14 Şubat 2016 00:52

Açık bilim ve bilimsel tekrarlanabilirlik

Açık bilim ve bilimsel tekrarlanabilirlik

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Bilim ve teknoloji yaşadığımız çağda oldukça hızlı ilerliyor. Her geçen gün, çevremizde gördüğümüz olayları akılcı bir şekilde açıklamak, olayların gelişimlerini, süreçleri daha iyi gözlemlemek ve daha iyi anlamak için yeni bilimsel teknikler de geliştirilmekte. Teknolojinin ve bilimsel tekniklerin düne göre hızlı gelişimi bir çok yeni bilginin ortaya çıkmasını sağladı. Bilimsel süreçlere ve olaylara bakışımız düne göre çok farklı.  Otuz kırk senelik zaman diliminde yaşanan bilimsel-teknolojik gelişme bile bazı bilimsel konulardaki anlayışımızda büyük sıçramalar yarattı. Örneğin, bakteriyofajların kabuk proteinini kodlayan genin dizisi 1972 yılında belirlendi. Bu aynı zamanda dünyada DNA dizisi belirlenen ilk gendi. 2000’lerin başında ise İnsan Genomu Projesi (HUGO) ile insanın tüm DNA’sının dizisi belirlendi. Bugün ise yüzlerce organizmanın genomu dizilendi bile. Hatta ve hatta bundan önce yaşamış ve bugün dünya üzerinde yaşamayan canlıların DNA dizilerinin çıkarılması için büyük bir çaba sürüyor. 

Bilimsel ve teknik gelişmeler, bulgular, akademik makaleler aracılığı ile bilimsel kamuoyuna sunuluyor. Yaşam bilimleri ve tıp alanında hergün yüzlerce yeni bilimsel makale yayımlanıyor. Bu makaleler hakemli dergilerde, alanında uzman bilim insanlarının hakemliğinde eleştirel bir süzgeçten geçirilerek basılı-yor. Son yıllarda bilimsel makalelerin yayımlanış biçimleri ve yayıma hazırlık aşamasında kaybedilen süreler, bilim yayıncılığında tekellik vb. sebeplerle bilim dünyası açık bilim tartışmasını başlattı ve bu konuda pek çok farklı inisiyatif ve kamuya açık yayın yapan bilimsel dergi ortaya çıktı.  

Nature dergisinin 11 Şubat 2016 tarihli sayısında yayımlanan haber, son yıllarda bilim insanlarının kulaktan kulağa konuştuğu, kendi içinde uzunca bir süredir tartıştığı açık bilimle ilgili bir konuyu kamuoyunun dikkatine sundu1. 2012 yılında büyük bir biyoteknoloji firması yüksek profilli dergilerde basılan bazı yayınlara konu edilen deneyleri tekrarlayamadığını duyurmuştu. Şirket araştırmacıları yüksek profilli, yani dünyanın en saygın kabul edilen dergilerinde yayımlanan 53 onkoloji (kanser bilimi) makalesinden yüzde 90’ını tekrarlayamadığını açıklamıştı. Bu oldukça yüksek bir orandı. Şirket bu bulguları hızlıca kamuoyuna sunmayı tercih etti ve elde ettiği verileri F1000Research adı verilen inisiyatifin web sayfasında şubat 2016’da yayımladı2. Şirket, kimseyi suçlamak istemediğini ancak bu bulguların tartışılması gerektiğini ifade etti. Şirket F1000Research’de üç çalışmasının sonuçlarını yayımladı. Bunlardan biri Science dergisinde yayımlanan ve Alzheimer hastalığının tedavisi için önerilen bir kanser ilacı üzerine3, ikincisi yine farelerde insülin direnci ile ilgili aynı şirketin daha önceki bulgularının eleştirisi üzerine4, üçüncüsü ise Nature dergisinde yayımlanan nörodejeneratif hastalıklarla ilgili bir çalışmaya dair5. F1000Research, sunulan bilimsel çalışmaların F1000 editörlerinin süzgecinden geçerek hızlıca internet üzerinden yayımlandığı bir açık bilim yayıncılık modeli. Hakem süreci ise internet üzerinden yayımlanma süreci sonrasında gerçekleşmekte. Bu da elde edilen bulguların hızlıca kamuoyuna sunularak, hem bilimsel kamuoyu tarafından hem de konuyla ilgili diğer insanlar tarafından hızlıca tartışılması hedeflenmekte. 
Bilimsel yayınlardaki bu tekrarlanamama durumu endişe verici. Bu, bazen deneysel düzeneklerdeki küçük farklılıklardan da kaynaklanabilir; üniversitelerin, enstitülerin ya da araştırma fonlarını dağıtan kuruluşların her yıl belli bir sayıda yüksek profilli dergilerde yayın yapma baskısı ile bilimsel dürüstlükten verilen ödünden de, ya da o an öngörülemeyen başka nedenlerden de kaynaklanabilir. Ancak yine de bu oran oldukça yüksek. Bilim geleneğimiz olumsuz sonuçları yayımlamak konusunda oldukça isteksiz. Bu nedenle pek çok bilim insanı elde ettikleri bulguları süzerek, yalnızca olumlu olanları yayımlıyor.  Bu da ortaya aslında bilim açısından eksik bir tabloyu çıkarıyor.  Oysa bilim olumlu sonuçlar kadar, olumsuz sonuçların nedenlerinin anlaşılmasından da beslenir. Ancak bilim geleneğindeki bu baskın, yalnızca olumlu sonuçları basma eğilimi, bilimsel tartışmaların da kısırlaşmasına bilim anlayışımızın da daralmasına sebep oluyor. Tekrarlanamayan deneylerin de, olumsuz sonuçların da korkmadan açık bir biçimde tartışıldığı bu tür platformlar bu nedenle oldukça değerli.

(1) Biotech giant publishes failures to confirm high-profile science, Nature 530, 141 (11 Şubat 2016)doi:10.1038/nature.2016.19269
(2) http://f1000research.com/articles/5-135/v1
(3) Does inactivation of USP14 enhance degradation of proteasomal substrates that are associated with neurodegenerative diseases? [version 1; referees: awaiting peer review] Daniel Ortuno, Holly J. Carlisle, Silke Miller
(4) GPR21 KO mice demonstrate no resistance to high fat diet induced obesity or improved glucose tolerance [version 1; referees: awaiting peer review] , Jinghong Wang, Zheng Pan, Helene Baribault, Danny Chui, Caroline Gundel, Murielle Véniant
(5)Effect of LXR/RXR agonism on brain and CSF Aâ40 levels in rats [version 1; referees: awaiting peer review]
Songli Wang, Paul Wen, Stephen Wood

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa