Söz konusu güvenlikse özgürlükler teferruat!
Fotoğraf: Envato
Artvin Valisi, Artvin halkının Cerattepe mücadelesine destek için gelenleri, “terörist örgütler”le bağlantılı göstererek, Artvin’e girişleri ve Artvin’den çıkışları yasakladı! Polis çevrecilere copla, suyla, gazla müdahale etti. Artvin’in, Sur olması için bir “sokağa çıkma yasağı” eksik!
Aynı gün Başbakan Davutoğlu, Ankara’da, “güvenlik konsepti”nin tümden değiştirileceğini, yeni konseptin “alan kotrolüne dayalı daha proaktif”, Ankara’dan başlayarak her kentin kendi özelliklerine göre yeni güvenlik önlemleriyle donatılacağını ilan etti.
Ankara saldırısı, “güvenlik budalası” siyaset erbabı ve stratejist, köşe yazarı ve gazeteci takımını ayağa kaldırdı. Varsa yoksa “güvenlik zaafiyeti!” Sanki, “terörist eylemler”, “canlı bomba” saldırıları, sadece güvenlik önlemleri yeterli olmadığı için oluyormuş da gerekli güvenlik önlemleri alınırsa olmayacakmış gibi yazılıp konuşuluyor.
Sanki bu eylemlerin esas olarak Hükümetin izlediği siyasetle bağlantısı yok da gökten geliyor!
‘GÜVENLİK’ DENİNCE AKAN SULAR DURMUŞTUR!
“Güvelik” tartışması, Türkiye’deki en “geleneksel”, en bitmez tükenmez tartışmadır. Hükümetler (devlet), ne zaman iç politika, dış politika ya da ekonomik politikalarda sıkışsa, “güvenlik zaafiyeti”ne dikkat çekip, “güvenlikçi önlemler” alarak işin içinden çıkmaya çalışmıştır. Cuntalar, sıkıyönetimler, OHAL’lerin Türkiye’nin yakın tarihinde kapsadığı büyüklük bunun göstergesidir.
Bugünkü “güvenlik tartışması” ise aslında yeni değil; 2015’in başında başladı ve Hükümet “İçgüvenlik Yasası”nı çıkararak özgürlükleri sınırlamak için, hatta bu sınırlama yetkisini valilerin, kaymakamların, emniyet müdürlerinin yetkisine vermişti. Bugün de o yasanın ruhuna uygun olarak “güvenlik konseptini baştan aşağı değiştireceğiz” demeye kadar gelindi.
Şimdi Hükümet, Ankara saldırısının yarattığı tepkileri de dayanak yaparak “güvenlik konseptini yeniliyoruz” adıyla özgürlüklerin sınırlandırılmasına meşruiyet kazandırmak üzere harekete geçti. Son Ankara saldırısının uyandırdığı tepkiyi de bu planın devreye sokulmasının vesilesi yaptı.
Başbakan Davutoğlu; “Güvenlik önlemleri alınacak ama özgürlüklerden de taviz verilmeyecek” dese de bugüne kadarki uygulamalardan da biliyoruz ki (Sur’da, Cizre’de bu özgürlükleri korumanın örneğini gördük. Önceki gün de Artvin’de olanlar da son örnekti) “güvenlik söz konusu olduğunda özgürlükler teferruat”tır!
‘SAYIN MUHBİR VATANDAŞ’ KONSEPTİ!
Başbakanın “ille de kamu güvenliği” ya da “güvenlik önlemlerini alacağız ama özgürlüklerden taviz vermeyeceğiz demesi, elbette boş laftan ibarettir. Çünkü;
1-) Hükümetin “güvenlikçiliğin” bahanesi yaptığı “canlı bombalı” terörist saldırılar vakai adiyeden eylemler değil, Türkiye’nin iç ve dış siyasetiyle bağlantılıdır. Dolayısıyla bu politikaları tartışmadan, gözden geçirmeden, bölge halklarının kardeşliğinin esas alındığı, emperyalislerin bölge politikalarının aleti olunmayan bir çizgiye geçilmedikçe, alınacak hiçbir önlemin etkili olması beklenemez.
2-) Bütün dünyadaki uygulamalar göstermektedir ki sermaye hükümetlerinin, güvenlik adına aldıkları bütün önlemler; işçi sınıfının, halkların özgürlüklerinin sınırlanmasına, halk yığınlarının kazanılmış haklarının ortadan kaldırılmasına, ırkçılık; şovenizm gibi en gerici duygularının kışkırtılmasına yol açmıştır.
3-) Her güvenlik önlemi o önlemlerin uygulanmasını ilerletmek için yeni güvenlik önlemlerine ihtiyaç duymuş, sokakların meydanların denetlenmesi yetmemiş, her vatandaşın başına polis dikmek ihtiyacına kadar varılmıştır. Bunun için de vatandaşın vatandaşın polisi olacağı ihbar politikası, “Sayın muhbir vatandaş” kampanyalarına ihtiyaç duyulmuştur. Geçen yıl çıkarılan “İçgüvenlik Yasası”da bütün bunlar düşünülerek hazırlanmıştır zaten.
‘GÜVENLİKÇİ POLİTİKAR’DA BİR ADIM DAHA!
Erdoğan-Davutoğlu yönetiminin girdiği yol budur ve AKP Hükümeti, faşist ülkelerdeki gördüğümüz özgürlüklerin tümden kaldırılmasına giden yolda hızla ilerleyecek bir potansiyele, geleneğe ve özlemlere sahiptir!
Bu yüzden de AKP Hükmeti’nin “güvenlikçi” bir anlayışın yol verdiği “yeni güvenlik konsepti” etrafında aldığı ve alacağı önlemlere karşı;
* Başta ifade ve basın özgürlüğü olmak üzere özgürlüklerin savunulmasını,
* Savaşa ve savaş politikalarına karşı mücadeleyi,
* Şovenizme ve ırkçılığa karşı çıkmayı,
* Kürt sorunun halkların eşitliği ve kardeşliği temelinde barışçıl çözümü için müzakerelerin başlaması talebi etrafındaki mücadeleyi,
* Bölgeye emperyalist müdahalelere karşı çıkma, bölge halklarının kendi kaderine tayin hakkına saygı çerçevesinde cereyan eden mücadeleleri bugün daha somut ve daha ileriden birbirine bağlamıştır.
Başbakan Davutoğlu; dün, “daha proaktif, alan kontrölüne bağlı güvenlik konseptini yenileyeceğiz” derken bu konseptin gerekçesi olarak öne sürdüğü bahaneler bu bağlanmayı daha açık hale getirmiştir.
- Yığınların siyasete müdahalesi için... 19 Ocak 2025 04:46
- 2025 yılı emek yılı olacağını gösteren önemli işaretlerle başladı 12 Ocak 2025 04:53
- Tartışmalar "Sadece Türkiye’nin Kürt sorununun demokratik çözümü" kapsamını aşıyor 05 Ocak 2025 04:58
- 2025'in emek, barış ve özgürlük yılı olması dileği ile... 31 Aralık 2024 06:59
- Ülkemiz işçi emekçileri 2025'i emek yılı yapacak güce ve deneyime sahiptir! 28 Aralık 2024 06:16
- Asgari ücretli işçinin grev hakkıyla da donatılmış yeni bir mekanizma talebiyle mücadeleye! 24 Aralık 2024 16:44
- Son iki haftada oluşan Suriye haritası neyi gösteriyor? 12 Aralık 2024 04:45
- Asgari ücret miktarı, AÜTK'ye bırakılamayacak kadar ciddi ve önemli taleptir! 08 Aralık 2024 04:44
- Suriye'de çıkar peşindeki herkes operasyonun içinde ama kimse rolünü kabul etmiyor 05 Aralık 2024 06:45
- Eğer ‘Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiç birimiz’se... 01 Aralık 2024 04:54
- İşçilerin özelleştirmeye karşı cepheden ‘hayır’ demekten başka bir seçeneği yok! 27 Kasım 2024 06:55
- Tek adam yönetiminin ülkeyi nereye getirdiğinin bir haftaya sığan fotoğrafıdır! 24 Kasım 2024 04:47