21 Şubat 2016 00:51

Sen hiç oğul emzirdin mi kör kurşun

Sen hiç oğul emzirdin mi kör kurşun

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Ne çok gencimizi, çocuğumuzu yitirdik on yıllardır süren devlet teröründe, kirli çatışmalarda. 80 öncesi, 12 Eylül’e giden süreç ayrı, darbe süreci ve sonrası ayrı ne çok can yandı ne çok anne-baba, kardeş ağladı. Saymakla bitmez; dile bile kolay değil.

Daha geçen hafta Diyarbakır’da gerçekleştirilen Sur ve Cizre’deki operasyonları protesto eylemleri sırasında polisin açtığı ateş sonucu başından vurulan 16 yaşındaki Mahmut Bulak yaşamını yitirdi. Binlerce insanın uğurladığı Mahmut Bulak’ın cenaze töreninde halası “Çıkma dışarı, burada insanlar ekmek almaya giderken öldürülüyor dedim dinlemedi” diyerek gözyaşı döküyor, feryat ediyordu.
Mahmut Bulak’ın mezarı başında konuşan DBP İl Eş Başkanı Ali Şimşek, Mahmut Bulak’ı da diğer öldürülen gençler gibi toprağa vermenin acı olduğunu, AKP Hükümetinin bölgede gençleri katletme politikasının devam ettiğini belirtiyordu. 

Şırnak’ın Cizre ilçesinde operasyonların sona erdirildiği açıklandığında geride yüzlerce ölü ve yaralı bırakıyordu iktidar. Cizre ve Sur bodrumlarından hastane morglarına kaldırılan tanınamaz haldeki cenazelerin sayısı 120’yi aşıyordu.

OĞULLAR, KIZLAR VE KÖR KURŞUNLAR

Yazının başlığını 1978 basımı bir kitaptan, bir güldesteden aldım. Kitap oğlunu yitiren bir baba tarafından oğlu Mustafa Sacit Saraçoğlu kişiliğinde, özgürlük savaşımında yaşamlarını yitiren gençlerimizin adına adanmıştı.

Baba Ali Saraçoğlu, oğlu Mustafa’nın öldürülmesinin birinci yıldönümünde hazırlamıştı içi şiirlerle, ağıtlarla dolu bu seçkiyi, güldesteyi.

Ali Saraçoğlu, “Mustafalar Ölür” başlıklı yazısında şunları söylüyordu:

“Bir babanın, yaşamının baharında yitirdiği oğlunu yazması. Evrensel denilen acı bu olsa gerek. Umut dolu, yaşam dolu, durmadan gülen gözlerinde güzel yarınların yalazlandığı şavkıdığı bir canı yitirmenin acısını; o binlerce yılı aşıp gelebilmiş olan insancıl olguyu yaşamadan bilmek, yaşamadan tanımak olanaksız. Bu evrensel acıyı bizler tüm yalınlığı ile tanıdık, tüm yalınlığı ile yaşadık. 23 Aralık 1977 Cuma sabahı, insanlık dışı bir saldırı ile arkadan vurularak yaşamdan ayrılıncaya dek bir Mustafa Sacit Saraçoğlu vardı.”
İkinci basımın ön sözünde de şunları söylüyordu Alı Saraçoğlu:

“Karanlık sürüyor, kan sürüyor, ölümcül acı sürüyor. Yaşamın güzelliklerine doymadan karanlık beyinlerce yönetilen satılmış ellerin sıktıkları kurşunlarla yitip giden oğullarımızı unutmaya yüz tuttuk. Hıyaneti, acıyı, kanı, gözyaşını ve zulmü kanıksadık. Bildiğimiz onların insanın erdemlerine, hakka, insan yaşamına, insanı insan kılan tüm eğelere bağlılıklarıydı. ‘Sen Hiç Oğul Emzirdin mi Kör Kurşun’la biz onların ağıtlarını söylemek istedik. Onlara bu ağıt kaldı. Güvercin avı sürüyor. Yazık…”

İnsanın nutku tutuluyor, kanı donuyor. Yıl 2016, bugün de cümle kurmaya kalktığımızda 1979 Mayısında söylenen bu sözlerden farklı olamıyor aradan geçen onca, onlarca yıla rağmen.

Şiirlerden, ağıtlardan oluşan derleme kitap, şu ana bölümlerden oluşuyor: Döken Kimler Karanlığa Bu Kanı, Ölüm İcad Olmasaydı N’olurdu, Biz Halkız Yeniden Doğarız Ölümlerde, Ecel Celalileri, Âşıkça, Zalımın Yanına Kala Zulumu, Zuluma Göz Yumanlar Ya İmansız Ya Deli, Paylaşamadığımız.

ANILARI YAŞIYOR MUSTAFALARIN, BERKİNLERİN...

Mustafa, edebiyatla da ilgilenmiş. Şiirleri, denemeleri, okuduğu kitaplar için kaleme aldığı eleştirilerine de yer verilmiş kitapta. 

“Ak bir ışık oldun indin dağlara/ Kardeşliği duyduk./ Yürek sıcağından doğan ışık/ Özgür güneşlerden ağan ışık/ Maviyi getir bize/ Dostluğu, seviyi getir bize./ Sıcaklığını getir çocuk ellerinin./ Çıkar gökkuşağını denizden/ Karanlıkları sil üstümüzden./ Yeter/ Griye doyduk.

Ali Saraçoğlu’nun da “Tüm Mustafalara” adanmış şiiri var güldestede; Anasının Ağzından Mustafa’ya Ağıt: 

1.
Sen Hiç Oğul Emzirdin mi Kör Kurşun
2.
Gökle deniz arası
Anadolu toprağı bu toprak,
Gün inende karlı dağlar ardına
Canlısı, cansızı, kuşu, insanı 
Cümle âlem
Dolar gelir meydanlara.
Mustafa Sacit Saraçoğlu bir şiirinde şöyle demiş: 
“Sevgi mi tükendi evrenimizde
Nedir bu çiçeksiz, bu hoyrat bahar
Yarınlarımızın umut kentinde
Tüm masalları unutmuş çocuklar”
Mustafaların Berkinlerin, Mahmutların yitirdiğimiz onlarca canın anıları yaşıyor. Sıra hesaplarını sormaya da gelecektir. Gün gelir, devran döner, zalimden hesap sorulur.
İlhami Bekir, güldestede yer alan Son Kavga şiirinde şöyle diyordu:
“Ölüm bir kez çalar kapıları
Doğumdan öncesi, ölümden sonrası yalan
Yumruğu, göğsü ve altın başıyla
Ne güzeldir ayakta dimdik insan.

Pul pul damar damar
Dünyamızın derisi dökülüyor
Nedendir?
Nar ağlıyor, ayva gülüyor.

Yer depremde,
Sallanıyor gök ağaç
Nedendir?
Birimiz tok, birimiz aç.

Orman orman
Lif lif Asya, Afrika yanmada
Nedendir?
Toprak uyanmada.

Eller sarıldı gırtlaklara
İnsan insanın üstüne yürü, yürü...
Nedendir?
Sömürü...

Bulutların gür elma ormanları tutuşuyor
Güneş yarıldı kırmızı nar gibi
Nedendir?
Son kavga var... gibi!

Ölüm bir kez çalar kapıları
Doğumdan öncesi, ölümden sonrası yalan
Yumruğu, göğsü ve altın başıyla
Ne güzeldir ayakta dimdik insan.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa