Suriye'de 'Kürtsüz çözüm' hayali
Suriye’de 2011’den bu yana devam eden, kimine göre 200 bin kimine göre 250 bin insanın hayatını kaybettiği, 10 milyondan fazla insanın göç etmek zorunda kaldığı kanlı savaşın geleceği açısından bugün önemli bir gün.
Suriye ve bölge üzerinde etkili olan iki emperyalist güç, ABD ile Rusya, arasında yapılan pazarlıkların ardından, eğer son anda bir değişiklik olmazsa, taraflar üçüncü kez İsviçre’nin Cenevre kentinde bir araya gelecekler.
Çatışmaların başlamasından bu yana üçüncü kez BM’nin organizasyonu, ABD ve Rusya’nın sponsorluğuyla tarafların bir araya gelmesi, küçük de olsa savaşın bitmesinde dair umutları arttırmış durumda.
Ancak, resmin tamamına bakıldığında bu konferanstan da öncekiler gibi ciddi bir uzlaşmanın çıkması beklenmiyor. Çıksa dahi hayat bulması zor.
Her ne kadar beş yıl önce kısa sürede Suriye’de rejim değişikliği olacağını hesaplayan Batılı emperyalist devletler ve onların bölgedeki bütün iş birlikçileri, bugün pek çok konuda geri adım atsalar da asıl planlarından ve hedeflerinden vazgeçmiş değiller. 30 Haziran 2012’de yapılan Konferansta (Cenevre I), ABD ve müttefikleriyle Suriye’deki radikal dinci örgütler, Suriye rejimi ve Kürtlerin olmadığı bir masa etrafında toplanarak, rejimin devrilmesini konuşmuşlardı. Ancak, Suriye içinde bir etkisi olmayan güçlerin planları sadece kağıt üzerinde kaldı, kan ve gözyaşı akmaya devam etti.
Masada savaşın bir tarafı olan Esad rejiminin de olması konusunda yapılan pazarlıklar üzerinden, iki yıl sonra ocak 2014’te toplanan konferansta (Cenevre II), Suriye dışişleri bakanı düzeyinde temsil edilmişti. Bu toplantıda Esad’lı bir geçiş sürecine razı olmayan ABD ve müttefikleri zaman içinde geri adım atmak zorunda kaldılar, ancak buna rağmen çatışmalar durmadı, kan ve gözyaşı akmaya devam etti.
Cenevre II’den tam iki yıl sonra bugün başlayacak ve Cenevre III olarak adlandırılan konferansa gelene kadar hiçbir güç “Esad’sız çözümü” dillendirmiyor. Nereden nereye... “Esad’lı geçiş” tek seçenek olarak sunuluyor.
Ancak emperyalist güçlerin çoğu Esad rejimi tarafından yok sayılan baskı altına alınan, geride bıraktığımız sürede de terör örgütü IŞİD’e karşı en kararlı ve başarılı mücadeleyi yürüten Kürt halkını ve onun siyasi temsilcisi PYD’yi masada görmek istemiyor. Bunda Kürtlerle savaş halinde olan Türkiye başrolü oynuyor.
Esad’ı kabul edip Rojava’daki Kürt halkının temsilcilerini kabul etmemek tam anlamıyla ikiyüzlülüktür ve Kürt halkının vermiş olduğu mücadeleyi, verdiği bedelleri yok saymak anlamına geliyor.
Ve en önemlisi, emperyalistler, dünyanın en büyük devletsiz halkı Kürtlere bölgede bir statü tanınmasına yanaşmıyorlar. Kanlı terör örgütü IŞİD’le mücadelede Kürtlerin arkasına saklanarak, Kürt gençlerinin ön cephede savaşmasını alkışlayanlar, mesele Kürtlerin statü talebi olunca hemen sırt çevirebiliyorlar.
Kürt halkının bu tablodan çıkaracağı sonuçlar elbette vardır. Emperyalist devletler için aslolan kendi bölgesel çıkarları, Kürt halkının haklı talepleri değil. Kendi çıkarlarını en çok hangi ülkeyi kullanarak hayata geçireceklerini planlıyorlarsa o ülkenin dediklerini dikkate alıyorlar. Türkiye ile ilişkiler bu çerçevede işliyor.
Nereden bakılırsa bakılsın Cenevre toplantıları, Suriye’nin yeniden paylaşılması için ABD ve Rusya arasında kurulan bir pazarlık masasından başka bir şey değildir. Taraflar masaya mümkün olduğunca eli güçlü oturup, kazanan olarak kalkmak istiyor.
Bunun için her yol mübah görülüyor.
Türkiye ve Batı’nın desteklediği şeriatçı terör örgütü Ahrar el Şam’ın davet edildiği, PYD’nin dışlandığı görüşmelerden elbette bölge halkları için olumlu bir sonuç çıkmayacaktır.
Bütün bu pazarlıklar denklemi içinde ABD’nin Suriye’ye ayak basmasına, mevzi kazanmasına olanak sağlayan bir formül bulunamadığı takdirde çatışmaların kısa sürede bitmesi, terör örgütü IŞİD’in temizlenmesi gerekçi değildir. Bütün bu savaş, ölümler ve göçlerin asıl nedeni ABD ve müttefiklerinin Suriye’de mevzi kazanma isteğinden kaynaklandığı için, bu planın rafa kaldırılması şimdilik söz konusu değildir.
Bu nedenle, ABD ve müttefikleri orta ve uzun vadede Suriye’nin Rusya’nın etki alanından çıkarılması için manevralarına devam edecekler. Diyalog yoluyla olmadığı takdirde savaşın yayılması kuvvetle muhtemel. Gelecekte ABD’nin doğrudan askeri boyutla sürece dahil olacağını kısa bir süre önce Başkan Yardımcısı John Biden açıkladı.
Bu açıklamaların bir kısmı “diplomatik tehdit” olarak değerlendirilebilir. Ancak gelişmeler, Cenevre’de bir uzlaşmanın sağlanmaması durumunda ABD ve müttefiklerinin Sünni-Selefi örgütlerle birlikte karadan hareket ihtimalinin küçük olmadığını gösteriyor. Zira, Suriye’de yenilmiş bir ABD’nin Ortadoğu’da kaybedeceği çok şey var.
Evrensel'i Takip Et