‘Muhatap millet’ demek ‘muhatap yok’ demektir!
Fotoğraf: Envato
Başbakan Davutoğlu CNN’e verdiği mülakatta; “Cenevre’de Suriyeli Kürtler olmalıdır, ama PYD olmamalıdır” diyor.
Cumhurbaşkanı ve lafı ondan alan diğer yetkililer aynı mantığı yürütüyor: “Terör örgütü ve onun uzantılarıyla görüşme dönemi bitmiştir. Bizim muhatabımız milletimizdir” dedikten sonra, “bölgedeki kanaat önderleri”, “sivil toplum örgütlerinin temsilcileri”, “bu konuda söz söyleyecek herkes”... “Muhatabımızdır” diyerek, gerçekte “millet”ten kasıtlarının ağalar, aşiret reisleri, korucubaşılar, bölge burjuvazisinin temsilcileri olduğunu da söylemiş oluyorlar.
SURİYE’DE PYD DIŞINDA BİR MUHATAP OLABİLİR Mİ?
Tabii olanları dinleyen her aklı başında diplomat, politikacı ya da kendi aklıyla düşünen insanlar soruyorlar: Suriye Kürtleri bütün bir Kuzey Suriye’de kantonlar oluşturmuş, burada yaşayan halkları IŞİD’e karşı mücadele içinde birleştiren, dünyada Suriye Kürtlerinin temsilcisi olarak görülen PYD, Kürtlerin temsilcisi değilse kimdir?
Eğer akıllarında olan Kürt halkı üstünde hiçbir etkisi olmayan, kimi Kürt entelektüeller ya da Paris’te Londra’da yaşayan sadece doğum yeri Suriye olan kimi Kürtlerse, bu formülü ABD ve batılı müttefikleri dört beş yıl önce denediler, bir şey çıkaramadılar. Şimdi bu formüle sarılanlar ise sadece komik olurlar.
‘MUHATTABIMIZ MİLLETTİR’ DEMAGOJİSİ
Türkiye’de Öcalan, Kandil ya da HDP yerine “yeni muhatap” arayıp, “Muhatabımız millettir!” demagojisi yapanlar ise; son çeyrek yüzyıldır, ağalar ve şeyhlerden AKP‘li Kürt çevrelere, PKK’den kopmuş “eski”lerden Kemal Burkay’a, Hizbullah’a kadar sayısız seçenek çıkarma girişimlerine Kürt halkının itibar etmediğini gördüler. Barzani’ye bile itibar etmedi Türkiye’nin Kürtleri. Onun için Erdoğan-Davutoğlu yönetimi, “muhatabı millet” yaparak, gerçekte “Muhatabı kaldırıyor”, AKP’nin çözümünü “milletin çözümü” olarak dayatmayı planlıyor. Çünkü; bir sorunun muhatabının millet denen milyonlarca kişi olduğunu söylüyorsanız, ya dünyadan haberiniz yoktur ya da demagoji yapıyorsunuzdur.
Öyle anlaşılmaktadır ki AKP Hükümeti, “Muhatap millettir” dedikten sonra millet derken aslında Kürt ve Türk emekçi yığınları değil, “bölgedeki kanaat önderlerini”, “sivil toplum örgütlerinin temsilcilerini”, “HDP dışındaki partileri” öne sürüyor. “Kürtlerin statüsü”ne, Kürtlerin ulusal eşitlik ve özgürlük mücadelesine çeyrek yüzyıldır öncülük etmiş Öcalan, Kandil ve bölge illerinden yüzde 70-80’lere varan oy almış HDP dururken, Orta Çağ kalıntısı ağaları, şeyhleri, korucu ağalarını, din görevlilerini muhatap almak elbette sadece Kürtleri değil, Türkleri de aşırı aptal yerine koymaktır.
KÜRT SORUNU ÇÖZÜLMEDEN BİR ŞEY ÇÖZÜLMÜŞ OLMAZ!
Bugün Erdoğan-Davutoğlu yönetiminin geldiği yer, son çeyrek yüzyıl içinde Türkiye’yi yöneten hükümetlerin dönüp dolaşıp geldiği yerdir: Kütleri elindeki asker-polis gücüyle mümkün olduğu kadar ez, sonra da ağalarla, şeyhlerle, bölge burjuvazisinin temsilcileriyle, korucu ağalarıyla bir uzlaşma üstünden sorunu çözdüğünü san! Kendin sanmasan bile aleme öyle göstermeye çalış!
AKP Hükümeti de şimdi, Silopi’de yarım gün sokağa çıkılıyor diye; “Terörü ezdik” propagandası arkasında, Kürtlerin direnişini ezdiğini ve artık sosyal ve ekonomik rehabilitasyon dönemine geçileceği ilan ediliyor.
Hükümet Sözcüsü ve Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş; Hükümetin “303 maddelik bir Eylem Planı” hazırladığını, yakında bunun açıklanacağını söylerken, “Kürt sorunu”ndan hiç söz etmiyor.
Ama Kütlerin, bir arada yaşamak için öne sürdüğü talepleri karşılandı da mı Hükümet, “Sosyal ve ekonomik rehabilitasyondan söz ediyor” derseniz, buna Hükümetin bir yanıtı yok. Çünkü onlara göre artık Erdoğan’ın geçtiğimiz mayıs ayında “Kürt sorunu yoktur” diye ilan etmesinden beri Kürt sorunu ve bu soruna bağlı olarak Kürtlerin talepleri yoktur! Kürtlerin taleplerinden söz edenler de teröristler ve onlarla iş birliği içinde olanlardır!
BU HAMASET VE DEMAGOJİYLE BİR YERE GİDİLEMEZ
Ancak bugün dünyanın, bölgenin ve Türkiye’nin içinden geçtiği koşullar dikkate alındığında şunu söyleyebiliriz ki; Hükümetin bu “Muhatabımız millettir”, “Suriye Kürtleri Cenevre’de temsil edilsin ama PYD olmasın” demagojisi gibi bölge gerçekleriyle bağdaşmayan demagojik dayatmaların uzun ömürlü olması beklenemez. Nitekim PYD ile ilgili sorun önümüzdeki birkaç gün içinde şöyle ya da böyle bir “çözüme” bağlanacaktır ve Suriye’de “muhalefet” olarak ya da bir güç olarak ne dediği, ne yapmak istediği, ne söylediği belirli olan tek örgüt olan PYD’nin görüşmelerde nasıl bir pozisyon tutacağı ya da dışlanıp dışlanmayacağı belli olacaktır. Bu aslında Cenevre görüşmelerinin nasıl bir seyir izleyeceğini de belirleyecektir. Bu yüzden de Erdoğan-Davutoğlu yönetimi, Kürtleri engelleyeyim dereken, kendi ayağına da kurşun sıkmaktadır.
Öcalan, Kandil ve HDP’nin Türkiye’de muhatap alınmaması, AKP’yi MHP çizgisine sürüklemiş, Kürt sorununun daha da büyüyen bir sorun olarak karşısına çıkmasının yolunu açmıştır.
“Muhatabımız millettir” demagojisi de hiçbir şeyi çözmeyeceği gibi sadece acıları artıracak, çözümsüzlüğü büyütecektir.
- ‘Devlet benim’ demek yetmedi; ‘Türkiye benim, İslam benim’ diyor 28 Ağustos 2018 01:00
- Korkak kim, cesur kim; gerçek nerede? 24 Ağustos 2018 01:00
- 'Çocuk istismarı'na karşı mücadele 09 Nisan 2018 01:00
- İfade özgürlüğünün ne ‘alanı’ ne de ‘sınırı’ kaldı! 15 Şubat 2018 00:55
- Doların yükselişinin faturasını kim ödeyecek? 04 Aralık 2016 05:44
- Mücadeleye daha ileri bir bilinçle devam! 23 Kasım 2016 00:59
- Kılıçdaroğlu barışı mı savunuyor çatışmayı mı? 20 Ağustos 2016 00:58
- Haritadan silerek birlik mümkün mü? 11 Kasım 2015 01:00
- Mücadeleyi yenileme zamanı! 07 Kasım 2015 00:56
- Bir kez daha; Birimizin derdi hepimizindir! 06 Kasım 2015 01:00
- ‘Sistem’ dayatıp ‘fiili başkanlığa’ razı etmek! 05 Kasım 2015 01:00
- Öncesini unutmadan seçimden sonrası! 04 Kasım 2015 00:52