22 Şubat 2016 00:54

Karadeniz’de kamu düzeninin dizdiğine bak!

Karadeniz’de kamu düzeninin dizdiğine bak!

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Başbakan Ahmet Davutoğlu Artvin Cerattepe’de yaşanan çevre ve yaşam direnişine ilişkin dedi ki...
“Kamu düzenini hiçe sayarak, hükümeti eleştirelim diyenlere, gerekli tedbirleri alırız.”
Kamu düzeninin ne olup ne olmadığı...
Nerede başlayıp nerede bittiği...
Hangi durumlarda düzeni bozmanın meşru olduğu...
Ve benzeri sorulara, söz konusu Karadeniz olunca, öyle uzun uzun tartışıp cevap aramaya gerek yok!
Başta biz Karadenizliler olmak üzere hepimiz... 
Karadeniz’de, öyle şeylere tanık olduk, öyle acı deneyimler yaşadık ki... 
Karadeniz’de artık kamunun bir şey dizmemesi gerektiği konusunda tartışmaya yer bırakmayacak kadar aydınlandık!
Bir çırpıda Başbakana da hatırlatalım.
Sahilden başlayalım. 
Karadeniz sahil yolu yapıldı. Kentlerle deniz arasına koca bir duvar örüldü. Güzelim sahiller yok oldu.
Yağmur suları denizle rahat buluşamadığı için bazı kentlerimizi yağmurlarda su basıyor artık. 
Ara ara deniz kendisine tecavüz eden sahil yolundan intikamını alıyor. Yol ulaşıma kapatıveriyor. 
Sakın ola... “Olsun, güzel, rahat gidiş gelişli duble bir yolunu var” deyip ‘kalkınma’ vurgusu yapmayın’ sayın Başbakan!
Sarp sınır kapısından Gürcistan’ın Batum şehrine geçerseniz… Bizim sınırlarımızın dışında ama aynı denizin kıyısında kurulmuş o kente bambaşka bir anlayışla karşılaşırsınız.
Dünyanın sayılı firmalarının otellerini, restoranlarını, eğlence mekanlarını görürsünüz ama asla sahile dokunulduğunu göremezsiniz.  
Daha fazla söze gerek yok sanırım. 

DERELERİ ESKİ BAKANA SOR!
Denizle buluşmasına izin vermediğiniz, derelerimize, nehirlerimize bakalım isterseniz.
Dünyanın en hızlı akan, en derin nehri... 
Kollarını, Artvin’in neredeyse bütün dereleri ve çaylarının oluşturduğu... 
Türkiye sınırlarını aşarak Batum’da Deniz’e kavuşan Çoruh... 
Yaptığınız barajlar yüzünden Batum’a ulaşamıyor, Deniz’e kavuşamıyor! 
Dereler üzerindeki bütün Hidroelektrik Santrali (HES) projeleriniz hayata geçince... Sularının çoğunu borulara alacağınız için derelerimiz de denize kavuşamayacak.
Bir zamanlar amansız bir HES savunucusu olan eski bakanınız Erdoğan Bayraktar’a sorun isterseniz! 
Bakan Bayraktar gerçekleri Rize’nin İkizdere Vadisi’nde, Cevizlik Hidroelektrik Santralı deneme üretimine geçtiğinde görmüştü.
Deneme üretimi başlayınca dere, suyun tünele alındığı 8.5 kilometre boyunca kurumuştu.
Ve o dereye daha 20 tane daha HES yapılması planlanıyordu... 
AKP’li belediye başkanı bile isyan etmişti.
Dönemin Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar çıkıp itiraf etmişti: “Biz maalesef yaptığımız HES’lerle küçük dereleri kuruttuk!”
Şimdi göz göre... 
Her dere üzerinde onlarca HES projesi olduğunu bile bile...
‘Kamu düzeni’ deyip derelerin kuruması mı beklensin?

YAYLALAR, ORMANLAR...
Biliyoruz ki dereleri versek de kurtaramayacağız.
Adından başka hiçbir şeyi yeşil olmayan Yeşil Yol projesiyle... Yaylarımızı da yeşil turizme değil, yağmaya ranta açıyorsunuz. 
- Proje için dökülecek beton ve asfaltın toprak ile suyun ilişkisini kesmesi sorunlara yol açar.
- Otomobil, egzoz gazı, beton ve asfaltın yaratacağı sera gazı emisyonu iklim değişikliğine etki eder. 
- İklim değişikliği; Karadeniz yaylalarının doğasını, bitki örtüsünü ve yaylardaki hayvan yaşamını riske eder. 
Bilim insanlarının bu tür sayısız uyarılarını dikkate almıyorsunuz.
Yeşil turizmi geçtik! 
“Bak, eti ucuzlatmak için bin bir numara çeviriyorsunuz olmuyor. Bari hayvancılığı teşvik edin o güzelim yaylalarda” diyoruz.
Hiç oralı olmuyorsunuz.
Durmuyor iş makineleriyle dalıyorsunuz ormanlarımıza. 
Mimar ve mühendis odaları hazırladığı Cerattepe Raporu’nda diyor ki: Maden işletmesinin yeraltı üretim yöntemi bile 50 bin 300 adet ağaca mal olacak. Daha sonra açık işletme için sunulan proje ise yüz binlerce ağacın kıyımına yol açacak.
Sahil, dere, yayla, orman... Geriye bir şey kaldı mı?
Kamu düzeninin Karadeniz’de neyi dizdiği çok açık!


Doğanın intikamını mı bekleyelim? Biliyoruz! 

Maden, enerji ve inşaat. AKP’nin sermaye birikimi için seçtiği üç alan.
Kredi, para, rant, yandaş sermaye yaratma için AKP’nin bulunmaz nimeti bu alanlar! Daha önce anlattığımız için tekrara gerek yok. 
Ne kıyı tanıyor ne yayla. 
Ne orman biliyor ne de dere.
Ne kent tanıyor ne tarih!
Yaşam alanlarımız yaşamımıza kastedilerek yağmalanıyor.
Evet yaşamımıza kastediliyor. Çünkü doğaya kulak vermeyip, teknoloji ve iş makineleriyle doğayı yenip rant elde ettiğini sananlar felakete kulaç atarlar.
‘Doğanın Diyalektiği’ adlı eserinde Engels’in dediği gibi... 
“Doğa üzerindeki zaferle övünmeyiniz. Zira kazandığınızı sandığınız her zafer sonrası doğa öcünü alır! Her zafer başlangıçta beklediğiniz sonuçları doğuruyor olsa da…”
Doğa intikamını alır; sıcaktan kavrulursunuz, heyelana, sele kapılırsınız, mevsimleri bulamazsınızı, kanser olursunuz vs. 
Kanser demişken... 
Nice evladını Çernobil faciasına kurban vermiş Karadenizlilerden... 
Gözlerinin önünde yaşanan yeni felaketleri gördükleri... 
Daha büyüklerine yol alındığını bildikleri halde... 
Tüm bunların yaratıcısı ‘kamu düzeni’ karşısında hazır ola geçmelerini istemek olacak iş mi?

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa