Geleceği görmek ve kötü sonu önlemek için!
Fotoğraf: Envato
Özellikle savaş atmosferinin içindeyken, uluslararası ilişkilerde zaman tersine işler; gelecek, dünden ve bugünden önce gelir. Bunun anlamı şudur: Olabileceği varsayılanlar, bugün olabilecek olanların nasıl ve hangi araçlarla yapılacağını belirler. Mesela, henüz Suriye’de IŞİD’in ne olacağı belli değilken, herkes “IŞİD sonrası dönem” için planlar yapıyor, bugünkü politikalarını ona göre geliştirmeye çalışıyorsa, henüz olmamış olan, bugün ne yapacağımızı belirliyor demektir.
Eğer geleceğe ilişkin öngörünüz sakatsa, bugünkü politikalarınız da yanlış olur.
Sonuçtan nedene doğru giden bu yol, bir de geçmişte yapıp ettikleriniz tarafından şekillendirilir. Geçmişte de hata yaptıysanız, elinizde iki ucu da berbat bir politik değnek var demektir.
Bölgede tam bir fırtına öncesi yüksek basınç havası hakim. Bunaltıcı ve elektrikli bir hava… Rusya’nın uçaklarının Türkiye sınırına kaç milimetre yaklaştığının hesabı yapılıyor, öyle berbat durum… Dikkat, itidal, serinkanlılık tavsiyelerinin bu kadar bol miktarda ortalıkta dolaşmasının sebebi de bu yüksek gerilimli ve yüksek basınçlı hava… Herkes biliyor ki, bir anda en olmadık yerinden patlayabilecek bir barut fıçısının üzerinde oturuyoruz.
AKP Hükümeti, neredeyse beş sene öncesinden bugüne Şam ve Halep üzerine kurduğu ham hayalleri politika haline getirmesinin bedelini en başta bize, sonra bölgedeki bütün halklara ödetecek olan yoldan geri dönüş imkanlarını her geçen saniye kaybediyor. Öyle görünüyor ki, Suriye krizi uluslararası planda en az iki yıl daha Esad yönetiminin ayakta kalmasına yönelik bir anlaşma zeminine oturmuştur. Bu süre içinde başta IŞİD olmak üzere “Denetlenmesi mümkün olmayan” unsurların devre dışı bırakılması, başlıca hedef olarak belirlenmiştir. Ancak, Rusya’nın da, İran’ın da, ABD ve diğerlerinin de sonrasına ilişkin planları ve talepleri birbirinden farklı ve hatta tamamen zıttır. Ne var ki, bu farklılıklar Kürtlerin özellikle de Rojava’nın siyasal statüsünün söz konusu olduğu durumda büyük ölçüde önemini kaybetmektedir. Doğu ve Batı, bu konuda hemen hemen aynı pozisyonu almıştır ve Türkiye’nin açmazları bu noktada ağır prangalara dönüşmektedir.
Türkiye, Rojava, PYD vs. gibi olgulara Suriye sorunun bir yanı olarak değil, kendi iç sorunu olarak gördüğü için, Birleşmiş Milletlerle de, İslam Birliği gibi örgütlerle de, tabii en önemlisi bölgede güç yığan emperyalistlerle de uyum sağlayamıyor ve gittikçe daha çözümsüz yollara giriyor.
Önceki dünya savaşları, zaten olgunlaşmış olan koşulların bir bahane ile patlamasıyla başlamışlardı. Eğer şu andaki koşullar bir üçüncü savaşı hazırlıyorsa, bunu patlatan bahaneyi sunacak olan da Türkiye’nin bu politikası olacaktır.
İçeride ve dışarıda savaş tercihi üzerine oturan bu politikaya karşı, bütün halkın birleşik muhalefeti her geçen gün daha büyük önem kazanıyor. Bizim geleceğe ilişkin öngörümüz, bize bunu söylüyor.
- Örtülü dünya savaşı çağı: Savaşın çapı göründüğünden daha büyük 06 Ekim 2024 04:52
- İngiltere’de sokaklar faşizme kapalı 11 Ağustos 2024 06:41
- İki ucu savaş değneği 24 Mayıs 2017 00:56
- Olsaydıyla bulsaydı... 17 Mayıs 2017 01:00
- İdam... 19 Nisan 2017 00:10
- Gariplerin ölümü 29 Mart 2017 00:38
- Devletin ve milletin çıkarı nerede? 15 Mart 2017 01:00
- Almanya'ya karşı birleşik milli cephe! 08 Mart 2017 00:10
- ‘Sözde bayrak’ 01 Mart 2017 01:09
- Provokasyon ihtiyacıyla yaşamak 21 Aralık 2016 01:00
- Amerika gitsin, Rusya mı gelsin? 10 Ağustos 2016 00:59
- Darbenin gizli kalan iki ayağı! 27 Temmuz 2016 00:43