Kahpe Bizans senaryoları
Fotoğraf: Envato
Kara Murat filmleri, bizim kuşağın çocukluğuna rastlar. Hikaye hep aynıdır: Bizans’a sızmaya çalışan ve kaleyi içerden fethetmeye çalışan yağız bir Türk delikanlısı vardır, pek cevvaldir, iyi kılıç kullanır. Bu filmlerde Bizanslılar hep kötü Türkler ise hep iyidir. Yıllar sonra bu durum Kahpe Bizans adında bir komedi filmine bile dönüştü.
Filmlerde bir aşk hikayesi de senaryoyu süsler. Yiğit Türk delikanlısı ile güzel Bizanslı genç kız arasında geçen bu aşkın mutlu sonunda hep aynı sahne vardır: Hristiyan genç kız sonunda Müslüman olur, son sahnede başında örtüsü ile dua ederken görürüz.
Geçtiğimiz hafta Bugün gazetesinde çıkan haberleri hep birlikte gördük, Selin Sayek Böke için yapılan haberde, CHP sözcüsünün Hristiyan olup olmadığı, bu soruya yanıt vermediği vb. haberler manşetten veriliyordu. Haberi yapanlar herhalde bir milletvekilinin Hristiyan olmasını çok sansasyonel buluyor olmalılar. Sahibinin sesi olan bu gazetede çıkan haber ile iktidar yandaşları, sanki çok önemli bir veriye ulaşmış, bir gerçek ortaya çıkmış, muhalefete bir darbe vurmak için eline bir fırsat geçmiş gibi heyecanlandılar. “Hah şimdi bombayı patlattık” diye her türlü sanal ve gerçek alemde borazanlık yapıldığına göre…. Dikkat çeken diğer konu, bunun haber değerinin yüksek olduğunun düşünülmesidir. Bunu okuyan kitleler şunu mu düşünecekler “ evet CHP bizim düşmanımız, neden çünkü parti sözcüsü Hıristiyan”. Eeee ne olmuş?
Böylesi bir zihnin geri planında herhalde Kahpe Bizans senaryoları vardır. Anlayabildiğimiz bu kadarı, gerisini psikolog ve psikiyatrlara bırakıyoruz.
Böylesi bir konunun gündeme gelmesi ise tam anlamıyla bir nefret suçudur. 2000’li yılların dünyasında en temel özellik, çok kültürlülük, farklı etnik ve sosyal grupların bir arada yaşamasıdır. Göçler, küreselleşme vb. pek çok nedenle bu artık böyle.
Türkiye sınırlarında farklı etnik gruplar, farklı inançlar olduğunu yeni mi öğrendik? Ulus devlet döneminin ideolojisiyle herkesin Türk olduğunu varsaydık yıllarca, başka bir etnik grup tanımadık. Şimdi de sıra din mevzusuna mı geldi? Hatay, İskenderun ve Mersin’de çok kültürlülük, farklı etnik gruplar ve farklı dinlerin bir arada olması Türkiye’nin zenginliğidir. Bir kilise ile caminin sırt sırta vermesinden, insanların huzur içinde birlikte yaşamasından öğreneceklerimiz var. Bu insanlar bu ülkenin vatandaşı değil mi? O zaman seçme ve seçilme hakları olmasın mı?
Yani neresinden tutsan elinde kalacak ilkel bir yaklaşım.
Bu zihniyet, İslamiyet içindeki farklı inanışlara da benzer şekilde yaklaşıyor. Daha geçen ay, Diyanet İşleri Başkanının Alevilik ile ilgili söylediklerini hatırlayın. “Müslüman Müslüman ile evlenir, Aleviler ile evlenilmez” diyerek Aleviliğin İslam dışı olduğunu ima etti.
Bu konuda söylenecek çok söz var gerçekten. Avrupa Birliği’nin, Türkiye’yi nüfus cüzdanlarında din hanesi olmasından dolayı uyardığını hatırlayalım. İnsanların dini kimseyi ilgilendirmez, bu vicdani bir olaydır.
Bu olay, toplumda milliyetçiliği körükleme çabasının beceriksiz bir örneğinden öte değildir. Bu toplumun ayrıştırılmaya değil birliğe ihtiyacı vardır.
Kahpe Bizans senaryoları ile bu halkın algısını yönetmeye kalkışmak en kibar tabiriyle akılsızlıktır.
- On bin adım için birkaç adım gerekiyor 31 Ocak 2017 01:00
- Torunlar, yaşlılar, hastalar 24 Ocak 2017 00:09
- Türkiye usulü terör mücadelesi 10 Ocak 2017 01:00
- Yaz saatinin sürdürülmesine dair sorular 20 Aralık 2016 01:00
- Sağlık çalışanlarına şiddet 06 Aralık 2016 00:53
- İstismarı 'Ak'lamak 22 Kasım 2016 01:00
- Yine çocuk aşıları -2 15 Kasım 2016 01:00
- Yine çocuk aşıları! 08 Kasım 2016 01:00
- Savaşı konuşabilmek 11 Ekim 2016 00:54
- Kötülüğün sıradanlığı ve iyilik 04 Ekim 2016 00:44
- Cinler, iblisler ve zavallı bilim! 27 Eylül 2016 01:00
- Biz çoğaldık, ya siz? 13 Eylül 2016 00:13