11 Mart 2016 00:51

Transfer mi, altyapı mı?..

Transfer mi,  altyapı mı?..

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Endüstrinin futbolu teslim almasından bu yana transfer, oyunun en önemli unsuru hatta olmazsa olmazı durumunda... Kulüpler, endüstrinin sunduğu devasa rant pastasından daha büyük dilim kapabilme adına, ekonomik olanakları el versin vermesin, çoğu zaman borçlanmayı da göze alarak kadrolarını yıldız olarak nitelenen pahalı oyuncularla takviye etme gayretindeler... 

Yöneticiler, Türkiye’de başarıyı garantilemenin en kestirme yolunun bu olacağına inanırken, Avrupa’daki takımlarla boy ölçüşebilmenin de ancak pahalı oyuncular sayesinde mümkün olabileceğini düşünüyorlar. Kısa vadeli başarı hedefine kilitlenince kulübün geleceğinin pek bir önemi kalmıyor. Transfer için harcanan büyük miktarda paralarla kulübün geleceği göz göre göre riske atılıyor...

Menajerlerin gazıyla, boş hayallerle, temelsiz beklentilerle paraları savur, zarar et, borca bat sonra gelsin transfer yasakları, Avrupa kupalarından men ve para cezaları...

“Karşılığını nasıl olsa alırım, bu nedenle gerekirse borca da girerim” mantığıyla altından kalkıl(a)mayacak miktarlarda transfer harcamasına girişmenin hayırlı sonuçlar doğurmadığını/doğurmayacağını anlayabilmek bu kadar zor mu?..

Bu konuda Galatasaray en sıkıntılı kulüplerin başında geliyor. Sürekli zarar eden bütçesiyle UEFA’nın ekonomik kriterlerini gerçekleştirmenin uzağında kalan sarı-kırmızılı kulüp sonunda 1 yıl süreyle Avrupa kupalarından men edildi. Tablo o denli vahim görünüyordu ki, cezanın sadece 1 yılla sınırlı kalmasına neredeyse sevindi Galatasaraylı yöneticiler.

Kulüp Başkanı Dursun Özbek, sorumluluğu eski yönetimlere atarak işin içinden sıyrılmaya çalışıyor. Oysa parayı har vurup harman savurmalarının son örneğini Mustafa Denizli ile kendileri verdi. Artık nasıl bir beklenti ve umutla anlaştılarsa Denizli’ye, 1.5 yıllığına 4.5 milyon dolar ödemeyi göze almışlar... 
Yine de akıllanmışa benzemiyorlar ve Denizli’den boşalan yeri doldurmak üzere pahalı yabancı teknik direktör arayışına girerek muhtemel yeni hüsranların tohumlarını ekiyorlar. Üstelik de UEFA, gelecek sezon için Galatasaray’ın harcamalarına kısıtlama getirmişken... 

Ekonomik kaynakları ağırlıklı olarak oyuncu yetiştirmek, oyuncu geliştirmek ve fiziki imkanları iyileştirmek yolunda kullanmayı pek tercih etmiyor yöneticiler. Çünkü kendi varlıklarının da kısa vadede elde edilecek başarıya bağlı olduğunu biliyorlar. “Prestij”, “marka değeri” gibi fiyakalı(!) lafları ağızlarından eksik etmeseler de aslında kulüplerinden çok kendilerini düşünüyorlar. Egosu şişkin ve kibirli yöneticilerle işlerin Avrupa kupalarından men edilme noktasına gelmesi şaşırtıcı değil. Avrupa kupalarından men edilen Galatasaray’ın prestiji ya da marka değeri hakkında şimdi ne söylenebilir ki?.. 

Futbolda, istikrarlı gidişat yakalamak ve kalıcı başarılar elde edebilmek için uzun vadeli planlamalar şart. Bu planlamalarda da elbette altyapı çalışmaları ilk sırada yer almalı. Sanıldığının aksine, güçlü takımlarla başa baş mücadele edebilmenin yolu transferden değil, hayata çok boyutlu bakabilen, zihinsel, fiziksel ve psikolojik açıdan yüksek yeterliliğe sahip donanımlı oyuncular yetiştiren altyapı organizasyonları oluşturabilmekten geçiyor...

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa