Suriye'nin bölünmesi ve ülke gericiliğinin endişesi!
Fotoğraf: Envato
ABD Dışişleri Bakanı Kerry’nin Suriye’de ‘B planı’nın “bölünme” olabileceğini söylemesi, Bölge’de (Ortadoğu’da) sınırların yeniden çizilmesi tartışmasını alevlendirdi. Aslında uzunca bir süredir Sykes Picot Anlaşması ile yüz yıl önce çizilen sınırların bugün yeniden çizilmesi gerektiğine dair tartışma devam ediyor.
ABD Dışişleri Bakanı’na bu açıklamayı yaptıran gelişmelere geçmeden önce şunu belirtmek gerekiyor: Bölge’de emperyalist güçler ve Bölge gericilikleri arasında Suriye üzerinden süren kamplaşmanın dışında kalarak Rojava’da demokratik kantonlar kuran Kürtleri bir tarafa bırakırsak, bugün sınırların yeniden çizilmesinden, bölünmeden söz etmenin tek bir anlamı vardır. O da Bölge’nin söz konusu güçler arasında yeniden paylaşımından başka bir şey değildir. O yüzden bugünkü haliyle sınırların yeniden çizilmesi ya da bölünme tartışması, egemenlik mücadelesi veren emperyalistlerin birbirlerini tehdit etmek için gündeme getirdiği bir ihtimal olarak anlam kazanıyor. Zaten Kerry de bölünme ihtimalinden söz ederken “Eğer adım atmazsak işler daha kötüye gidebilir. Rusya da şu anda bu ihtimali değerlendiriyordur” diyerek Rusya’ya mesaj gönderiyor.
ABD dışişleri Bakanı, Suriye’de bölünmenin’ B planı’ olduğunu söylüyor. ‘A planı’ ise, bilindiği gibi Rusya ile vardıkları anlaşma/uzlaşma ekseninde Suriye sorununun bir çözüme kavuşturulması. Bu temelde Suriye’de ABD ve Rusya arasında anlaşmaya varılan ve Birleşmiş Milletler tarafından da onaylanan ‘ateşkes’ 27 Şubat’ta yürürlüğe girdi. Bilindiği gibi bu ateşkes, IŞİD ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “niye kötü diyorsunuz” diyerek sahip çıktığı el Kaide’nin Suriye kolu olan el Nusra’yı kapsamıyor. Tabii bu arada Türkiye’nin PYD/YPG’yi de ateşkesin dışında bırakma girişimi de hiçbir güç tarafından ciddiye bile alınmıyor. IŞİD hariç! Ateşkesin yürürlüğe gireceği gün IŞİD, PYD/YPG’nin elinde bulunan Tel Abyad’a çift koldan bir saldırı başlattı.
Gelelim asıl soruya bugün ABD gerçekten Suriye’nin bölünmesini istiyor mu?
Rojava’da ve ülke içinde Kürtlere karşı yürütülen savaşta birleşen AKP’nin borazanı havuz medyasına ve Aydınlık-Perinçek’in sözcülüğünü yaptığı ulusalcı-Ergenekoncu çevrelere göre bu sorunun cevabı “evet”tir. Üstelik bu çevrelere göre, ABD sadece Suriye’yi bölerek Suriye’nin kuzeyinde Kürtlerin devlet kurmasını sağlamayacak, aynı zamanda bu planıyla Türkiye’nin de bölünmesine yol açacak! Abdulkadir Selvi bir adım daha ileri giderek bu planın aslında İsrail planı olduğunu söylüyor. Böyle olunca da Türkiye’ye karşı hiçbir tehdidi ve saldırısı olamayan Demokratik Suriye Güçleri’nin sınırdan topçu ateşi ve füzelerle vurulması ve ülke içinde aylardır kuşatma altındaki Kürt kentlerinin tankla topla bombalanması “vatan savunması” oluyor! Ama nedense bölünmeden bu kadar korkan bu çevrelerin akıllarına bu tehdidi ortadan kaldırmak için Kürt sorununun barışçıl yöntemlerle ve eşit haklar temelinde çözümü hiç gelmiyor.
Bir de halkı bu gerici-ırkçı savaş politikalarına yedeklemeye çalışanlara sormak lazım: Madem ABD Türkiye’ye bölmek için planlar yapıyor, o zaman neden ‘milli şef’iniz ülkedeki bütün askeri üsleri ABD’nin hizmetine açtı? Bu plan İsrail planı ise, o zaman neden Erdoğan “İsrail’e ihtiyacımız var” diyerek İsrail ile anlaşmanın peşinde koşuyor? İşin aslı bunların milli damarları sadece Kürtler söz konusu olunca kabarıyor. Yoksa bunların emperyalizmle, ülkeyi yağmalayan tekellerle ve İsrail’le bir sorunları bulunmuyor. Ama “bölünme” korkuluğunu sallayarak milliyetçiliği kışkırtmaya ve halkı bu sömürü ve savaş düzenine razı etmeye çalışıyorlar.
Tekrar bölünme mevzusuna dönersek…
Emperyalistler çıkarları söz konusu olduğunda elbette ülkelerin bölünmesi için ellerinden geleni artlarına koymazlar. Ama bugün ABD Dışişleri Bakanı bölünme tehdidini gündeme getirirken aslında Rusya’nın Suriye’deki operasyonlarının durmasını istiyor. Çünkü bu operasyonlarla Suriye’de rejim muhalifleri büyük oranda geriletilmiş bulunuyor. Yani ABD bölünme tehdidini, Suriye’de Rusya’ya karşı pazarlık konusu yapacağı hiçbir dayanağı kalmayacağı kaygısıyla gündeme getiriyor.
Bitirirken hatırlatalım. Suriye savaşının başladığı günden beri söylenegeldi: Suriye, sadece Suriye değildir. Suriye’nin bölünmesi demek, en başta Irak ve Lübnan olmak üzere Bölge’nin birçok ülkesinin de bölünmesi ve çok daha büyük çatışma ve kamplaşmaların ortaya çıkması demektir. Bu nedenle bugün Irak’ı büyük oranda Rusya-İran’ın etkisine sokacağı için her fırsatta Irak’ın bölünmesine karşı çıktığını söyleyen ABD’nin Suriye’nin bölünmesini göze alması kolay değildir.
Ve son söz olarak söyleyelim: Rojava’da olduğu gibi Bölge’nin mazlum halkları kendi geleceklerini kendilerinin belirleyeceği bir mücadeleye girişmedikçe; yani Bölge emperyalistler ve Bölge gericilikleri arasında egemenlik mücadelesinin bir alanı olmaya devam ettikçe sınırların eskisi gibi kalması ya da yeniden çizilmesi mazlum halkların kaderinde bir değişiklik yaratmayacaktır.
Tabi 2011’de Suriye’ye müdahale politikalarının öncülüğüne soyunan AKP-Erdoğan iktidarının bugün Suriye’nin bölünmesinden korkar hale gelmesi de bu kaderin bir cilvesi!
- Kürtler arası ‘birlik’ arayışı ve Türkiye’nin müdahalesi 28 Ocak 2025 06:50
- Öcalan’ın mesajı ve Kırmızı Kitap 24 Ocak 2025 14:40
- Trump’ın kabinesindeki ‘dostlar’ ve ABD’nin Ortadoğu politikası 21 Ocak 2025 13:41
- Mesele sadece Erdoğan'ın adaylığı mı? 17 Ocak 2025 05:25
- Adsız süreç, çözümsüz barış! 14 Ocak 2025 05:00
- Trump, Erdoğan’ı niye övüyor? 10 Ocak 2025 04:40
- Türkiye-İsrail rekabeti ve Kürt sorunu 07 Ocak 2025 05:30
- Suriye’deki gelişmeler ve kapısı aralanan yeni ‘süreç’ 03 Ocak 2025 07:30
- Öcalan'ın mesajı ve yeni sürecin işaretleri 30 Aralık 2024 12:47
- HTŞ yönetimi ve Suriye'nin etnik-dinsel fay hattı 27 Aralık 2024 06:20
- Suriye ve yeni Osmanlıcılık 24 Aralık 2024 05:00
- Düğüm yine Kobanê'de çözülecek! 20 Aralık 2024 05:30