28 Şubat 2016

Size ihtiyacımız yok

Milyarlarca yıl önce büyük patlama olmuş, evrenin en temel özellikleri olan madde, enerji, zaman , uzay ortaya çıkmış. Bilim insanı fizikçi, bilimsel olduğunu ileri sürdüğü ya da başka bilim insanlarınca ileri sürülmüş verilere dayanarak, doğada var olduğu kabullenilen gerçekler temelinde bu özelliklerin öyküsünü kurguluyor.
Bilim insanı kimyacı, bilimsel olduğunu ileri sürdüğü ya da başka bilim insanlarınca ileri sürülmüş verilere dayanarak, doğada var olduğu kabullenilen gerçekler temelinde atomların, moleküllerin, bunlar arasındaki etkileşimin öyküsünü kurguluyor.
Bilim insanı biyolog da, bilimsel olduğunu ileri sürdüğü ya da başka bilim insanlarınca ileri sürülmüş verilere dayanarak, doğada var olduğu kabullenilen gerçekler temelinde, evrenin gezegenlerinden biri olan dünyada bazı moleküllerin oluşturduğu karmaşık yapıların öyküsünü kurguluyor.
Bu, doğadaki gerçekliğin kurgulayıcılarına, bilim insanlarına toplumsal yaşamda ihtiyaç var mı? Bunların toplumsal yaşamın düzenleyicisi ve karar alıcısı siyasi iktidar-güç sahiplerinden/sahibinden farklı düşünebilmeleri özgürlük müdür? Farklı düşünüyorlarsa, ‘aydın’ olarak kabul edilebilirler mi? Bilim insanı zırhı, onlara devlet olanaklarını kullanarak ulaşabildikleri doğadaki gerçeklik kurgusunu, siyasi iktidar-gücü sahibinin siyasi çizgisine, kararına karşı çıkabilme, bunu eleştirebilme hakkının zemini olarak görülebilir mi?
Bu ve benzeri soruların yanıtını, diğer organizmalardan ayırt etmek için ‘insan cinsi’ başlığı altında tanımladığımız varlıkların oluşturdukları kültürlerin öyküsünü kurgulayan araştırmacıların çalışmalarında bulabilirsiniz. Ama, aynı soru, toplumsal yaşama ilişkin kültürlerin öyküsünü kurgulayan bu ‘doğal olmayan (doğada bulunmayan)’ kurgusal gerçeklik tasarımcılarına (tarihçi, sosyolog, hukukçu, vb.) toplumsal yaşamda ihtiyaç olup olmadığı sorusu, bu kişiler için de sorulabilir. Bu kişilerin toplumsal yaşamın düzenleyicisi ve karar alıcısı siyasi iktidar sahiplerinden/sahibinden farklı düşünebilmeleri özgürlük müdür?
1789 Fransız Devrimini izleyen mücadele yıllarında, sınıfsal konumu ve koruduğu çıkarları gereği devrim çizgisine aykırı görülen, çağdaş kimyanın babası sayılan Antoine Lavoisier   yirmi yedi kişi ile birlik yargılandı ve idam edildi. Mahkeme Başkanı Coffinhal’in (kötülük üreticilerinin isimleri de unutulmasın diye adını zikrediyorum) Lavoisier’nin bilim insanı niteliğini küçümseyerek, hatta olumsuzlaştırarak “Cumhuriyetin bilim adamlarına hiç gereksinimi yok” diye bağırması Fransız Devrimi’nin öyküsünü kurgulayan araştırmacıların çalışmaları sayesinde günümüzde de kimi mahkeme salonlarında yankılanıyor.
Bunları yazdım, çünkü bana ve benim gibilere de savaşa karşı çıkmamız nedeniyle ‘aydın müsveddesi’ dendi. Aslında bu ‘sıfatı’ sadece savaşa karşı olduğum için değil, aslında hepimizin günümüz ve yakın geleceğini tasarlayan ‘toplumsal yaşam kurgusuna’, bu kurgunun düzenleyicisi ve karar alıcısı siyasi iktidar-güç sahiplerine karşı olduğum için hak etmiş olmalıyım.
Yeni toplumsal yaşam kurgulayıcılarının bilim insanına ve aydına ihtiyaçları yok; öyle anlaşılıyor.
Onların ihtiyacı yeni toplumsal yaşam kurgularına tam destek, sorgulamaksızın yanlarında duran kişiler. Siyasi iktidar-güç sahipleri “aaa..” dediklerinde “aaa..” diye haykıran, haykırdığının makalesini, şiirini, öyküsünü yazan, resmini yapan, tiyatrosunu oynayan, kararını veren, uygulayan; sonra siyasi iktidar-güç sahipleri “hayır, hayır aaa… değil, bbb…”dediklerinde  “hayır, hayır aaa… değil, bbb…” diye haykıran, haykırdığının makalesini, şiirini, öyküsünü yazan, resmini yapan, tiyatrosunu oynayan, kararını veren, uygulayan yazar, çizer, konuşur, oynar, seslendirirler… İşte onların ihtiyaç duydukları.
Bir toplumsal yaşam kurgusunda bilim insanına, aydına ihtiyaç duyulmuyorsa ya da bilim insanı veya aydın kişi, toplumsal yaşamın düzenleyicisi ve karar alıcısı siyasi iktidar-güç sahiplerinden/sahibinden farklı düşündüğünde bilim insanlığı, aydın olması ‘müsveddeleşiyorsa’, özgürlük alanından çıkmış sayılıyorsa, o toplumsal kurguyu işletecek siyasi örgütlenme, devlet biçimi asla demokrasi değildir. Söz konusu toplumsal yaşam kurgusunun çok sesli korosunu oluşturan yazar, çizer, konuşur, oynar, seslendirir, karar alır, uygular üyelerinin varlıkları o toplumsal yaşam kurgusunun maneviyatına armağan olsun.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Yoksulluk sınırı kırmızı çizgi

Yoksulluk sınırı kırmızı çizgi

600 bin işçiyi kapsayan kamu toplu sözleşmesi görüşmeleri dün başladı. Ek iş yapmadan geçinemez hale gelen işçilerin temel talebi yoksulluk sınırının üzerinde ücret. Kamuda 4 ayrı kuşaktan savunma sanayi işçilerinin aktardığı deneyimler de taleplerin ancak birlik olup, mücadeleyi göze alınca kazanılabildiğini gösteriyor.

Ücretler yoksulluk sınırının üzerine çıkarılsın

Vergi kesintileri yüzde 15’le sınırlı tutulsun

İkramiye ve ek ödemeler vergi kesintisi dışında bırakılsın

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
Mardin’de kayyım 3 ayda 301 işçiyi işten attı.

Evrensel'i Takip Et