17 Şubat 2016 00:58

IŞİD’i gören var mı?

IŞİD’i gören var mı?

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Suudi uçaklarının İncirlik Üssü’ne gelmelerinin gerekçesi, IŞİD’e karşı birlikte operasyon hazırlığı olarak açıklandı. Rusya ve Suriye rejim güçlerinin Hizbullah’la birlikte kuzeye doğru ilerlemesinin gerekçesi de, bölgeyi IŞİD’den temizlemek. Amerika, Avrupa, hatta Çin, kısacası bölgede silahla gezen herkes IŞİD’i temizlemekten başka bir amaçları olmadığını söylüyor. 

Peki, Avrupa’nın, Türkiye’nin büyük kentlerinde düzenlediği katliamlar dışında IŞİD’in varlığını hissettirdiği bir eylemini gördük mü? 

Suriye’nin bölünmüş halini gösteren bütün haritalarda griye boyanmış bölgeler IŞİD’e ait olarak gösteriliyor. Bazen bir köyün, bir yolun “IŞİD’den kurtarıldığı” söyleniyor ama gri boyalı haritaların sınırlarında bir değişiklik görülmüyor.

Meselenin IŞİD olmadığı herkesçe malum. Asıl mesele, Ortadoğu’nun bir hegemonya alanı olarak yeniden düzenlenmesidir ve artık bunun için kimlerin kimlerle beraber ve kimlere karşı mevzilendiği de gittikçe daha netleşmektedir.

Türkiye ise, sanki bunun farkında değilmiş gibi kafayı Kürt meselesine takmıştır. Bölgede olup bitenleri kendi iç sorunu olarak algıladığı için, büyük oyunun içindeki yerini tarif edememekte ve son derece gevşek bir biçimde bağlandığı Suudi-Katar ittifakından medet ummaktadır.

Öte yandan, Rusya en yetkili ağızdan “kapsamlı ve büyük bir savaş” kavramını kullanarak, herhangi bir oldubittiyle planlarını değiştirmeye niyeti olmadığını açıklamaktadır. 

“Kapsamlı ve büyük bir savaş”  havasının her yerde kendisini hissettirdiği bir zamanda, Türkiye’nin politik eğiliminin savaş ortamını daha da kızıştırmaktan başka bir şey olmadığı görülüyor. Burada, NATO’yu devreye sokarak Rusya’yı geriletebileceği gibi bir ihtimale bel bağlandığının işaretlerini bulabiliyoruz. 
Tek sorun, NATO’nun kendisini bir “savunma örgütü” olarak tanımlaması ve üyelerinden birinin saldırıya uğraması halinde müdahale edeceğini açıklamış olmasıdır. Türkiye şu anda saldırılan değil, aksine saldıran ülke konumundadır ve bu, NATO içinde “Denetimsiz bir savaşa girilmemesi” eğiliminde olanları (başta ABD ve AB güçleri) Türkiye’yi frenlemeye çalışma noktasında tutmaktadır. 

Suudi ve Katar güçlerinin, her ne kadar İncirlik’e kadar gelmiş olsalar da, büyük efendilerin bir işaretiyle tası tarağı toplayıp gitmeleri o kadar da zor değildir. 

Yemen gibi bir “deney alanında” bile İran’ın gölge güçleriyle baş edemeyen Suudi ordusunun “Kapsamlı ve büyük bir savaş” içinde kendine hayrı olabileceğini sanmak yersizdir. 

Sahi, bu arada IŞİD nerede? 

Herkes, onun korkuluğunu kullanarak gözüne kestirdiğine vuruyor. Bayır Bucak Türkmenleri, “Ilımlı muhalifler” Rusya açısından, sahada en fazla perişan edilebilecekler olarak dolaşıyor; Türkiye ise PYD’yi “en büyük tehlike” olarak kabul ettirmeye çalışıyor. 

Eskiden söylendiği gibi, her savaşta ilk kurşunu gerçek yer! 

Bunca karışık görüntünün ardında, yalanların, propagandaların örtemediği bir çizgi görülüyor: Savaş, mutlaka önlenmelidir. Bunun için, savaşa en iştahlı olanların, derhal ve koşulsuz içeride dışarıda barış için, içeride ve dışarıda “masaya oturmaları” ilk ve en önemli adım olacaktır. Diğer bütün yollar, cehennemin kapısına çıkmaktadır. 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa