İdam, yeniden!
Fotoğraf: Envato
Cizre’de bir bodruma sıkıştırılmış insanlığımız ile yüz yüzeyiz günlerdir. Envai çeşit yalanla bezeli hayatlarımızın o daracık penceresinden bakıyoruz fırsat buldukça dışarıda bıraktıklarımıza, bodruma kapattıklarımıza, cesetlerini sokağa terk ettiklerimize, el arabasından bozma cenaze arabasını layık gördüklerimize… Bir yanda adım adım çöken, çökertilen binanın bodrumunda ölenler, yaralılar ve suya ulaşamadıkları için idrar içmek zorunda bırakılanlarla ilgili yardım çığlıkları memleket sathına ve dünyaya yankılanıyor, diğer yanda o bodruma sıkıştırılmış olanların terörist olmaları iddiasıyla ölümleri alkışlanıyor. Keskin sınırlarla ayrılmış iki tepeden bakıyor insanlar, zirvesi dumanlı. Herkes kendi ufkuna çekilmiş, başka ufuklara kör…
Zygmunt Bauman 1990’ların sonunda (içinde yaşadığımız dönemi “bütün anlaşmaların geçici ve sadece ikinci bir emre kadar geçerli olduğu” bir çağ olarak açıklayan) akışkan modernite teorisini geliştirdiğinden beri sosyoloji alanında öncü isimlerden biri olarak geçen yıl yayımlanan Moral Blindness (Ahlaki Körlük) kitabında, yazar Leonidas Donskis ile birlikte gittikçe daha da bireyselleşen dünyamızda birlikteliklerin kaybına karşı uyarılarda bulunmuş: “Esas diyalog sizinle aynı şeylere inanan insanlarla konuşmak değildir. Sosyal medya bize diyalog kurmayı öğretmiyor, çünkü anlaşmazlıktan kaçınmak çok kolay. Ancak insanların çoğu sosyal medyayı bir araya gelmek veya ufuklarını genişletmek için değil, tam tersine, kendilerine kendi seslerinin yankıları olan sesleri duyacakları, kendi yüzlerinin yansıması olan yüzleri görecekleri bir konfor alanı yaratmak için kullanıyor. Sosyal medya çok kullanışlı ve keyifli bir tuzak.”*
Cizre’nin Cudi mahallesinde Caferi Sadık sokakta bir binanın bodrumuna güvenlik gerekçe gösterilerek sağlık hizmeti ulaştırmayan, ulaştıramadığını iddia edenlere karşı memleketin dört bir yanından bir araya gelip yola çıkan 14 sağlıkçının yolunu açmak için sosyal medyada #SağlıkKoridoruAç çığlığı atanlara saldıranlar, yolu kesip bu onurlu sağlıkçıları şüpheli sıfatıyla alıkoyanlar, bodruma sıkışmış insanların ölmesi gerektiğine vurgu yapanlar olunca, ister istemez Zygmunt Bauman’ın “bütün anlaşmaların geçici ve sadece ikinci bir emre kadar geçerli olduğu” bir çağda yaşadığımız tespiti duruma denk düştü.
Nedir bu ikinci bir emre kadar geçerli olan anlaşma? Anımsayın; 7 Mayıs 2004 tarihinde kabul edilen 5170 sayılı kanun ile koalisyon hükümeti zamanında onaylanan ”terör, savaş, çok yakın savaş suçlarından hüküm giyenlerin idam edilmesi” maddesi kaldırılmıştı. Bu macera 3 Ekim 2001 tarihinde idam cezasının 4709 sayılı kanunla savaş, çok yakın savaş tehdidi ve terör suçları ile sınırlanması ve ardından 1 Ağustos 2002’de idam cezasının kaldırılması teklifinin tartışılması ve oy çokluğu ile kabul edilmesi ile başlamıştı. Özetle Türkiye’de artık ölüm cezası uygulanmıyor, uygulanamıyor-du. Cumhurbaşkanı çıkıp, “bu insanların yaralı olup olmadıklarını bilmiyoruz” diyene, tepelerden birinde bu insanların aslında terörist oldukları için ölmeleri gerektiği ufku belirene dek!
Üstelik Bauman bu kez de haklı. Sosyal medya denen o keyifli tuzağın içinde beğenmediklerimizi engelleyerek bir tepe idam cezasının artık olmadığı yanılsaması, diğer tepe idam cezasının uygulamalı örnekleri ile huzur bulabilir.
Sağlık bütün bu oynak sosyal, kültürel, politik ve daha bir sürü çeldirici durumdan ziyadesiyle farklı bir alan oysa. Bir sağlık çalışanının tıbbi desteğe ihtiyacı olana tepenin öbür yanından bakma lüksü olmaz, hiç olmadı. Karşısında kim olduğuna bakmaz, yarası neresinde, nasıl onarabilirim, diye bakar. Tanımlandığı üzere teröristlere, hüküm giymiş katillerle tecavüzcülere, intihar bombacılarına, nefret suçu işleyen JÖH ve PÖH mensuplarına ayrımsız tıbbi destek sunma yükümlülüğü vardır. O nedenle savaşlarda da korunmaları ve geçiş üstünlükleri sözleşmelerle güvence altına alınmıştır. Bugün bu anlaşmaları ikinci bir emre kadar askıya almış olsalar da, tarih bu emri verenleri bir gün yargılar.
*Ricardo De Querol’un elpais.com’da yayımlanan röportajından Can Koçak tarafından çevrilmiştir.
- İnadına tanıklık 05 Aralık 2024 04:41
- Çetelere bütçe 21 Kasım 2024 04:59
- Büyümeden annen sana, ölüm alacak 14 Kasım 2024 04:42
- Bu zamanda hekim olmak 07 Kasım 2024 04:43
- İnsan hakları mücadelesine devam 31 Ekim 2024 04:43
- Çeteler kol geziyor 24 Ekim 2024 04:43
- Kimi, niye aşağılıyoruz? 17 Ekim 2024 04:34
- Şiir yazmanın sorumluluğu 03 Ekim 2024 04:43
- Siyah çöp torbasına atılan insanlığımız 26 Eylül 2024 04:45
- Sistematik işkence 19 Eylül 2024 04:41
- Narin bir çocuk 12 Eylül 2024 04:43
- Savaş hesabı 05 Eylül 2024 05:26