28 Şubat 2016 01:00

HDP’li vekile dokunulacak, askere dokunulmayacak!

HDP’li vekile dokunulacak, askere dokunulmayacak!

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın “Dokunulmazlıklarını kaldırın” talimatından sonra HDP’li vekillere ait 23 dokunulmazlık dosyası Meclis Başkanlığına gönderildi.
HDP Eş Başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ ile TBMM Başkan Vekili Pervin Buldan’ın da içinde olduğu 14 HDP milletvekili ve CHP milletvekilleri Eren Erdem ile Yaşar Tüzün’ün dokunulmazlıklarının kaldırılmasını isteyen fezlekelerin, TBMM Anayasa ve Adalet Karma Komisyonuna sevk edildiği  belirtiliyor.
Dahası Erdoğan’ın “Dokunulmazlıkların kaldırılması” girişiminden sonra HDP’li vekiller için 20 fezlekenin daha hazırlandığı ortaya çıktı.
Başbakan ve AKP sözcülerinin söyleminden de AKP yönetiminin HDP’li vekillerin dokunulmazlığı konusunda Cumhurbaşkanının “emrine amade” bir çizgiye geldiği anlaşılıyor.
“Terörle mücadele konsepti”nin geldiği yer, bölgedeki Silopi, Cizre, Sur, İdil... (sırada Yüksekova’nın olduğu anlaşılıyor) sokağa çıkma yasağı eşliğindeki operasyonların, uygulamaların katliam boyutuna varması, parçalanmış, yanmış, çürümüş,  tanınmaz hale gelmiş cesetlerin saklanamaması...dikkate alındığında HDP’li vekillerin susturulması elzem görülmektedir. Yani, vekil şunu dedi, bunu dedi; yok “Taziye evine gitti”, bunlar sadece dokunulmazlıkları kaldırmak ve vekillerin bölgedeki gerçekleri seslendirmesini önleme amaçlı bahanelerdir.
Tıpkı sudan sebeplerle imc TV’nin karartılması gibi!
Ya da tersten bölgede operasyonlara katılan ve suç işleyen askeri personelin soruşturulmasını başbakan ve savunma bakanının iznine bağlayarak “dokunulmazlık” getirmek için (Daha önce MİT elemanları için böyle bir dokunulmazlık getirilmişti) harekete geçilmesinin nedeninin de bölgede olup bitenlerin gün yüzüne çıkmaması olması gibi!
Dolayısıyla karşı karşıya olduğumuz gelişmeler rastlantısal değildir. Tersine bu girişimler;
-    Kürtlerin sesi olan imc TV’nin karartılması,
-    HDP’li vekillerin dokunulmazlıklarının kaldırılması girişimi,
-    Kürt güçlerine karşı operasyonları yürüten askeri personele dokunulmazlık sağlanması için harekete geçilmesi aynı, özgürlükleri sınırlama (Mümkünse yok etme) paketinin bileşenleridir.
Bu yüzden Hükümet, eğer doğan ve doğacak tepkileri göze alabileceğine karar verirse HDP vekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması için eyleme geçecektir.
Yok yapmazlar, yapamazlar demek yanlış olur.


İMC SAVUNULMADAN BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ SAVUNULAMAZ!

Önceki gün Can Dündar ve Erdem Gül’e “Geçmiş olsun” dedik. Onlar tahliye edildiler diye sevindik. Ama daha “hoş geldiniz” ve “selamlaşmalar” bitmeden, aynı gün öğleden sonraki saatlerde imc TV’nin karartıldığına tanık olduk.
TÜRKSAT, Ankara Cumhuriyet Başsavcısı Ramazan Dinç’in talebi üzerine TÜRKSAT’ın imc TV’nin uydu yayınını durdurduğunu söylüyor.
Ama bir kanalın uydu yayınının karartılması bu kadar kolay olamaz. Çünkü her şeyden önce imc TV, RTÜK’ün verdiği lisansla, bir devlet tekeli olan TÜRKSAT’la yaptığı sözleşmeyle beş yıldır yayın yapan, milyonlarca seyircisi olan ve yaptığı habercilikle halk ve basın camiasında saygı gören bir TV kanaldır.

GEREKÇE BUYSA, İSTENMEYEN HER KANAL KARARTILABİLİR!

Böyle bir kanal, mahkeme kararı bile olmadan savcılığın isteği ile “Bir izleyiciden gelen, hakkında terör örgütü propagandası yaptığına dair şikayet var” gerekçesine dayandırılarak yapılan bir ön incelemeye bağlı olarak uydu üstünden yayınına son veriliyor.
Bu elbette yayın içeriğinden bağımsız, Türkiye’de basın ve ifade özgürlüğünün, halkın haber alma özgürlüğünün geldiği yeri gösteriyor. Ve bu zihniyetle bakıldığında, istenmeyen her TV kanalı karartılır, kapatılır!
Kısacası imc TV hiçbir yasal dayanağı olmadan ve mevcut basın özgürlüğünü koruyan her yasa ve teamül ayaklar altına alınarak karartılmıştır.
Nitekim, TGC, TGS, ÇGD, Basın-İş gibi basın emekçilerinin sendikaları ve basınla ilgili dernekler yaptıkları açıklamada  imc’nin karartılmasını, haklı olarak sadece imc’ye değil basın özgürlüğüne bir saldırı olarak görerek, bu karara karşı çıkıyorlar.
Çünkü artık biliyoruz ki, ülkeyi yönetenler, onların emrindeki savcılar, mahkemeler “Yasa ne diyor”, “Hukuk ne diyor”dan çok, “Bugün ne yaparsak hükmümüzü daha etkin sürdürürüz?” diyerek ellerindeki gücü kullanmaktadırlar.

Ve yine deneyimlerimizden biliyoruz ki, bugün karartılan imc TV’dir ama aslında sadece imc susturulmamakta, tüm yayınları karartılmayan kanallara, medyaya ayar verilmek istenmektedir. Bu yüzden karartılan imc TV’dir ama engellenmek istenen halkın haber alma özgürlüğü, halkın gerçekleri öğrenmesidir.
Bu yüzden imc TV’nin karartılmasına karşı mücadele;
-    Gerçek haberden yana olan tüm gazetecilerin, tüm medya organlarının ve tüm gazetecilerin,
-    Gerçeği öğrenmesi, halkın gerçekleri görmesinden yana olan tüm ilerici demokrat çevrelerin, emek güçlerinin, demokrasi güçlerinin mücadelesi olmak durumundadır.
Aksi halde, gerçeğin karartılması imc TV’nin karartılması olarak kalmayacak, AKP iktidarının iç ve dış politikasına karşı çıkan her medya organının susturulması yolunda ilerlenecektir.
Bugün şu ya da bu gerekçeyle imc TV’nin karartılmasına karşı mücadeleden kaçınmak, basın ve halkın haber alma özgürlüğünü savunmaktan vazgeçmek demektir. Çünkü bugün gelinen yerde basın özgürlüğünü savunmak imc TV’nin karartılmasına karşı mücadele etmekten geçmektedir.
Bir gün içinde birbirine karşıt (Dündar ve Gül’ün serbest bırakılması ve imc TV’nin karartılması) iki gelişme açıkça göstermektedir ki, Türkiye’de basın özgürlüğü, halkın haber alma özgürlüğü, yasalara ve etkili ve yetkili makamların bu yasalara riayet edeceklerine bağlanamayacak kadar ciddi bir mücadele sorunudur; Türkiye’nin demokratikleşmesi mücadelesinin en önemli yanlarından birisidir.  

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa