19 Şubat 2016 01:00

Arızalı futbol algısı

Arızalı futbol algısı

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Ligin sonu yaklaşır, zirve yarışı kızışırken, hedeflere ulaşma adına birbirinden adi yöntemler giderek daha yoğun biçimde devreye sokuluyor.
Kim kaybederse hıncını hakemlerden çıkarıyor. Bir yandan hak ve adalet peşinde koşar görünüp diğer yandan gözdağı vererek akıllarınca sonraki maçların hakemlerini baskı altına almaya çalışıyorlar. Yöneticilerden teknik direktörlere, futbolculardan taraftarlara ve medyaya kadar futbolun tüm unsurları hakemler hakkında ağzına geleni söylüyor, yazıyor, çiziyor. Hakemler ise konuşamadıkları için savunmasızlar ve en kolay hedef konumundalar.
Çoğu zaman eleştirinin ötesine geçilip mağduriyet söylemleri üzerinden hakemler açıkça hedef gösteriliyor. Kışkırtmanın dozu zaman zaman insanlık ve nefret suçu kapsamına girebilecek kadar artabiliyor.
Şenol Güneş de kazanma odaklı yoz futbol anlayışının hüküm sürdüğü bu cinnet ortamına uyum sağlamış görünüyor. Öyle ki hakemleri baskı altına alma stratejisi uygulayan figürlerin başında geldiği bile söylenebilir. Puan kaybettikleri her maçın ardından sorumluluğu hakemlere yükleyip şikayetlerini dile getiriyor. Bunu yaparken son derece tehlikeli söylemlerde bulunmaktan da kaçınmıyor. Hakemler tarafından mağdur edildiklerine inandığı eski maçları gündeme taşıyor, hakemlerin bağlı bulundukları bölgeye göre maç yönettiklerini ima edip ayrımcı yaklaşımlar sergiliyor, zirve yarışındaki en büyük rakipleri olan Fenerbahçe’nin kollandığına dair göndermelerde bulunuyor. Ülkenin en deneyimli teknik direktörlerinden birisi olmasına karşın, böylesi açıklamaların ne tür sonuçlar doğurabileceğini düşünecek aşamaya henüz ulaşamamış anlaşılan. Hakemler hakkında atıp tutacağına, teknik konularda ne kadar boş ve anlamsız konuştuğunun bir farkına varabilse...
Beşiktaş Basın Sözcüsü Metin Albayrak da puan yitirdikleri Başakşehir maçının ardından, hakemlerin kendilerine bilinçli bir şekilde haksızlık yaptığını iddia ederek, “Kimse bizim zekamızla oynamasın” diyor.
Evet zeka meselesine değinmek şart... Futbol, belli ölçülerde fiziksel temasa (fiziksel mücadeleye) izin verilen bir oyun. Mesela hakem, ikili mücadele sırasında bir oyuncunun elinin diğer oyuncunun vücuduna temas ettiğini görebilir. Ancak bunun, sadece bir temas mı, yoksa itmeyi de barındıran bir eylem mi olduğunu çözemeyebilir. İşin içine bir de futbolcuların sahtekarlığı girince hakem bu tip pozisyonlarda daha da zorlanabilir ve sonuçta yanlış bir karar verebilir. Ve her futbol karşılaşmasında böyle sayısız pozisyon yaşanabilir. Hakem hataları oyunun bir parçası olduğu için asla futbolun ruhunu zedelemez. Gelişkin spor kültürü de, hakem hatalarının doğal karşılandığı yaklaşımın özümsenmesini gerektirir.
Bu gerçekler göz önüne alındığında, Albayrak’a hak vermemek mümkün değil. Hakemlerden her pozisyonu doğru bir şekilde süzmelerini, yorumlamalarını ve şaşmaz bir adalet standardı tutturmalarını beklemek, eğer ortada kışkırtma gibi bir niyet yoksa, bu oyunun doğru bir şekilde algılanmasına engel olabilecek düzeyde bir zeka sorununun varlığına işaret eder kuşkusuz...
Medyanın rezilliğini de yabana atmamak lazım. Beşiktaş’ın Konyaspor ile oynadığı Türkiye Kupası maçında Yardımcı Hakem Serkan Gençerler’in vermediği ofsaytla gecenin kaderini belirlediğini iddia ettikleri yetmezmiş gibi bir de Beşiktaş’ın bir sonraki maçında Merkez Hakem Kurulunun inadına Serkan Gençerler’in kuzeni Koray Gençerler’i görevlendirdiğini yazacak kadar alçaklaşabiliyorlar. Bunun, hedef göstermeyle birlikte bir nefret suçu olduğunun farkına varamayacak kadar onursuz, erdemsiz ve cahiller.
Lafa gelince herkes futboldaki şiddetten, küfürden, haksızlıklardan şikayetçi. Ama hiç kimse bunlarla mücadele etmek için gereğini yapmaya yanaşmıyor. Aksine herkes bu çürümüş ortamda bir şekilde işini yürütmenin derdinde. Bu nedenle de kışkırtıcılıktan, hedef göstermekten, gözdağı vermekten ve şantajdan asla vazgeç(e)miyorlar.
Hak, eşitlik, adalet kavramları da dillerden hiç düşmüyor. Bu kavramların arkasına saklanarak her türlü pespayeliği sergileyenlerin futbol ortamındaki kirlilikten rahatsızlık duydukları yönündeki söylemlerine inanmak mümkün olabilir mi?..

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa