçlerini kullanan” – yani esas karar verici olan - Cumhurbaşkanıyla görüşme neden bu kadar küçük bir haberle görülmüş? Belki de sırrı haberde gizli: “Cumhurbaşkanı Erdoğan, 13.55’de Mabeyn Köşkü’ne geldi. Saat 14.00’te planlanan görüşme yaklaşık 1 saat 20 dakika gecikmeyle başladı. Erdoğan, Biden görüşmesinden sonra yapılacağı duyurulan ortak basın açıklaması iptal edildi” (Hürriyet, 24.01.2016). Soru: Yukarıda bahsedilen diplomatik temastaki başarı ögelerini bulunuz!

Türkiye’ye Kerry yerine 2 Ekim 2014’te Harvard Üniversitesinde Türkiye’yi Suriye’de aşırı unsurları desteklediği için eleştiren ama sonra özür dileyen Biden’ın gelmesi halihazırda çok şey anlatıyor. ABD yönetimi özellikle elçisinin Ankara Belediye Başkanı tarafından kovulma girişiminin ardından Türkiye yönetimine pek sıcak bakmıyor anlaşılan. Üstelik mesele bence Barış için Akademisyenler imzalı bildiri değil. Bu zamana kadar pek kımıldamayan ABD’nin hassasiyetinin mutad endişe ve kaygı belirtmenin ötesine geçmesinin başka bir nedeni olmalı. Cenevre 3’e PYD’nin de davet edilmesi ve icabında askeri bir müdahaleye doğru ilerlenmesi bu hassasiyetin esas nedeni. Kosova ve Irak müdahalelerinde olduğu gibi askeri operasyonun sürdürelebilirliği koalisyonu oluşturan hükümetlerin kamuoyu meşruiyetine dayanacak. Türkiye hükümetinin IŞİD’e karşı koalisyonun en önemli unsurunu oluşturan YPG/YPJ güçlerine askeri operasyon düzenlemesi bütün operasyonun başarısını etkileyecek bir olay olur. ABD’nin PYD’yi terör örgütü olarak görmediği açık. PYD Lideri Salih Müslim’in ekim 2014’te ve haziran 2015’te Ankara’da temaslarda bulunmuş olduğu göz önünde bulundurulursa hükümetin PYD’yi şimdi bir terör örgütü ilan etmesinin ABD-Türkiye ortak çıkarlarından başka çıkarlardan kaynaklandığı sorgulanır. Hürriyet’te Tolga Tanış’ın vurguladığı gibi 2014’ün sonundan itibaren kullanılmaya başlanan Beştepe Sarayı’nın hiçbir ABD’li kabine üyesi tarafından ziyaret edilmemiş olmasının bir nedeni var!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa