10 Şubat 2016 00:54

Ne için hazırlık?

Ne için hazırlık?

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Cumhurbaşkanı, olaylı ve Latin Amerika gezisinden dönerken, alışılmış “uçak açıklamalarından” birini daha yaptı. 

Gazeteci, Rusya’nın “Türkiye hazırlık içinde” diye bir açıklama yaptığını hatırlatıp, ne gibi hazırlıklar yapıldığını sorunca, Cumhurbaşkanı, sinirlendiğini hiç gizlemeye ihtiyaç duymadan şöyle konuştu: “Aslında Rusya’ya sormak lazım: Senin ne işin var Suriye’de? Şu anda adeta işgalcisin. Sen devlet terörü estiren bir kişiyle beraber hareket ediyorsun… Kaldı ki orada bizim soydaşlarımız da var. Ey Rusya, senin burada sınırın mı var, soydaşların mı var? Neymiş, Esed çağırmış.”

Bu sözlerde, Türkiye’nin (her ne içinse) hazırlık yapıp yapmadığı açıklanmıyor; Rusya bir başka konu bağlamında suçlanıyor. 

Hazırlık nedir diye sorarsanız, bunun cevabını “güvenlik” gibi tek kelimeyle veriyor.

Daha açık konuşan ise, yüksek makamın açık sözlü sözcüsü olarak değerlendirebileceğimiz “derin stratejist” İbrahim Karagül oldu.

Karagül, “Türkiye, Suriye’ye doğrudan müdahale eder mi? Açık bir savaşa girer mi? Suriye’nin bugünkü durumunu Türkiye için tehdit kabul edip radikal önlemlere girişir mi” sorusuyla başlıyor yazısına. Sonra mevcut koşullara ilişkin verileri sıralıyor. 

Önce tarafları sınıflandırıyor; Suudi Arabistan’ın başını çektiği, Körfez ülkeleri ile Mısır ve Ürdün gibi ülkeler bir yanda, Rusya ve İran’ın işgal ettiği Suriye diğer yanda.

Riyad yönetimi askeri hazırlık yaparken, İran’dan tehdit ve şantajlar yükseliyor.

Yani durum hızla bir devletler savaşına doğru gidiyor!

Bu koşullarda diyor Karagül, “Rusya ve İran, hem Suriye halkına hem de Türkiye’ye savaş açmıştır. Tahran ve Moskova’nın bu ülkede yürüttüğü savaş Türkiye’ye karşı bir savaştır. Bu iki ülke aslında doğrudan Türkiye ile savaşmaktadır. Bunun gizlenecek hali kalmamıştır.”

Bu son tespit, Cumhurbaşkanının hazırlık kavramına yüklediği anlamı açıklıyor. Savaşa hazırlık!
Karagül çok açık konuşuyor: “Türkiye gerekirse açık savaşa girmek zorunda da kalacaktır. Geç kalmış her günün ülkeye faturası çok ağır olacağı gibi, bir süre sonra tehlikeyi bertaraf etme fırsatı da kalmayacaktır… Müdahale için hem tehdit, hem fiili durum, hem de hukuki gerekçe vardır.”

Hukuki gerekçe dediği, meclisten yıllar önce alınmış tezkeredir. Bunu Cumhurbaşkanı da söylemişti. Yeni bir meclis kararına ihtiyaç yoktur ve her an her şey olabilir!

Resmi aklın aklından geçenler, gayriresmi ağızdan dökülüyor. Savaşın bir ihtiyaç olduğunu bu kadar aleni söyleyen ilk ağız Yeni Şafak genel yayın yönetmenidir. 

Derin stratejist, şunu görmüyor, ya da görmek istemiyor: Savaş tümüyle emperyalizmin ihtiyacı haline gelmiştir ve hepsi bunu birilerinin patlatmasını bekliyor. Bu rolü üstlenecek olanın kim olduğu konusunda da hepsinin kafası açık! En provokatör, en saldırgan, en akıl dışı politikalara kim sahipse o yapacak! 
Ve bu bir dünya savaşı demektir! Savaş sonunda ise, hiç kuşku yok ki, Karagül’ün korktuğu her şey eksiksiz gerçekleşecektir! Ortada ne Türkiye kalır, ne de Karagüllerin saltanatı!

Görmemek için zerrece akıldan mahrum olmak gerekir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa