Milgram deneyi, itaatkarlık ve faşizm
Fotoğraf: Envato
Sosyal psikoloji dendiğinde ilk akla gelen isimlerden biri Stanley Milgram. Erken sayılabilecek bir yaşta hayatını kaybetmesine rağmen toplum davranışını anlamımızı kolaylaştıran pek çok deneye imza atmış bir akademisyen. Kuşkusuz en bilinen deneyi ise döneminde büyük tartışmalara yol açan ve kendi adıyla da anılan “itaat deneyi”.
1961-62 yılları arasında Yale Üniversitesinde gerçekleştirilen orijinal deneyin görüntülerine ve sonradan gerçekleştirilen benzer deneylere internetten de ulaşmak mümkün. Kısaca özetlersek, deneyin aktörleri üç kişiden oluşmaktaydı. Teknisyen önlüğü giymiş, deneyi başlatan ve sonrasında odanın bir köşesindeki masasında notlar alan bir gözlemci ve iki katılımcı. İki katılımcıdan biri aslen gözlemciyle iş birliği içerisinde olmakla beraber bu durum denekten gizlenmekteydi. Katılımcılardan rastgele kağıt çekmeleri ve sonuca göre öğretmen ya da öğrenci olmaları isteniyordu. Ne var ki, her iki kağıtta da öğretmen yazdığı için denek her zaman öğretmen rolünü üstleniyordu.
Roller belirlendikten sonra ise deneyin detayları katılımcılara açıklanıyordu. Öğretmen ve öğrenci ayrı odalara alınacak ve sonrasında öğretmen bazı sözcük çiftleri okuyacaktı. Örneğin “ıslak ördek”. Sonrasında ise bu çiftlerin ilk sözcüklerini okuyarak (ıslak) öğrenciden verilen dört şık içerisinden doğru sözcüğü (ördek) seçmesi istenecekti. Doğru cevap verildiğinde bir sonraki soruya geçilecek, yanlış cevap sonrasında ise bir sonraki soruya geçmeden öğretmen tarafından düzeyi kademeli olarak artacak ve 450 volta ulaşacak şekilde öğrenciye elektrik şoku verecekti. Güya böylece cezalandırmanın öğrenme üzerindeki etkisi incelenecekti. Elbette gerçekte kurbana (öğrenci) herhangi bir elektrik verilmemekteydi. Ama öncesinde deneğe öğrenciye verdiğini düşündüğü elektrik şoku hakkında bir fikri olması için 45 voltluk bir şok tek seferlik olarak uygulanmaktaydı. Bu arada kurbanın kalp rahatsızlığı olduğunu vurguladığını da belirtelim.
Deney süresince denek herhangi bir noktada kurbana daha fazla elektrik vermek istemeyerek deneyi sonlandırmak isterse gözlemci önceden belirlenen dört cümle ile dört kez uyarıda bulunuyordu. Sonrasında ise deney sona erdiriliyordu. Deneklere deneyi yarıda bırakması halinde dahi kendilerine vaat edilen 4 doları alabilecekleri deney öncesinde belirtilmişti. Buna rağmen deneklerin yüzde 65’i en yüksek düzey olan 450 voltu yan odada çığlıkları yükselen öğrenciye vermekten geri durmadı. Önemli bir bölümü 300 volt sonrasında huzursuzluk belirtileri göstermeye başlasa da gözlemcinin mekanik uyarıları karşısında artık sorulara cevap dahi vermeyen, halen hayatta olup olmadığını dahi bilmediği öğrenciye şok uygulamaya devam etti. Yaptıklarından yasal olarak sorumlu tutulmayacaklarına dair verilen güvence pek çoklarının daha ileriye gitmesi için yeterli olmuştu.
Milgramı’ı bu deneyi yapmaya yönelten başlıca etken o dönemde yargılanan ve binlerce Yahudi’nin ölümünden sorumlu tutulan Eski Nazi Subayı Eichmann’ın mahkemede ağzından dökülen şu sözlerdi; “Ben sadece görevimi yaptım”. Eichmann zincirin üst halkalarından biri olarak cezasını çekti belki ama o dönemde Nazilerle öyle veya böyle iş birliği yapmış, olanları görmezden gelmiş yüz binler, milyonlar kaldığı yerden yaşamına devam etti. Bilmiyorduk, kandırıldık, bize söyleneni yaptık diyerek yaşananların sorumluluğunu üzerine almaktan kaçındı. Kimisi gerçekten bilmiyordu, kimisi aksini bilmekten dahi korkuyordu ama gerçek şu ki Alman faşizmi bu sıradan insanların itaatkarlığı üzerinde yükselmiş, milyonlara büyük acılar çektirmişti.
Milgram deneyi sıradan insanların sorumluluğu bir başkasına delege ederek büyük bir vahşetin faili olmaya sürüklenebileceklerini göstermesi açısından bugün de önemini koruyan bir çalışma. Döneminde kamuoyunu rahatsız eden tarafı da bu zaten. Ev hanımı, işçi, öğrenci, sanatçı, profesör… Her kim olursa olsun. Faşizm sıradan insanların otorite karşısında vicdanlarını kolayca devre dışı bırakarak gösterdikleri itaatkarlık ile yükseliyor ve kendini yeniden üretiyor.
- Kurtarıcı mı, yoksa yeni günah keçisi mi? 09 Haziran 2023 04:18
- Seçim senaryoları ve ekonomiye dönük beklentiler 12 Mayıs 2023 04:19
- Kurda istikrar illüzyonu 28 Nisan 2023 04:21
- SVB krizinin arka planı ve düşündürdükleri 17 Mart 2023 04:52
- Para politikasındaki ayrışma belirginleşiyor 24 Eylül 2022 04:50
- Şimdi solun tam zamanı 12 Ağustos 2022 04:26
- Enflasyon gelir dağılımını bozuyor 08 Temmuz 2022 04:47
- Merkez Bankası şaşırtmadı 27 Mayıs 2022 01:12
- Kehanet çöktüğünde 22 Nisan 2022 00:37
- Enflasyon doludizgin 08 Nisan 2022 00:40
- Faiz politikasının bilançosu 10 Mart 2022 23:31
- Enflasyon geriler mi? 10 Şubat 2022 23:18