14 Şubat 2016 00:57

Türk usulü ‘yerli ve milli’ bölücülük

Türk usulü ‘yerli ve milli’ bölücülük

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Hükümet Cizre’de, Sur’da, Silopi’deki çatışmalara “iç savaş” diyenlere, “Hayır bu iç savaş değil terörle mücadele” diyerek ideolojik bir tavır alıyor. Ama Cizre’de 61 gün süren operasyondan sonra ortaya çıkan fotoğraf, Silopi’den Sur’dan yansıyan görüntüler, 4 yılı aşkın süredir iç savaşın pençesindeki Halep’in, Şam’ın fotoğrafından farksız.

HİÇBİR AHLAK VE İLKE YOK!

Sadece Cizre’de operasyonun bitmesinden sonra “bodrum”lardan çıkan ceset sayısı 110’u buldu. Daha hangi “bodrum”da ne kadar ceset var, bunu bilmiyoruz.

Çıkan cesetler, “O binada belki de hiç yaralı yok” diyen Başbakanı yalanlıyor. Ve “Belki de hiç yaralı yok” denilen yaralıların bile bile ölüme terk edildiği ya da toplu olarak öldürüldüğü ihtimalinin her geçen gün arttığı bina sayısının da çok fazla olduğu ortaya çıktı.

İki ayın ardından “ Cizre’de operasyonlar bitti!” dendikten sonra “bodrumlar”dan çıkarılan ceset sayısının şimdilik 110 olduğu, bu savaşta yaralı yakalananların sayısının ise iki elin parmaklarını geçmediği gerçeği ile karşı karşıya kalıyoruz. Sadece ölü ve yaralılar arasındaki fark üstünden yapılacak bir analiz bile sürdürülen savaşın nasıl vahşi bir savaş, “yaralı almayı, esir almayı reddeden bir imha savaşı” olduğunu göstermektedir. Hiçbir utanç, ahlak, ilke tanımamanın; öldürülen kadınların soyularak teşhir edilmesine, bu teşhirin bir zafer edasıyla sosyal medyada yayımlanmasına kadar vardığını görüyoruz.
Erdoğan-Davutoğlu yönetiminin sözcüleri ve İçişleri Bakanı;

* Yakılmış yıkılmış, “iç savaş” sonrası kent kalıntılarını,

* Kadın, erkek, çocuk yaşlı onca T.C. vatandaşının katlini, 

* On binlerce insanın kentten göçe zorlanmasını, “Çok başarılı bir operasyon”, hatta “Önemli bir zafer” olarak ilan etti.

‘ASKERLE ÇÖZÜM’ BÖLÜNMENİN ÇÖZÜMÜ!

Yandaş medya ve ona eşlik etmekte duraksamayan sermaye propagandacıları, bu zaferin “yeni  ve modern kentler” kurularak, “Halkın refah içinde olacağı” bir ekonomik düzen getirilerek tamamlanacağı sözleriyle tamamlıyorlar bu zafer naralarını!

Cizre’de, Silopi’den daha büyük bir yıkım ve vahşet olduğunu gördük. Operasyonlar ve sokağa çıkma yasağında 70 günü geride bırakan Sur’daki yıkımın, ölümlerin Cizre’yi bile geride bıraktığı anlaşılıyor. Ama Hükümet Sözcüsü ve AKP önde gelenleri, operasyonların durmayacağını, tersine başka il ve ilçe merkezlerini kapsayarak sürdürüleceğini de açıkça ifade ediyorlar. Dahası konan ölçüt, “Son terörist silahını bırakana kadar!” olunca, bu operasyonları daha uzun yıllar sürdürme, hatta hiç bitirmeme kararında oldukları da anlaşılmaktadır.

Kürt halkının eşitlik temelinde birlik ve özgürlük talepleri etrafındaki mücadelesi karşısında “askerli çözüm” politikasının sürdürülebilirliği nedir; bu politikada daha ne kadar ileri gidilebilir; ya da Hükümetin, askeri imkanlarından kalkarak bu mücadeleyi “sonsuza kadar sürdürme” iddiasının geçerliliği tartışılabilir. Ama tartışılmayan bir şey vardır ki; dünyanın bugünkü gidişatı içinde bu politikaların Türkiye’nin birlik ve bütünlüğüne değil, bölünmesine hizmet ettiğidir. Eğer bu politikada ısrar edilirse uzak olmayan bir gelecekte, dünya üniversitelerinde Türkiye’nin egemenlerinin, özellikle de Erdoğan-Davutoğlu yönetiminin Türkiye’yi nasıl böldüğü, muhtemeldir ki, “Türk usulü, ‘yerli ve milli’ bölme” başlığı altında okutulacaktır!


ÖYLEYSE ‘ÇOCUKLAR ÖLSÜN MAÇA DA GELMESİN’!

 

Spor Toto 2. lig ekibi, bir Diyarbakır takımı olan Amedspor Bursaspor’u Türkiye Kupası’ndan eledi. 
Sanki, “Sen misin koca Bursasporu eleyen”  dercesine federasyon; Amedspor taraftarının “Çirkin tezahüratını” gerekçe göstererek, Amedspor’a bir maç seyircisiz oynama cezası verirken takımın önemli futbolcularından Deniz Naki’ye ise 12 maç men cezası verildi. Deniz Naki’nin ceza nedeni ise, tabii böyle ifade edilmese de yine “barış isteyen açıklamaları” ve kolundaki “AZADİ” (özgürlük) dövmesi. Hele de ülkede açıkça ırkçılık yapan oyunculara verilen cezanın bile üç maçı geçmediği düşünülürse, Deniz Naki’ye verilen cezanın ne anlama geldiği daha iyi anlaşılır.

Ama bu da yetmedi Diyarbakır’da seyircisiz oynatılan maçta Fenerbahçe ile 3-3 berabere kalan Amedspor, şimdi de “Talimata aykırı hareket ettiği” için PFDK’ye sevk edildi. “Talimata aykırı görülen” ise, Amedspor’un “Çocuklar ölmesin maça gelsin!” pankartı.

Türkiye’nin, bölgenin, dünyanın içinden geçtiği koşullar dikkate alındığında, her aklı başında insan barış çığlığı atması gerektiğini görür. Hele de sokaklarında çocukların keskin nişancılar tarafından katledildiği bir kentte, “Çocuklar ölmesin, maça gelsin” pankartı taşıyan bir takımı herkesin ayakta alkışlaması gerekir. 
Ama bugün Türkiye’yi yönetenlerin gözünde “barış” demek, “kardeşlik” demek, “çocuklar ölmesin” demek bölücülüktür, teröre destektir,... ağır suçtur!

Burası artık sözün bittiği yerdir.

Hele de Amedspor’a “Çocuklar ölmesin maça gelsin” dediği için ceza verilirse Türkiye, “Çocuklar ölmesin” diyenlerin cezalandırıldığı, “Çocuklar ölsün maça gelmesin!” diyenlerin ödüllendirildiği ülkeler arasındaki mümtaz yerini alacaktır! 

Gidişat hızla buraya doğrudur!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa