28 Ocak 2016 00:51

‘Prezervatifle’ penaltı tartışması!

‘Prezervatifle’ penaltı tartışması!

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Geçen hafta toplumun her alanında olduğu gibi futbolun da “akıl tutulması” ile malul olduğunu yazmıştım.
Bir okuyucu elektronik postayla itiraz etmiş, akıl tutulması olabilmesi için önce akıl lazım.
Okuyucumuza haksız diyebilir miyiz?

Ana sınıfından, üniversiteye kadar eğitimin çökmesinin vahim sonuçlarını yaşıyoruz aslında.

Eğitimin genel durumunu uzun zamandır yazıyoruz, konuşuyoruz. 

Uluslararası eğitim standartlarını ölçen PİSA testlerinde memleket öğrencileri son sıraya kazık çakmış durumda. Okuduğunu ve gördüğünü anlama konusunda 41 ülke içinde 40’ıncıyız. 

Hadi daha net yazalım üst düzey öğrencilerimiz bile okuduklarını ve gördüklerini yorumlayamıyorlar.
Matematik becerilerindeki vahamet ise geçen seneki üniversite sınavında yüzümüze bir kez daha çarpıldı. 30 soruda memleket ortalaması sadece 4 doğru cevaptı.

Futbol gibi, matematikle içli dışlı bir sporu milyonlarca kişi izliyoruz. Topun falso almasından, futbolcuların girdikleri pozisyonlarda süratleri, çarpışmalardaki yönleri, topun çizgiyi geçip geçmemesi gibi matematik ile rahatlıkla çözülebilecek pozisyonları, 30’da sadece 4 doğru soru yapabilen insanlar olarak yorumluyoruz.

Mümkün mü?

Aklını kullanabilmek için bilgiye ihtiyacın var. Bu sınav istatistikleri ise memleketin en eğitimli kesiminin bile bilgiyle pek haşır neşir olmadığını ortaya koyuyor.

Eğer en temel bilgilerden yoksunsan tek başına bir düşünce üretebilmen zaten mümkün değil.

Her hafta oynanan maçlardan sonra yorumcuların söylediklerine ve yazdıklarına bakın.

Sanki herkes başka bir maç, bambaşka pozisyonlar izlemiş gibi.

Biraz seyrettiğiniz zaman fark ediyorsunuz, ne eski futbolcuların, ne şimdilik çalışmayıp sıralarını beklerken yorumculuk yapan teknik direktörlerin, ne de hakem eskilerinin, UEFA talimatlarından, futbolun değişen kurallarından, ne de dünyada futbol oyunun geldiği noktadan haberi yok.

Futbol gibi milyonlarca doların döndüğü bir sektörü, bu kadar az bilgiyle yorumlama cesaretini ancak bu kadar “cehalet” içindeki bir kitle gösterebilir.

Sonuç, her hafta kısır tartışmalar içinde, yakın olduğu ya da karşı olduğu kulübe göre pozisyon alan ve daha da vahimi seyredilme uğruna giderek ergen bir maço kültürünün seviyesizliğine savrulan programlar ve o programlara bakarak sözde “futbol yorumu” izleyen yüzbinler.

Bir basit örnek, “milliyetçi-muhafazakar” çizgide yayın yaptığını iddia eden Gökçekgillerin kanalında çok seyredildiği iddia edilen futbol programında geçen sene Ahmet Çakar yayıncı kuruluşa çok sert çıkıştı.
Neden? Çünkü maç yayını sırasında yayıncı kuruluşun bıktırıcı alt-üst kuşak reklamlarından biride bir prezervatif markasına aitmiş. Çakar çocuklarıyla maç seyrederken bu prezervatif reklamından rahatsız oluyormuş. Bu kadarla kalsa olabilir deyip geçebilirsiniz. 

Çakar’ın sert çıkışı sonrasında yayıncı kuruluş reklamları kesti mi? Tabi ki hayır. Ama prezervatif firması 2-3 hafta sonra bu sefer Ahmet Çakar’ın da yorumcu olduğu programa aynı reklamını verdi. Ne de olsa kapitalizm böyle bir şey. Çakar, çocuklarının ve programı izleyenlerin karşısına, prezervatif reklamıyla çıkmaktan rahatsız oldu mu? Bilmiyoruz çünkü artık o reklam hakkında konuşmadı. Demek ki reklam parası gelince prezervatiften duyulan rahatsızlık ortadan kalkıyor, penaltı pozisyonlarına yoğunlaşılabiliniyormuş.

Daha da garibi, zaten son derece düşük bir üslup ile devam eden programın son 1-2 ayda aldığı hal yüz kızarmadan izlenilmeyecek gibi…

Yaptığı futbol yorumları yarım saat boyunca “ooooo”, “aaauuuuu”, “uuuuuuuuu”, “hööööö” şeklinde nidalardan oluşan, Rasim Ozan’ın katkılarıyla başlayan ve çift anlamlı kelimelerden yararlanılarak yapılan ergen maço kültürünün en bayağı örnekleri “milliyetçi-muhafazakar” ekrandan fışkırıyor.

Kar yağdığı gün “hocam karı çok sever” deyip başlanan ve uzatılan rezillikler, duvarcı malasından söz edermiş gibi yaparak “hiç mala vurdun mu?” seviyesizlikleri, “kaymak en sevdiğim spordur” basitlikleri neredeyse programın bütününü kapsıyor. 

Prezervatif reklamından rahatsız olanların, bu sözde seviyesizlikleri kendilerini seyreden çocuklarına nasıl açıkladıkları da, RTÜK’ün ayladır sürdürdüğü sessizlik de ayrı merak konuları kuşkusuz. 
Bilgisizlik, seviyesizlik, ikiyüzlülük, ahlaksızlık ve manipülasyonun at başı gittiği futbol programlarında maçların çeşitli pozisyonlarının sözde tartışan yorumcular, Bizans çökerken meleklerin cinsiyetini tartışan rahiplere benziyorlar. Ve bu halleriyle ne yazık ki memleketin genel halini sergiliyorlar.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa