Sur’dan fotoğraflar, hikayenin tutkalı
Fotoğraf: Envato
Sur’da duvar dibine yan yana çömelmiş yorgun yüzlü çıplak insanlar. Tepelerinde askerler, namlular. Birileri cep telefonuyla fotoğraf çekiyor. Fotoğraflar ertesi gün bir sosyal medya hesabından yayımlanıyor. Twitter hesabı tanıdık, aynı hesaptan Hacı Lokman Birlik’in cenazesinin sürüklenme görüntüleri ve Bismil’de hastane önüne bırakılan parçalanmış cenazelerin fotoğrafları da yayımlanmıştı. Kısa süre içerisinde Diyarbakır Valiliği tarafından yapılan açıklamada Sur’dan tahliye edilen sivil insanların soyulup duvar dibine dizilmesi rutin bir uygulama olarak tanımlanıyor. Valilik bu insanlara bu muameleyi güvenlik önlemi olarak yapmış. Neme lazım, canlı bomba, intihar eylemcisi olabilirlermiş. Valiliğe göre tek sorun, o anın fotoğraflarının çekilip sosyal medyada paylaşılmasıymış. Ama endişeye mahal yokmuş çünkü bununla ilgili de gerekli soruşturma yürütülecekmiş. Hacı Lokman Birlik’in görüntüleriyle ilgili yapılan açıklamanın aynısı. Sosyal medyada yayımlayanların cezası kesilecek.
Sur’da çıplak bir şekilde duvar dibine dizilmiş insanların görüntüleri tarihten çok vahim vakaları çağrıştırıyor. Şimdi ve burada ise bu görüntüler, sorumluların en basitinden dolaysız ve banal kötülüğüne işaret ediyor. Fotoğraflara yansıyan kötülüğün vahametinden sıyrılmak güç ama bir adım geri çıkıp olayı daha geniş söylemsel bağlamlarına yerleştirmemiz gerek. Bunun için haftanın genel geçer gazete manşetlerine bakmamız, manşetleri bölgeden gelen haberlerin yanına koymamız yeterli. Sur’da, Cizre’de, Dargeçit’te, İdil’de herkesin terörist olarak kodlanmaya çalışıldığını zaten biliyoruz; bu kodlamanın gündelik mekanizmalarını bir adım geri çıkınca rahatlıkla görebiliyoruz.
Gazeteler hafta başında 3. köprü töreni, mülteciler üzerinden yürütülen pazarlıklar, Merkel ve Tspiras’ın Türkiye ziyaretleri üzerinden manşetlerini attılar. Efkan Ala’nın ‘Sokaklar polise zimmetlenecek’ açıklaması Milliyet’in manşetindeydi. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘Kadın benim için önce annedir’ sözleri de çeşitli gazetelerin manşet malzemesi olmuştu. Salı günü Kilis’te yaşanan IŞİD saldırısı ise hain saldırı başlıklarıyla ilk sayfalarda yerini aldı. Kilis olayının ertesi günü Yeni Şafak gazetesinin ilk sayfa dizaynı, bir süredir yaslanılan ‘kokteyl terör’ söylemine vücut veriyordu. ‘Kilis’te sıcak saatler’ başlığı ve görseli sayfada ortalanmış, manşet DHKP-C, MLKP ve PYD/PKK’nin eylem hazırlıklarından bahseden metin üzerine ‘Topyekün terör’ olarak atılmış, Kilis haberinin altına da ‘PKK’lı itiraf etti: Sur’dan çıkarsan aileni öldürürüz’ diye yazılmış. Kilis’e IŞİD tarafından gerçekleştirilen saldırı, manşette DHKP-C, MLKP ve PYD/PKK’nin içinde geçtiği haber ve Sur’dan çıkan PKK’li haberi iç içe geçirilmiş. Kurulmaya çalışılan anlam dünyası net: Tam bir terör kokteyli!
IŞİD’in Kilis saldırısı, bölgede sivillere yaşatılanları meşrulaştırmak üzere kullanışlı bir biçimde ‘topyekün terör’ başlığının altında ilk sayfadaki yerini almış. Güvenlik güçlerinin terörün önünü almak için girdikleri mücadeleyi ve sokağa çıkma yasaklarının boşa olmadığını ertesi günlerin başlıklarından anlıyoruz: ‘İdil tamam’ ‘Sur tamam’ ‘Sur-vivor’ ‘Cizre temizlendi.’ Bir kaç insan soyulup duvar dibine dizilmiş, ne olur? O bir kaç insan ve diğerlerinin zaten terörist olduğunu söylememiş miydik? Terörist değillerse ne olur? Zaten değersizler, gözden çıkarılmışlar. En iyi ihtimalle, kurtarılmaya muhtaçlar.
Buradan bakınca sosyal medyada yayınlanan Sur fotoğraflarının, Hacı Lokman Birlik’in görüntülerinin yayımlanması eyleminin sızma değil, Kürtleri topyekün terörist olarak işaretleyen hikayenin tutkalı olduğunu da görebiliyoruz. Medya metinleri etrafındaki söylemlerle birlikte dolaşıma giriyor ve bu söylemlerle birlikte dolaşan medya metinleri farklı kamuların hayat bulmasına, görünür olmasına neden oluyor. Diyarbakır valiliğinden fotoğraflarla ilgili yapılan açıklama güvenlik bazlı olunca, en basitinden banal ve dolaysız kötülük dediğimiz eylem normalleşiyor, sıradanlaşıyor. Fotoğrafları sosyal medyada yayınlayanlar hakkında cezai işlem yapılacak deniyor ama ‘Kürt, terörist, devlet, güvenlik, kahramanlık’ konulu hikayenin tutkalının tedarikçisine de ihtiyaç bitecek gibi görünmüyor.
- Her gün biraz daha karanlık 05 Kasım 2016 00:30
- Gazeteciliğin karşısındaki iktidar Kuzey Dakota'da da aynı 22 Ekim 2016 00:13
- Gazeteciler neden oturma eylemindeydi? 15 Ekim 2016 00:29
- Bundan sonrası anlatım bozukluğu 08 Ekim 2016 04:40
- Etkisiz hale getirilen barış umudu ve habercilik 01 Ekim 2016 00:52
- Çıkışımız var mı? 24 Eylül 2016 00:51
- Zamanın ruhu dayanışmada saklı 17 Eylül 2016 00:06
- En büyük, en ezen ve suçu görülmeyen... 10 Eylül 2016 00:51
- Net, yürekli, çalışkan bir muhabir 20 Ağustos 2016 00:51
- Mitik dünyamızın vahşi ikili karşıtlıkları 13 Ağustos 2016 00:13
- Mitik dünyamızın vahşi ikili karşıtlıkları 13 Ağustos 2016 00:13
- Ne zaman, ne için gazetecilik? 06 Ağustos 2016 00:54