İyi gazetecilik gurur duyulacak bir iştir
Fotoğraf: Envato
Bu hafta Spotlight adlı bir film gösterime girdi. Boston Globe gazetesinde araştırmacı gazetecilik birimi olan ve üç-dört ay belki daha uzun süre çalışarak özel haberler ortaya çıkaran Spotlight ekibinin Boston Katolik Kilisesinin çocuk istismarını nasıl gizlediğini belgelerle ortaya çıkarmasını konu alıyor. Hem de 2001 yılında yani 11 Eylül olayları nedeniyle Amerika’da medyada sansür ve oto sansürün çok yaygın olduğu, eleştirel görüşlerin ihanet anlamına gelebildiği bir yılda. Size filmin analizini yapacak değilim, zaten Şenay Aydemir, Çağdaş Günerbüyük ve Suncem Koçer gibi değerli yazarların olduğu gazetede bu bana düşmez. Şunu söylemek isterim ki film görsel açıdan iyi olduğu kadar gazeteciliğin nasıl bir iş olduğunu ve önemini göstermesi açısından çok önemli. Gerçek bir olaya dayanan filmin en değerli tarafı gazetecileri bir kahraman olarak göstermiyor oluşu, ‘Gazeteciler işlerini iyi yapmazlarsa bu neye mal olur’u anlatıyor ve basit bir şeklide iyi gazeteciliğin gurur duyulacak bir iş olduğunun altını çiziyor. Benim için filmin ilgi çekici yanlarından biri de yapımcıları arasında Pierre Omidyar’a ait First Look Media’nın da olması. Edward Snowden’ın sızdırdığı Amerika Ulusal Güvenlik Ajansının (NSA) dünya çapındaki dinleme ve istihbarat faaliyetlerini ve İngiltere’nin iş birliğini ifşa eden belgelerden bir dizi haber yapan The Guardian Gazetesi Yazarı Glen Greenwald, gazetesinden ayrılıp Brezilya’ya yerleşmişti. 2013 yılında eBay adlı alışveriş sitesinin sahibi Pierre Omidyar ile birlikte First Look Media’yı kurdular. Amaçlarını da orijinal, bağımsız gazetecilik olarak belirlediler. Yayımladıkları diğer sitelerle birlikte sürdürülebilir bir model olma konusunda heyecan yaratan First Look Media’nın yeni hedeflerinden birisi de gazeteciliği konu alan film ve dizi projelerine destek olmak. First Look Media gibi girişimlerin başarısı ve sürdürülebilirliği tüm dünyada tartışılıyor. Umarım ilerleyen günlerde, gündem izin verirse, biz de bağımsız gazetecilik için sürdürülebilir modelleri konuşuruz. Ancak şurası açık ki medya ve gazeteciler üzerindeki baskı, bunun sonucunda daralan medya özgürlüğü yalnızca bizim sorunumuz değil. Bu baskıları azaltacak önlemleri tartışmak kadar iyi gazetecilik için insanları cesaretlendirmeye de ihtiyaç var.
Gazetecilik artık gençler için pek popüler bir meslek değil. Yüksek puanlarla bu alanı seçen öğrenciler arasında bile gazetecilik heyecanı duyanlar çok az. En idealistleri ilk stajlarından sonra meslek değiştirmeye karar veriyor. İstedikleri haberleri yapamayacaklarını anlayıp bir de gazetecilerin yaşam koşullarını gördükten sonra, derin bir umutsuzluğa düşüyorlar. Onları suçlayamayız. Tüm bu koşullara rağmen habercilik heyecanını sürdürenler ise JİNHA Muhabiri Beritan Canözer gibi tutuklanma, hakim ve savcıların yolsuzluk iddialarını haberleştiren Cumhuriyet Gazetesi Muhabiri Canan Coşkun gibi 23 yıl hapis istemiyle yargılanma tehdidi altında ya da Refik Tekin gibi yaralıyken gözaltında. Can Dündar ve Erdem Gül’e MİT TIR’larında silah taşındığı iddiasını haberleştirmeleri ve köşe yazıları nedeniyle bir kez ağırlaştırılmış, bir kez de müebbet hapis cezası talep edilirken genç gazetecileri araştırmacı gazeteciliğe nasıl özendireceğiz?
Savcı üşenmemiş 473 sayfalık iddianame hazırlamış. Ben de üşenmedim taradım, içinde en az üç tane hukuk makalesi var. Birinin kaynağı gösterilmemiş ki intihale girer. Prof. Dr. Ersan Şen’in “Devlet Sırrı, Casusluk ve Basın Hürriyeti” başlıklı makalesi ise savcının iddialarını desteklemiyor. Örneğin Şen’e göre “Ceza Hukuku; ‘fikri suç’ anlayışına uzak durur, bir suçun hazırlık hareketlerini dahi cezalandırmak istemez, en azından suça teşebbüs derecesine varan icra hareketlerinin başlamasını ceza sorumluluğu için arar”. Sizin için özetleyecek olursam Dündar ve Gül, Fethullah Gülen ve Emre Uslu’dan talimat alarak (Bu kısım kendilerini epey üzmüştür) FETÖ/PDY Terör Örgütünün amaçları doğrultusunda ve örgütle iş birliği içerisinde yaptıkları haberler ve yazdıkları köşe yazılarıyla toplumu yönlendirmeye çalışmakla (Ki suçlamalar arasında haberlerin 7 Haziran seçimlerinden bir hafta önce yayımlanması da var) ve Türkiye Cumhuriyeti hükümeti ve devletini el Kaide’ye yardım ediyor görüntüsü ile Uluslararası Ceza Mahkemesine taşımayı amaçlamakla suçlanıyorlar. Kısaca gazetecilikten yargılanıyorlar. Bu arada hatırlatmak gerekir ki Uluslararası Ceza Mahkemesinde ülkeler değil şahıslar yargılanıyor. Türkiye taraf olmadığı için Cumhurbaşkanı ya da başka bir yetkilinin yargılanması çok zor. Diyelim ki Suriye’nin başvurusu üzerine yargılama imkanı doğdu, o durumda yargılamaya konu olan silah gönderimi iddiaları ile ilgili uluslararası basında Cumhuriyet’tekinden çok daha fazla haber yayımlandı, onlar ne olacak? Savcı mesela The Guardian gazetesi için de mi iddianame hazırlayacak?
Savcı keşke basın ve ifade özgürlüğü ile ilgili de birkaç makale tarasaydı. Belki bu yoğun mesaiden bunaldığı için sinemaya gider ve Spotlight’ı izler. Bu arada söylemeyi unuttum Boston Globe gazetesi ve First Look Media filmin gösterime girmesinin ardından gazeteciler için 100 bin dolarlık araştırmacı gazetecilik bursu vereceğini duyurdu. Başvurular www.spotlightfellowship.com adresinden yapılabiliyor. Burada olsa maazallah “terörün finansmanı” suçuna girer.
- Haberin telifi meselesi 03 Aralık 2024 06:30
- Marx’ın vampirleri ve medyanın yeni sermayedarları 26 Kasım 2024 06:48
- Gazetecileri yargıdan kim koruyacak? 18 Kasım 2024 04:30
- Etki ajanlığı: Muhalefet 'casusluk' sayılacak 12 Kasım 2024 05:00
- Etki ajanlığı: Tek yasayla çok yasak 05 Kasım 2024 05:02
- ‘Cesur Yeni Dünya’nın çocukları 13 Ekim 2024 04:22
- “Sınır hattı çok sıcak” 06 Ekim 2024 04:42
- Medya bir çocuğa kanat takıp ağladı, diğerini çöpe attı 29 Eylül 2024 05:05
- Narin’in kanatlarından melek olmaya çabalamak 15 Eylül 2024 04:53
- Özak Direnişi bitmedi 13 Eylül 2024 05:20
- Gazeteciliği S-400’lerle aynı kutuya mı koyalım, ayrı mı saralım? 01 Eylül 2024 04:52
- Kâr-zarar hesabıyla ‘dijital faşizm’ 10 Ağustos 2024 06:50