Suriye'de çatışmasızlığı kim istemez?
ABD ile Rusya’nın ateşkes konusunda anlaştığı açıklandı. ABD Dışişleri Bakanlığı, tarafların 26 Şubat’a kadar yanıt vermesi halinde ‘Çatışmaların durdurulması’ olarak tanımlanan ateşkesin 27 Şubat gününün ilk dakikalarında başlayacağını duyurdu. Suriye’de çatışmaların durdurulmasının IŞİD, el Nusra ve BM tarafından terör örgütü olarak kabul edilen diğer gruplara karşı düzenlenen askeri ve paramiliter saldırıları kapsamayacağı da ABD Dışişleri Bakanlığının açıklamasında yer alıyor.
BM’nin, sahada direkt ya da dolaylı temsil edilen BM üyesi devletlerin hangi grupları terör örgütü olarak gördüğü belli mi? Bu konuda bir netlik yok. Sahadaki gelişmelere bakılırsa Rusya’nın terör örgütü olarak gördüklerini Türkiye ılımlı muhalif olarak değerlendiriyor. ABD, Rusya’nın desteklediği bazı İran yanlısı grupları terör örgütü olarak görüyor. Suriye, YPG ve YPJ ile Demokratik Suriye Güçleri (QSD) hariç sahadaki tüm örgütleri terörist sayıyor. Suudi Arabistan, İran ve diğer bölgesel aktörlerin bakış açılarında da bir yakınlık yok. Somut olan şu: Herkesin kendi desteklediği dışındakiler terörist...
Bu yönüyle baktığımızda ateşkesin hayata geçmesi için çağrı örgütlere olsa da biliyoruz ki son kararı devletler verecek. Çatışmasızlık durumunda her bir bölgesel aktör kendi desteklediği gücü buna ikna etmek zorunda. Kendisine saldırılmadığı sürece IŞİD ve el Nusra dışındaki diğer örgütlerle çatışmaktan kaçınan, bunu neredeyse hiç istemeyen YPG/YPJ ile QSD bu anlamda en rahat olan askeri güçler. Nihayetinde bu örgütler Şeddadê, Deyrezor, Rakka, Tışrin, belki de Mınbiç ve Cerablus’taki IŞİD güçlerine, kısmen de el Nusra’ya dönük operasyonlarını sürdürecekler. YPG/YPJ ile QSD’nin, Mınbiç, özellikle de Cerablus’a dönük operasyonlarda bölgesel güçlerin, ağırlıkla da Türkiye’nin basıncı nedeniyle sıkıntı yaşaması muhtemelse de diğer operasyonlarda bir engelle karşılaşmayacakları görülüyor. Ancak Riyad bileşenlerinin önemli bir çoğunluğunun ciddi sıkıntılarla karşı karşıya kalacakları açık. IŞİD ve el Nusra ile kan kardeşi olan bu örgütlerin, IŞİD’den temizlenecek alanlarda QSD ve MSD’nin güçlenmesi, kontrolü ele alması nedeniyle tedirgin olacakları çok belli. Kürtlerin de etkin olarak içinde yer aldığı bu siyasi ve askeri yapıların güçlenmesi başta Türkiye olmak üzere diğer bölgesel aktörleri de korkutacaktır. Bu nedenledir ki ABD ve Rusya’nın en az 3 hafta olarak önerdiği ateşkese, Riyad bileşenleri en fazla 2 hafta ömür biçiyor.
Çatışmasızlığın uygulanacağı tarih de anlamlı. 27 Şubat’tan iki gün önce Cenevre 3’ün yeniden başlaması kararı var. Geçtiğimiz ocak ayında taraflar BM’nin tüm çabalarına rağmen aynı masanın etrafında toplanamadı. Suriye’nin sahadaki en etkin güçlerinden Suriye Demokratik Meclisi (MSD) Eş Başkanı Heysem Menna, PYD ve TEVDEM’in davet edilmemesi, Kürtlerin dışlanması üzerine Cenevre 3’ten çekildiklerini açıkladı. Masada kala kala Türkiye ve Suudi Arabistan’ın desteklediği Riyad bileşenleri ile rejim kaldı. Dünya alem biliyordu ki bu güçlerin masada bir çözüm üretmesi mümkün değil. Hadi diyelim çözüm ürettiler, bazı kararlar aldılar. Bu bileşenlerin üretecekleri çözümün, aldıkları kararların yaşama geçmesi de kolay olmayacaktı.
Şimdi 25 Şubat’taki yeni toplantının hazırlıkları yapılıyor. Bu kez, dışlananların davet edilmesiyle birlikte çekilenlerin de masaya dönebileceği, nispeten etkin bir masanın kurulabileceği yönünde duyumlar var. Daha açık bir deyimle, bu kez PYD ve TEV-DEM masadaki üçüncü taraf olabilirler, bu aynı zamanda MSD’nin de masaya dönmesi anlamına gelir.
Özetlediğimiz bu gelişmeler nedeniyle Türkiye’nin önümüzdeki günlerde daha da hareketleneceği görülüyor. Çatışmasızlığın yaşama geçirilmesi, PYD, TEVDEM ve MSD’nin etkin siyasal aktörler olarak öne çıkması Türkiye’nin en istemediği gelişmeler. Bunlar olmasın diye tüm gücünü kullanacak. Görünen o, Türkiye çatışmasızlığın yaşama geçmesi durumunda da, Cenevre’ye PYD, TEVDEM ve MSD’nin katılması olasılığında da engelleyici tutumundan vazgeçmeyecek. Bunu nasıl yapacağını da hep birlikte göreceğiz.
Evrensel'i Takip Et