25 Şubat 2016 01:00

Salih Dursun'dan kahraman yaratan 'ikiyüzlülük'

Salih Dursun'dan kahraman yaratan 'ikiyüzlülük'

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Malum memleket insanının önemli bir kısmının okuduğunu anlama konusunda ciddi sıkıntılar yaşadığı, PİSA testleri sonuçlarıyla tescillenmiş durumda. Dolayısıyla memleket spor gündemini kökten değiştiren hafta sonu oynanan Galatasaray-Trabzonspor maçındaki Deniz Ateş Bitnel’in yönetimine ilişkin saptamalara geçmeden iki noktanın altını çizelim.
İlk olarak bu sezon hakemlerin yönetiminde ciddi sorunlar olduğunu, yapılan hataların basit “hakem hatası” sayılmayacağını nedenleriyle haftalardır yazıyorum. İkinci olarak da bu “hatalardan” en çok zarar gören takımın Trabzonspor olduğunu da birçok yazıda belirttim. Dolayısıyla yazının bundan sonrasını renkli “at gözlükleriyle” okumak isteyenler tam da burada okumayı kesebilirler.
Net bir soruyla başlayabiliriz. Ne oldu da D. Ateş Bitnel’in yönetimi sonrasında ortalık yangın yerine döndü? Spor yorumcuları bir kenara CNN’in siyaset programları bile neden bu olayı odağına alan tartışma programları yayımlıyor? Gerçekten Hakem D. Ateş Bitnel sezonun en kötü maçını mı yönetti de böyle bir infial ortaya çıktı?
Evet, D.Ateş Bitnel kötü bir maç yönetti ama bu sezon yönetilen birçok maçtan daha farklı değildi. Hatta Trabzon-Galatasaray arasındaki sezonun ilk maçını yöneten Cüneyt Çakır, çok daha kötü bir yönetim göstermiş ama bu kadar infial ortaya çıkmamıştı.
O zaman bu maç, bardağı taşıran son damla mıydı? Yoksa futbolu yeniden dizayn edecek bir sosyal mühendislik olayıyla mı karşı karşıyayız?
Bu soruları akılda tutarak devam edelim.
Hakemlerin neden bu kadar kötü performans gösterdiği ile ilgili çok sayıda yazı okuduk bu hafta sonu. Hakemlerin eğitiminin doğru yapılmadığı, profesyonel hakemlik uygulamasıyla birlikte hakemler arasında ikilik yaratıldığı, atamaların yanlış yapıldığı, hakemler arasında kayırmacılık yapıldığı gibi doğru eleştiriler okuduk. Ancak bütün bunlar gerçeğin sadece küçük bir parçasını oluşturuyor, esas sorun üzerine konuşan var mı?
Tek tek gidelim.
UEFA kuralları gereği özerk olması gereken Futbol Federasyonu gerçekten özerk mi? Bütün yorum yapanlar gerçeği biliyor ama hakkını yemeden yarım ağızla da olsa Osman Tamburacı ve Ömer Çavuşoğlu dışında, Federasyonun doğrudan iktidarın denetimi altında olduğunu söyleyen, özerk olmayan bir federasyon yönetiminin de bu sorunlara yol açacağını söyleyen kimse yok. Olmaması da normal, nerede söyleyecek federasyon başkanının gazetesinde mi yoksa federasyonu denetimi altında tutan iktidarın medyasında mı?
Devam edelim.
Defalarca yazdık, futbolun içinde olan herkes biliyor ama kimse yazamıyor. Kuddusi Müftüoğlu hangi yetenekleri doğrultusunda MHK başkanı yapılmıştır? Hakemliği bile önemli tartışmalara neden olan Müftüoğlu, AKP’den belediye başkanı ve milletvekili adayı olup, seçilemedikten sonra MHK başkanı oldu. Özerk olması gereken MHK’nin başına bu şekilde atama yapılmasını kimse tartışmıyor.
Federasyon özerk değil, MHK özerk değil, PFDK özerk değil, hakem klasmanlarını siyasal ilişkiler belirliyor, kulüp başkanlarını siyasal ilişkiler belirliyor, devletin ve yayıncı kuruluşun kanallarında kimin yorumculuk yapacağını siyaset belirliyor, hatta daha ileri gidelim kimi teknik direktör ve futbolcu transferlerini bile siyaset belirliyor ama fatura D. Ateş Bitnel’e çıkıyor. Burada bir sakatlık yok mu?
O zaman yukarıda altını çizdiğimiz iki soruyu hatırlarsak, satır arası konuşmalardan “şeytan” bu infialin ardında başka hesaplar mı var sorusunu akla düşürüyor. Şimdiden Fatih Terim başa geçsin bu durumu düzeltsin sesleri duyulmaya başlandı, not edelim geçelim, göreceğiz.
Yerimiz biterken bir son laf da futbolculara.
Evet, hakemler hata yapıyor, evet hakemler iktidarın koruduğunu ya da iktidar takımı olarak düşündükleri takımları kolluyorlar, eyyam yapıyorlar da futbolcuların hiç mi suçu yok? Şimdi bütün medya D. Ateş Bitnel’i konuşuyor, peki hakemin yanlış karar vermesine neden olan ve hakemi aldatmak için kendisini yere atan Umut Bulut’u konuşan var mı? Sen sahada “adaleti” korumakla görevli insanı kandırıyorsan, “emek hırsızlığı” yapıyorsan, burada esas suç, karar verende mi yoksa kandıranda mı?
Hakeme kırmızı kart göstermesiyle, neredeyse kahraman ilan edilen Salih Dursun ve ondan önce kırmızı kart gören Aykut Demir’e gelirsek; buyurun bu sezondaki bütün maçlarını seyredin, bu iki futbolcunun oyunlarına “tarafsız” bir gözle bakın. Eğer hakemler göz yummasa bu iki futbolcu acaba kaç maçı kırmızı kart görmeden bitirebilirlerdi? Her maç bir rakibinin boğazına sarılan Aykut Demir, her maç en az bir rakibinin bileğine tehlikeli hareket ile giren, hakemlerin gözü önünde rakiplerini yumrukla tehdit eden Salih Dursun bu güne kadar hakemlerin hoşgörüsünden yararlanırken aynı şikayetleri yapıyorlar mıydı?
Uzatmayalım, birbirine zincirleme bağlı çok sorun var ve bugünlerde iktidar kavrama çok alerji duysa da, “özerklik” olmadan futboldaki bu kötü gidişi durdurmanın imkanı yoktur. Özerklik konuşmadan, federasyon genel kurulunun demokratikleştirilmesini savunmadan; sahte kahramanlar, yeni kurtarıcılar yaratarak, gündelik, geçici önlemlerle futbolun düzeleceğini düşünmek sistemin “ikiyüzlülüğünün” yeniden üretilmesinden başka bir işe yaramayacaktır.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa