01 Şubat 2016 00:18

Sonucuna katlanması istenen, 78 milyonluk Türkiye halkıdır!

Sonucuna katlanması istenen, 78 milyonluk Türkiye halkıdır!

Fotoğraf: Envato

Paylaş

“Nasıl olduysa oldu” değil, “elimizden geleni yaptık, ama” şans ya da kader de değil. Göz göre göre ve özellikle Suriye’ye yönelik olarak taa en başından beri izlenen maceracı hayalperest dış politikanın getirdiği yerde bugün Rusya ile yaka-paça olduk!
Hatırlayalım: Tıpkı Suriye gibi, Rusya’yla da, bırakalım “sıfır sorun”u, neredeyse müttefik olunacaktı. İsteklilik tavan yapmıştı. Putin de, Esad gibi, C.Başkanının “kardeşi” mertebesindeydi. Kaç kez Şanghay İşbirliği Örgütü’ne katılma talebinde bulunulmuştu. Sonra, Suriye’de yayılma güzellikle gerçekleşmeyince, AKP “iç savaş”ın başlıca taraflarından biri oldu. Rusya’nın Esad lehine müdahalesinin ardındansa işler ve ilişkiler çatallaştı. AKP Türkiye’si bir Rus savaş uçağını düşürdü, Suriye’deki derleme terörist faşist dayanaklar pilotlardan birini öldürdü. Bekleneceği gibi Rusya’nın tepkisi sert oldu; ikili ticaret neredeyse sıfırlanırken, yatırımlar durdu ve Ruslar, Suriye’ye, Türk uçak ve askeri hareketliliğini tehdit olarak algılayıp ateşlenecek S-400 bataryaları yerleştirdiler.
Cuma, Rusya’nın yalanladığı bir Rus uçağının daha Türk hava sahasını ihlal ettiği açıklandı. Ardından her olayda olduğu gibi, Başbakan falan değil, C.Başkanı konuştu: “Rusya sonucuna katlanır”!
Yine hatırlayalım: Türkiye’nin NATO’ya girişinin tezgahlanması için, düpedüz bir yalan olarak, Stalin Rusya’sının (SSCB’nin) Boğaz’larla Kars-Ardahan’ı istediği ileri sürülmüştü. O zaman değil, ama Kruşçev revizyonizmi zamanında, 1962’de, Türkiye’nin hiç haberi olmadan gıyabında dahil edildiği “füze krizi” patlak verdi. İlk vurulacak yerlerin başında Türkiye’nin  geldiği sonradan öğrenilen bir nükleer savaşın kıyısından dönüldü. Rusya Küba’ya nükleer başlıklı füzeler yerleştirmişti. Türkiye’deyse zaten Amerikan atom füzeleri vardı ve bunlar Rus füzelerinin gerekçesi olmuştu. Gerginlik füzelerin karşılıklı sökülmesiyle yatıştı. Kolunu ABD’ye kaptırmış Türkiye az kalsın çıkarı da haberi de olmadan nükleer harabeye dönecekti!
Şimdi, haberli ve istekliyiz! Ve Alman savaş arabasına bağlanmış Enver Paşa misali, “Türkiye’nin çıkarları”nın garantisini ABD ve NATO’suna daha da yakınlaşmakta arıyoruz! İncirlik mincirlik, “yerli-milli” ne olanak varsa emperyalistlerin emrine zaten açılmış durumda. “Rus sınır ihlali”niyse bizden önce NATO’nun saptadığını ve Türkiye’nin “NATO toprağı olduğu”nu özenle vurguluyoruz!
Peki, büyük emperyalist devletlere dayanarak dış politika yürütmek ve hele Rusya’nın karşısına dikilmek ya da doğrusu hedefi olmak “Türkiye’nin çıkarına” mıdır ve hayır eder mi? Ne zaman hayır etmiştir de şimdi etsin? İşbirlikçiliği tartışmasız tekelci burjuvalar bir yana ki, onlar yalnızca lafta Türkiyelidirler; Türkiye halkının çıkarına da hayrına da değildir. Büyük emperyalist devletler güvenilmezdirler, kendi çıkarlarına bakarlar ve 1962 Füze Krizi’nde olduğu gibi anlaşarak ya da çıkarları neyi gerektiriyorsa öyle, adamı orta yerde kendi başına bırakıverirler.
Bu durumda ne olacaktır ya da Rusya’nın “katlanacağı sonuç”tan söz eden Türkiye, bu “katlandırma” işinin altından ABD ve NATO’suz kendi başına kalkabilecek durumda mıdır?
Hamasetle mek parmak mesafe alınamayacağı kesindir. Tartışma götürmez ki, Türkiye Rusya’nın akranı değildir! Güçler orantısızdır. Bir kere Rusya büyük bir nükleer güçtür, elinde ABD’nin karşısına dikilmeye en azından cesaret ettirecek miktarda atom yığınağı ve sair askeri olanak var. Bırakalım “dünya gücü” Rusya’yı gözüne kestirmeyi, Türkiye, “bölge gücü” yarışında İran karşısında bile irtifa kaybetmektedir. Ortadoğu’da “oyun” ya da “düzen kuruculuk” Osmanlıcı serüvenciliğin iddiası olarak kalmıştır. İran, son olarak Suudi idamlarına karşı tepkide de görüldüğü gibi, Lübnan’dan Yemen’e hemen her bölge ülkesinde küçümsenmez dayanaklara sahiptir. AKP Türkiye’sinin bir Azerbaycan’la arası az-çok iyidir, bir de Barzani’yle ki, onlar da, İran’ınkiler türünden doğrudan dayanaklar değiller. İran ABD ve Avrupalılarla bile ilişkilerini dengelerken, Türkiye, denge adına ne varsa onları da yitirip çıkar ve politikalarının tam güdümüne sürüklenerek, ABD’siz ve NATO’suz edemez oldu!
Tüm bu dengesizlik ve bir Kurtuluş Savaşı’nı zorunlu kılmış Enver maceracılığının ceremesini çekip sonuçlarına katlanması dayatılansa, Rusya ya da başkası değil, ama Türkiye halkıdır!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa