Futbola karşı Demirören ve havuz medyası
Önce sadece bende bir bıkkınlık başladı diye düşünüyordum.
Sonra fark ettim ki çevremdeki birçok kişi aynı ruh halinde.
Yazıyoruz, söylüyoruz ama sanki su üstüne yazıyor gibiyiz.
Cehalet memleket toplumsal hayatının her alanını kaplıyor.
“Doğru”ları ifade etmeye çalışıyoruz.
Üstelik kendimize göre “doğrular” değil.
Çünkü “doğru” dediğimiz davranışlar, insanların toplum halinde yaşamaya başladıklarından beri tarif edilmiş durumda.Antik dünyanın düşünürleri felsefi boyutlarıyla insan yaşamına, toplum yaşamına ilişkin “doğru”ları tanımlamışlar.Bütün semavi inançlarda da ifade ediliyor “doğru” davranışlar; yalan söylemeyeceksin, hırsızlık yapmayacaksın, başkasının hakkını yemeyeceksin, adil olacaksın, zayıfları ezmeyeceksin…
Bunlarıçoğaltabilirsiniz…
Çoğu siyaset bilimcinin, demokrasinin yasama, yürütme, yargıdan sonra dördüncü kuvvet olarak tanımladığı medyanın esas görevlerinden biri de bu “doğruları” takip etmek değil mi?
Memleket toprakları söz konusu olduğunda, eskilerin “zurnanın zırt dediği yer” diye tanımladığı da tam bu nokta.
Futbol üzerinden yürüyelim.
“Passolig” denilen garabet, hiçbir adalet kuralına uymadığı halde, normal bir ülkede bırakın uygulamaya sokulmasını, sokulduğu anda yargı tarafından mahkûm edileceği halde; memleketimizde sırf siyasal iktidar destekliyor diye mahkemelerden “yarım ağız”, “aslında olmaz ama” şeklinde kararlar çıkmadı mı? Çıktı.
Peki, medya ne yaptı?
Medya mı?
Yarısı “passolig” uygulamasına yol veren Federasyon Başkanın sahibi olduğu medya organlarından maaş alıyorç Diğer yarısı, “passolig” uygulamasının ihale edildiği Çalık grubunun “havuz medyasından” maaş alıyor.
Hadi siz şimdi buradan “adalet”, “doğru” davranış bekleyin.
Zaten hepsi şaklaban olmuş durumda. Seyirci gelmiyor çünkü iyi futbol yok argümanına sarılmış durumda, sanırsınız geçmiş senelerde 40 bin kişilik taraftara oynanırken “muhteşem” futbol oynanıyordu.
Devam edelim…
Hiç lafı dolandırmadan Yıldırım Demirören bugün siyasal iktidarın desteğini almasa Federasyon Başkanlığı koltuğunda oturabilir mi? Hayır…
Peki, Yıldırım Demirören Federasyonu’nun yaptığı yanlışların herkes farkında mı? Evet…
Niye kimse konuşmuyor?
Demirören’in gazetelerinde futbolculara, teknik direktörlere en sert sözlerle dalan “sözde” spor yazarlarının Federasyonu hiç eleştirdiğini görebilir miyiz?
Ya da siyasal iktidarın en tepesinin federasyon koltuğuna oturttuğu Demirören yönetimine “havuz medyasından” beslenen spor yazarları söz söyleyebilir mi?
Hakem hataları diye veryansın edenler, o hakemlerin tekrar maç yönetebilmek ve “para kazanabilmek” için iktidara yakın gördükleri takımlar lehine eyyam yaptıklarının farkında değiller mi?
Dikkat ettiyseniz sadece soru soruyoruz.
Memleket medyasının nasıl bir “bataklık” içinde olduğu ileride bu dönemin tarihi yazıldığı zaman daha net ortaya çıkacak.
Şimdilik yapabileceğimiz şey “ahmethakanlaşmış” merkez medyanın ve “havuz medyasının” rezilliklerini teşhir etmek ve tek gerçek haber mecrası haline gelen “muhalif medyaya” destek vermek.
Gazeteci Mustafa Hoş’un çok sık tekrar ettiği gibi “bu dönemin panzehri hafızadır”. Suya yazma hissini yok edecek olan şey de sürekli hafızayı taze tutmak için çabalamak.
“Doğruların” peşinde olan herkese kolay gelsin.
Evrensel'i Takip Et