24 Şubat 2016 00:55

Emperyalizme ve savaşa karşı!

Emperyalizme ve savaşa karşı!

Fotoğraf: Envato

Paylaş

ABD ile Türkiye arasındaki bağımlılık ilişkilerinin neredeyse yetmiş yıllık bir geçmişi var. Bu yıllar boyunca belirleyici unsur Sovyetler Birliği’nin varlığı olmuş ve Türkiye, ABD’nin yalnızca bölgede değil, bütün dünyadaki çıkarlarının tam bir savunucusu olmuştur. Özellikle NATO çerçevesinde pekiştirilen askeri iş birliği, Türkiye’yi tam bağımlı bir ülke haline getirmiştir. Ekonomik, siyasi ve kültürel alanlarda da kendini ABD’nin gölgesi gibi kabul etmiş olan Türkiye, bütün politikalarını ve bu politikaları uygulayacak olan bürokratik kadrolarını ABD’nin çıkarları neyi gerektiriyorsa ona göre düzenlemiştir. Bir zamanların cumhurbaşkanı olan Celal Bayar’ın söylediği gibi, Türkiye kendi hedefini “küçük Amerika” olmak biçiminde özetlemiş, dünyaya da öyle ilan etmiştir.
Bu süre içinde Türkiye, özellikle askeri alanda ABD olmaksızın tüfeğine mermi koyamayacak derecede bağımlı hale gelmiş, ordunun gerek kendi görev sınırları içinde, gerekse iç politikada oynayacağı rol Washington ve Pentagon tarafından çizilen haritaya harfi harfine uymuştur. Amerika, diğer bağımlı ya da güdümlü ülkelerde olduğu gibi Türkiye’de de gerekli gördüğü hallerde yönetime ve güncel politik gelişmelere ordu aracılığıyla da müdahale etmiştir. Yalnızca ordu değil, yüksek bürokrasinin bütün kademeleri, başta dışişleri ve istihbarat olmak üzere, ABD’nin çıkarlarına göre düzenlenmiş, hareket tarzı belirlenmiştir. Hatta bir zamanlar en etkili operasyon güçlerinin maaşları, T.C. hükümetlerinin bilgisi dışında, ABD tarafından ödenmiştir.
Buna karşılık, başta sosyalistler olmak üzere, devrimci ve demokratik muhalefet antiamerikan bir yol izlemiş ve Türkiye’nin tam bağımsız bir ülke olması için çetin ve kanla bastırılıp yok edilmeye çalışılan bir mücadele vermiştir. Amerikan üslerinin kapatılmasını, NATO’dan çıkılmasını, giderek boyalı gazozların yasaklanmasını savunan hep devrimciler olmuş, bunun karşılığında ipi de kurşunu da göze almışlardır.
Herkesin bildiği bu tarihi hakikatleri şimdi niye anlattık?
İzleyenler görüyor ki, Türkiye ile ABD arasındaki ilişkiler, tarihinin en berbat döneminden geçiyor. Dışarıdan bakan biri zanneder ki, neredeyse bu iki eski ve sımsıkı “dost ve müttefik” ülke birbirinden koptu kopacak! Mesele, Suriye krizi konusunda ortaya çıkan görüş ayrılığı olarak tanımlanıyor ve hükümete, özellikle de Cumhurbaşkanına karşı muhalefet yürüten geniş bir kesim bu ayrışmada neredeyse ABD’nin tarafını tutuyor! ABD’ye karşı olduğunu söyleyen kimileri de, hükümetin kuyruğu altına girmeye çalışıyor.
Açıkça söylemek gerekir ki:
1. Amerika ile aynı yolda olmamak iyidir ve hatta mümkünse ABD bölgeden elini tamamıyla çekene kadar onunla didişilmelidir.
2. Fakat hükümetin tuttuğu yol, ABD’nin ülke ve bölge halkları için izlediği yoldan daha beter, daha tehlikeli ve daha zararlıdır.
Öyleyse, demokratik ve devrimci muhalefetin izleyeceği politika, gericiliğe ve faşizme karşı ABD’den medet ummak olamaz ve bu katil emperyalistin herhangi bir eylemi, tavrı, tutumu desteklenemez.
Elbette buna karşılık, kimi akıl ve terbiye yoksunu sözde “solcu” eskilerinin yaptığı gibi, ABD’ye karşı ülkenin en büyük gericisiyle aynı safta da durulamaz, bunun sözü bile edilemez.
Bugün ABD emperyalizmine karşı olmak, öncelikle ve ödünsüz bir biçimde, içeride ve dışarıda savaşa karşı olmak demektir. Emperyalizme karşı olmak ve “Vatanı savunmak”, halkların kanını döken, komplo ve provokasyonlarla iktidarını pekiştirmeye çalışan faşist bozuntularıyla da aynı şekilde ve ödünsüz mücadeleyi gerektirir. Demokrasinin yolu, emperyalizme ve faşizme karşı birleşik mücadeleden geçiyor!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa