1933 üniversite ‘reformu’ndan 2016’ya değişen ne?
Fotoğraf: Envato
Reşit Galip Bey’in Milli Eğitim Bakanlığı sırasında Darülfünundan Üniversiteye dönüşüm süreci Mayıs 1933’te çıkarılan yasayla başlatılmıştı. Reşit Galip Bey, yıllarca okullarda okutulan ve yakın bir zamanda kaldırılan ‘Andımız’ın yazarı ve ilk uygulayıcısı olup Ankara İstiklal Mahkemesi üyesiydi. ‘Reform’ sürecinde 150’ye yakın müderris ve müderris yardımcısının görevine son verilmişti!
Andımız uygulamadan kaldırılırken Reşit Galip Bey’in kafatasçı olduğu vurgulanarak “Devlet vatandaşına bakarken, muteber ve muteber olmayan, öz evlat, üvey evlat muamelesi yapıyordu. Devlet vatandaşına yaşam tarzı, kılık kıyafet, resmi tarih, resmi ideoloji dayatıyordu. Biz bugün devletin bu çarpık bakışına bir son veriyor, 76 milyonun devlet nazarında bir ve beraber olması için tarihi bir adım atıyoruz” deniliyordu.(AA web sitesi).
“Tasfiye hareketi DTCF dekanı Prof. Dr. Enver Ziya Karal’ın Milli Eğitim Bakanlığı’na 13 Aralık 1945’te yazdığı raporla başlar. Bu raporda Doçent Behice Boran, Doçent Pertev Naili Boratav ve Doçent Niyazi Berkes’in “İstanbul’da yayımlanan ve siyasi görüşü ilmi düşünceyle uzlaşma kabul etmeyen” bir dergiye yazı vaadi verdiği, bu durumun okuldaki eğitim-öğretim için sakınca barındırdığı belirtiliyordu. Bahsedilen dergi Zekeriya Sertel’in ‘Görüşler’ isimli dergisiydi. Bu rapordan önce de Yüksek Öğrenim Genel Müdürü N. Halil Onan, Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel’e yazdığı mektupta Boratav, Boran ve Niyazi-Mediha Berkes çiftinin görüşleri nedeniyle üniversitede kalmasının sakıncalı olduğunu belirtmişti.
Bu yazılardan sonra 15 Aralık 1945’te bahsedilen öğretim üyeleri aktif eğitimden çıkarıldı ve bakanlık emrine alındı. Bunun üzerine öğretim üyeleri Danıştay’a başvurdu; Danıştay, 26 Mart 1946 günü oy birliği ile tasfiye kararını iptal etti.” (Vikipedi)
Prof. Dr. Cavit Orhan Tütengil, Doç. Dr. Orhan Yavuz, Doç. Dr. Bedrettin Cömert, İTÜ Rektörlüğü de yapmış olan Prof. Dr. Bedri Karafakioğlu, Doç. Dr. Necdet Bulut, Prof. Dr. Ümit Doğanay gibi saygın, alanında uzman ve üretkenlikleri tartışılmaz bilim insanları 12 Eylül faşist darbesinin taşlarının döşendiği 70’li yıllarda katledildiler.
“Çeşitli üniversitelerde görevine son verilen öğretim üyesi ve araştırma görevlisi sayısının 15 Kasım 1982’de 148’e ulaştığı açıklandı. Görevden alma uygulamaları 1983’e kadar sürdü. Üniversitelerde akademik eğitim düzeyinin düşmesine neden olan bu olay, Türkiye’de siyasi gerekçelerle üniversitelerde uygulanan en geniş tasfiye oldu. 12 Eylül döneminde bu yolla kamu kuruluşlarından yaklaşık 5 bin kişi işten çıkartıldı.” (NTV web sitesi, “Üniversitede Darbe: 1402’likler” başlıklı ve 11.09.2009 tarihli yazı.)
Demokratik Türkiye ve özgür üniversite talepleriyle bağlantılı çalkantılı ve çatışmalı süreç ne yazık ki hâlâ sürüyor. Düşünce ve ifade özgürlüğü kısıtlandıkça insanlar düşünmekten korkar hale geliyor ve ülkenin temel sorunları çözülemiyor.
Demokrasi ve barış talepleriyle çözümün bir parçası olması gereken üniversiteler ve öğretim üyeleri sorunun parçası haline getirilerek tekrar tasfiye edilmeye çalışılmakta 2016’da.
Geçmişten kesitler sunarak bugüne ışık tutmaya çalıştım. Bakalım geçmişten yeterince dersler çıkararak aynı hataları tekrarlayacak mıyız? Hep birlikte yaşayarak göreceğiz.
- Nobel bilim ödülleri ışığında Türkiye'ye bakmak 20 Ekim 2016 00:29
- Kısacık ömürlere neler sığdırılırmış neler! (2) 06 Ekim 2016 00:07
- Kısacık ömürlere neler sığdırılırmış neler! 22 Eylül 2016 00:52
- Bu kaos ve kabus ortamında barış olası mı? 25 Ağustos 2016 00:32
- Kentlerimiz ve demokrasimiz 11 Ağustos 2016 01:00
- Darbe girişimi, normalleşme ve demokrasi 28 Temmuz 2016 00:51
- Su uyur, Milli Eğitim Bakanlığı uyumaz 14 Temmuz 2016 01:00
- Ne yazmalı ve ne yapmalı? 30 Haziran 2016 00:52
- Militarist ve gerici eğitimle nereye? 16 Haziran 2016 00:52
- Paranın padişahlığı ve güçlünün hukuku 02 Haziran 2016 01:00
- Bilim karşıtlığı, yozlaşma ve faşizm 19 Mayıs 2016 00:52
- Yüzleşemediğimiz için yozlaşıyoruz! 05 Mayıs 2016 01:00