İçeride ve dışarıda sığınmacılara savaş!
Fotoğraf: Envato
Avrupa devletleri sığınmacılarla savaşta her geçen günü daha fazla barbarlaşıyor. Yunanistan - Makedonya ve Fransa - İngiltere sınırında son bir hafta içinde yaşanan zalimlik ve vahşet, yoksul ve çaresiz mültecilere karşı açılan savaşın yeni bir boyut kazandığını gösteriyor.
Bu boyut Avrupa’ya ulaşmayı başaran sığınmacılara karşı güvenlik güçlerinin fiili saldırılarının başlatılmasından başka bir şey değildir.
Yunanistan-Makedonya sınırına çekilen telden duvarları geçmek isteyen sığınmacılara karşı polisin uyguladığı şiddet tam anlamıyla polis terörü. Kışın ayazında gece-gündüz demeden aç susuz bekleyen çocuklar ve kadınların polis şiddetinden, gaz bombalarından kurtulmak için gösterdiği gayret hafta boyunca televizyon ekranlarına yansıdı.
Hele kaçarken ailelerini kaybeden küçük çocukların dramı yürekleri parçalıyor...
Benzer görüntüler Fransa’nın kuzeyinde İngiltere’ye geçiş için kullanılan Calais sığınmacı kampından da geldi. Greyderlerle kampı basan Fransız polisi, derme çatma barakaları yerle bir etti. Direnenlere şiddet uygulandı, gözaltına alınanlar oldu.
Bölgesel güç adına ülkeleri savaş cenderesi içine çekilen masum insanlar; özellikle kadınlar ve çocuklar paylaşım planının en ağır bedelini ödüyor. Ve şimdi savaştan canını kurtarıp Avrupa’ya ulaşmayı başaranlar, kapitalist devletlerin sınır duvarına çarparak yüzüstü yere düşüyor.
AB’nin baskısı, Avusturya ve Macaristan’ın ısrarı üzerine “Balkan Rotası” tel örgülerle kapatılmış ve artık sığınmacıların Yunanistan ayrılarak Orta Avrupa ülkelerine ulaşması imkansız hale getirmiş.
“Yaz masalı” bitti deniyor.
“Öyle trenlere binip ya da yaya yıla çıkıp Münih’e, Berlin’e girmek yok” deniyor.
“Herkes geldiği yerde kalacak” planı devreye konulmuş ve emirler ona göre verilmiş. Ulus-devlet sınırlarını aşmak artık öncesine göre çok daha zor. Zira sınır kontrollerini kaldıran Schengen Anlaşması çoktan pek çok ülke tarafından rafa kaldırılmış.
Kısacası AB’nin içinde ve dışında sığınmacılara karşı amansız ve acımasız bir savaş planı devreye konulmuş durumda. İçeride her türden polis şiddeti, ırkçı terör kol geziyor. Yasalarda sertleştirmeler, hak gaspları, hedef göstermeler artık diğer uygulamaların yanında hafif kalıyor.
Dış sınırlarında ise sığınmacılarla sürdürülen ilk savaş alanı olarak Ege’nin suları belirlenmiş. Ege’yi geçip Yunanistan’a ulaşanlar artık daha öteye gidemeyecek.
Görünen o ki; Ege’nin iki yakası, “Avrupa kalesi”nin kenar mahallesi olarak sığınmacılarla doldurulacak. Zira, bundan sonra kalenin içine girmeyi başaranlar da bu “kenar mahallesi”ne geri gönderilecek.
Bunun için bütün hazırlıklar yapılmış. NATO gemileri, Ege sularında devriye geziyor ve yakaladığı sığınmacıları hemen Türkiye’ye iade etmeye başladı bile. Her ne kadar ilk başta NATO’nun “sadece bilgi toplayıp ilgili ülkelerin güvenlik birimlerine ulaştırılacağı” ileri sürülse de gerçeğin öyle olmadığı artık ortada.
Türk güvenlik birimlerine güvenmediği için NATO’yu göreve çağıran Almanya’nın planı şimdilik tutmuş görünüyor. Çünkü, Alman basını günde Türkiye’den Yunanistan’a geçenlerin sayısının 2 bine düştüğünü övünerek yazıyor.
Yine gazetelerin yazdığına göre, NATO gemilerini bölgeye çağıran Türkiye bu kez de gemilerin Türkiye karasularına girmesine karşı çıkmış. Bu nedenle NATO ile küçük bir kriz çıkmış.
Denilebilir ki; Türkiye NATO’yu Ege’de göreve çağırmakla baltayı kendi bacağına vurmuştur. Çünkü artık sığınmacıların geçiş yollarını Türkiye değil, NATO/Almanya denetliyor.
Son itiraz, pazartesi günü Brüksel’de yapılacak AB - Türkiye Zirvesi öncesinde pazarlık marjını yükseltme girişiminden başka bir şey değil. Önce Türkiye’ye sonra da Yunanistan’a verilen sığınmacılar için “tampon ülke” misyonu adım adım hayata geçiriliyor. Gelişmeler, AB’nin karar vericisi durumundaki Almanya ve Fransa gibi ülkelerin iç ve dış politikada yaşananlarla birlikte AB çapında sığınmacılara karşı öncesine göre daha sert politikaların devreye koyacağını gösteriyor. Merkel ve Hollanda bu amaçla bugün Paris’te bir araya gelecek. Alınacak kararlar AB-Türkiye Zirvesine taşınacak ve Türkiye hükümetinden verdiği sözleri yerine getirmesi istenecek. Hükümetin de, verilen para ve siyasi destek karşılığında pek çok konuda AB’nin dediklerini yerine getirmeye çoktan hazır olduğu biliniyor.
Ancak, AB’nin içeride ve dışarıda sığınmacılara yönelik devreye koyduğu planlar, “sığınmacılar trajedisi”ni daha da büyüteceği bugünden görülüyor. Bu trajedinin son bulması ise ancak sığınmaya neden olan savaşın en kısa zamanda son bulması ve insanların ülkesine geri dönmesinin koşullarını yaratmaktan geçiyor. Bu yapılamadığı takdirde “sığınmacı trajedisi” sadece sığınmacılarla sınırlı kalmayacak, bir “insanlık trajedisi”nde de dönüşecek gibi görünüyor.
- Almanya seçimlerine doğru: Muhafazakarlar aşırı sağcılaşıyor 31 Ocak 2025 04:47
- Avrupa Trump’a karşı durabilecek mi? 24 Ocak 2025 04:15
- 2. Trump döneminde Avrupa'yı neler bekliyor? 17 Ocak 2025 04:58
- Avusturya'dan Güney Kore'ye siyasi krizler ne anlama geliyor? 10 Ocak 2025 04:08
- Almanya ABD’nin arka bahçesi mi? 03 Ocak 2025 04:54
- Avrupa 2024-25: Krizler, çelişkiler ve mücadele 27 Aralık 2024 04:19
- Romanya seçimleri, TikTok ve AB'nin demokrasi anlayışı 20 Aralık 2024 05:25
- ‘Suriyeliler gitsin mi, kalsın mı’ tartışması üzerine 13 Aralık 2024 04:24
- Avrupa'da 'siyasi kriz' hayaleti dolaşıyor 06 Aralık 2024 06:40
- Almanya'yı savaşa hazırlıyorlar 29 Kasım 2024 06:45
- Kiev'deki hesap Moskova'ya uyacak mı? 22 Kasım 2024 04:30
- Bir Almanya gerçeği: İşçilere yoksulluk, CEO’lara zenginlik 15 Kasım 2024 04:12