Çocukların kumalığa razı olmasından kim sorumlu?
Fotoğraf: Envato
Ülke yanıp yıkılıyor, bölge yanıp yıkılıyor, Akdeniz kan gölü olmuş, kimin kime saldırdığı hem belli hem belli değil. Binalar çocukların başlarına yıkılıyor. Ölmek mi hayatta kalmak mı daha yeğ, bunun bile yanıtı kolay değil. Sadece son bir yıl içinde 100-200 kişiden biri yaşadığı mahalli, zor şartlar yüzünden terk etmek zorunda kalıyor.
Tüm bu hengame arasında Türkiye, AB ülkeleri ile mülteciler sorununu görüşüyor. AKP hükümeti ve bay yarı başkan siyasal destek arayışında, AB ülkeleri bir istiyorsa onlar üç veriyor. Geri kabule Afganlıları ve diğer üçüncü ülke yurttaşlarını da ekleyiveriyorlar.
Suriyeli sığınmacılar Kayseri pazarlığına konu oluyor.
Türkiye; AB’nin, NATO’nun insan ve ajan devşirdiği, militan yetiştirdiği, sonra da Ortadoğu’da istediğine karşı kullandığı, bütün sorumluluğu da Türkiye’ye ve bölge ülkelerine yıktığı çok avantajlı bir antlaşma daha yapıyor.
Müslümanların kafası hiç çalışmıyor gibi. Müslümanların çalışıyorsa da yöneticilerinin kafası hep hinliğe çalışmaya başlamış, matematikten, fenden bile bihaberler.
Antlaşma bile değil, prensipte bir şeyler.
Geriye tek 3-6 milyar avro para kalıyor.
Karşılığında 2 milyon 700 bin Suriyeli, 500 bin de diğerleri olmak üzere 3-3.5 milyon sığınmacı satılıyor.
3 milyon insanın ederi 3 milyar avro. Bu paranın bile birkaç yıl sonra karşılanacağına dair bir garanti yok.
Karşılığı nedir diye sormadan edemiyorum. Bunca verilen ödünün karşılığı nedir? AKP ve Erdoğan’ın Batı’dan siyasal destek arayışı dışında Türkiye ne almış oldu? KOCAMAN BİR HİÇ.
Hayır, bir hiç değil de bol bol zavallı sığınmacı almış oldu.
Sadece Türkiye satılmadı, tüm sığınmacılar satışa getirildi.
Dün nasıl Gazze satışa getirildiyse bugün de sığınmacılar satıldı.
Neye karşılık satıldı?
Kamuya ve sığınmacılara bir getirisi yok. O zaman kim ne aldı? Erdoğan ne aldı? Davutoğlu ne aldı?
Zavallı sığınmacıların günahını almak istemediklerine göre ne aldılar?
İşin Türkiye açısından sonuç ve etkileri çok kalıcı ve olumsuz olacak. Sığınmacılar için olumsuz olacak. Peki, bunda BMMYK (Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği,) AB Ülkeleri, ABD…Onların sorumluluğu yok mu?
Hem de çok ağır sorumlulukları var.
KAMER, Gaziantep ve Kilis çalışması yapmış. Kadınların yüzde 10’unun kuma gittiğini belirtiyor. Şanlıurfa’da bir Suriyeli kadının birkaç kilo patatese karşılık geldiğini Alman basını manşetten yazıyordu.
Seyhan Belediyesinin yürüttüğü Suriyeliler araştırması ciddi bir çocuk evliliği olduğunu gösteriyor. Çukurova Üniversitesi KADAUM (Kadın Araştırmaları ve Uygulama Merkezi) “Sığınmacı Kadın ve Çocukların Durumu” başlığı ile çalıştay düzenledi. İnsan Hakları Derneği çalıştay yaptı. Adana Kent Konseyi çalışmalar yürütüyor.
Sığınmacıların durumu hiç de parlak değil. Hükümet kendi ağzından çocukların ancak yarısının okullaştığını söylüyor. Gerçekte ise yüzde 20-30 düzeyinde. Müfredat ve niteliği zaten sormayın.
Resmi yetkililerin yarı resmi bilgilerine göre çocuk yaşta evlilik izinleri Göç İdaresinden bekarlık veya evliliğe uygunluk belgesi alınarak gerçekleştiriliyor. Çoğu izin belgesi burada Türklerle evlilik için alınıyor. 12-17 yaş grubundaki Sığınmacı kızların yüzde 16’sı çocuk yaşta evlilik yapmak zorunda kalıyor.
Kadınların fuhşa kadar zorlandığı bu süreçlerden kim sorumlu?
Akdeniz’deki ölümlerden kim sorumlu?
Sadece Türkiye mi?
AB, ABD, BMMYK… Onların sorumluluğu ne düzeyde?
Suriye’yi kim karıştırmışsa, Ortadoğu’yu kim yakıp yıkıyorsa, kim doğrudan dolaylı çatışmalara destek vermişse, kim sığınmacıların seyahat ve kabullerini sağlamıyorsa, Akdeniz’deki ölümlerden de çocuk gelinlerden de, tecavüz ve fuhuştan da, çocukların yoksul ve yoksunluklarından da onlar sorumlu değil mi?
Kumalardan, zorunlu evliliklerden, ölüm ve yıkımlardan Türkiye dahil ama ondan da daha çok AB, ABD, NATO, BM sorumludur. Türkiye de bu sürecin ortağıdır.
AB Eylem Planı ile artık başka bir yere gitme şansı da kalmadığına göre sığınmacılar buradaki her şarta razı olacaklardır.
AB Eylem Planı, Türkiye’nin ve sığınmacıların hacet mezat satışıdır. Kuma sayılarının artışıdır. Türkiye ve bölgenin radikalleşmesine de yol açacak çok büyük nüfus gruplarının çaresiz bırakılmasıdır.
Tüm bunlar kime yarar?
Yazıklar olsun.
- AKP'nin eğitim ve bütçeleme anlayışı: Lime lime ayrıştırmanın, imam hatipleştirmenin, metalaştırmanın, peşkeş çekmenin binbir türü 15 Kasım 2024 04:43
- Cumhuriyetin 101. yılında rüya, yurttaşlık ve ana dillerinde eğitim meselesi 01 Kasım 2024 04:26
- Üniversite nedir? Araştırma ve bilgi nedir? Kariyer yapmaktan/ uzmanlık bilgisinden farkı nedir? 18 Ekim 2024 04:42
- Akademinin yeri ve değeri: 207 üniversite bir 'muhabir Rüya' eder mi? 11 Ekim 2024 04:43
- MEB istatistiklerinin gör dediği açlık, dayatma ve niteliksizlik 04 Ekim 2024 04:50
- Türk Psikologlar Derneğinin Türkiye Yüzyılı Maarif Modeline dair görüşü: Eğitim değil eğitimi ihlal modeli 27 Eylül 2024 04:42
- AKP ve MEB’in büyük mahareti: Bağnazlığı ve emek sömürüsünü sürdürmeye diplomalı çözüm 20 Eylül 2024 04:15
- Aileler çocuklarını MEB’den kurtarmaya çalışıyor: MEB eğitime, çocuklara, topluma zararlı hale mi geldi? 13 Eylül 2024 04:42
- Eğitimin sorunlarından öğretmenler ve müdür yardımcıları da mağdur 06 Eylül 2024 04:41
- Atamaların değeri değersizleştirilmesi üzerine 30 Ağustos 2024 04:44
- Tarihleri, çağları, problemleri karıştırmak: Ahilik de işletme de amaç ve işleyiş olarak okul değil 23 Ağustos 2024 04:46
- YKS, eğitim ve şehirler: Üniversitede resesyon, şehirde resesyon ve göç 16 Ağustos 2024 04:15