Topa tutulan sadece rejim ve YPG mevzileri değil!
Türkiye bir zamandan beri Suriye sınırında “angajman kuralları” uyguluyor. IŞİD mevzilerinden Türkiye sınırına doğru atılan havan topu atışlarına karşı obüs atışlarıyla “misliyle” karşılık veriliyordu.
Eğer, önceki günkü “angajman kuralları gereği misliyle karşılık verme”, kendi başına, bir “rutin” gelişme olsaydı; “Hep oluyor böyle şeyler” denip geçilebilirdi.
Ancak öyle değil. Çünkü her şeyden önce önceki günkü top atışları, Azez’i almaya yönelik girişimleri başlatan, Suriye ordusu ve YPG mevzilerinin topa tutulmasıydı. Ve bu bombardıman önceki angajman kurallarından farklı olarak, gece boyunca sürdüğü gibi, dün de gün boyu sürdü. Bu atışların hedefi ise birkaç gün önce rejim güçleri ve Rusya’nın da desteği ile YPG tarafından ele geçirilen Minih askeri üssüne yönelikti!
Ama bütün bunlardan da öte bu topa tutmanın “Suriye krizi” etrafında, sürecin bundan sonrasını belirleyecek son derece önemli gelişmelerin olduğu bir zamana denk gelmesi bu bombardımana ayrıca ve “ayırıcı” bir önem kazandırmaktadır.
BOMBARDIMANIN KRİTİK KOŞULLARI
Çünkü bu bombardıman;
1-) Suriye’de “muhalif güçlerle Esad rejimi arasında bir ateşkesin konuşulduğu ve Suriye Destek Grubu ülkelerinin (ki içinde Türkiye ve Suudi Arabistan da var) bir hafta içinde “ateşkes” sağlanması için girişimlerin gündeme alındığı,
2-) Suudi savaş uçaklarının İncirlik üssüne konuşlanmasının (dün bu uçakların İncirlik’e ulaştığı belirtildi) ve Türkiye ile Suudi Arabistan’ın Suriye’ye karadan bir müdahale için anlaştığının ve bu amaçla Suudi kara birliklerinin de Türkiye’ye gelmesinin tartışıldığı,
3-) Türkiye’nin “kırmızı çizgi” ilan ettiği “PYD ve YPG’nin terörist örgüt” olarak görülmesi isteğinin had safhaya çıktığı, YPG ve Rojava kantonlarına müdahale için bahane arandığı,
4-) Suriye rejiminin Rusya desteğinde, Halep başta olmak üzere batı ve merkezi Suriye’yi tamamen ele geçirerek, Cenevre’de masaya “çok güçlü oturmak” için harekete geçtiği,
5-) Türkiye’nin “korumaya” aldığı Lazkiye’nin kuzeyinin, Türkmenlerden oluşan “tugayların” dağılması diğer muhalefet unsurlarının da yenilmesi ve Rusya desteğindeki rejim ve YPG’nin hamleleriyle fiilen önemsizleştiği,
6-) Erdoğan-Davutoğlu yönetiminin Kürt siyasi güçlerine karşı şiddet politikasını had safhaya çıkardığı, HDP’nin, DBP’li yerel yönetimlerin meşruiyetini tartıştırmak için her girişimi yaptığı koşullarda gerçekleşmiştir.
Başbakan Davutoğlu, bombardımanın hemen arkasından, YPG’nin ve rejim güçlerinin Azez’i ele geçirme amaçlı her tür girişimine karşı olduklarını yeniden açıklayarak, bu tür girişimlere karşı da obüslerle karşılık verileceğini ima etmiştir.
SURİYE SAVAŞININ YAYILMA RİSKİ BÜYÜDÜ!
Oluşan bu tablo dikkate alındığında önceki günkü bombardımanla Türkiye; sadece YPG ve rejimin Minih üssündeki mevzilerini değil, Cenevre görüşmelerini, Suriye Destek Grubu ülkelerinin girişimlerini (her iki toplantıya da Türkiye ayak sürüyerek ve bir sonuç alınamayacağını önceden ilan ederek katılmaktadır), Rusya’yı, İran’ı, ABD’nin PYD-YPG ilişkilerini topa tutmuştur.
Bunun farkında olduğundandır ki; önceki angajman bombardımanlarını umursamayan ABD, bu defa Başkan Yardımcısı Joe Biden aracılığı ile Başbakan Davutoğlu nezdinde girişimde bulunmuştur.
Elbette ki, basında iddia edildiği (propaganda demek daha doğru) gibi Suriye’ye, sıcak bir Suudi-Türkiye ittifakıyla bir kara birlikleriyle müdahale söz konusu değildir. Bunu her iki ülkenin yetkilileri söylüyor: “Eğer ABD başımıza geçerse böyle bir müdahale olabilir” diyorlar. Ki, bu ülkelerin yöneticileri bir ay önce bile böyle bir “karadan müdahaleyi” hemen reddediyorlardı!
Ama şu da bir gerçek ki, Suriye’deki gelişmeler bir ay öncesine göre bile çok riskli hale gelmiştir.
Rusya Başbakanı Medvedev’in, bu gidişata müdahale edilmez, Suriye iç savaşına bir çözüm bulunmazsa “3. Dünya Savaşı çıkabileceği”ne dair kehaneti abartılı görülse de düne göre Suriye iç savaşının büyüyüp bölgeyi içine çekmesi, ucu açık bir yayılma riski taşıdığı da bir gerçektir.
Türkiye ve Suudi Arabistan’ın, Suriye bataklığına dalmakta bu kadar hevesli olması da savaşın yayılma riskini büyütmektedir.
Evrensel'i Takip Et