15 Mart 2016 01:00

Ben Simmons

Ben Simmons

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Her tarafında korkunç bombaların patladığı bir ülkede yaşıyoruz. Cenaze diye kemik ve kül gömülüyor Cizre’de, Ankara’da. En yakınlarımızın yasını tutamamışken daha büyük felaketlerin önüne geçmek için çalışmaya koyuluyoruz ama nafile. Bomba gücünde değiliz henüz. “Nehir kenarındaki insan uzuvları toplandı” haberi dahi rutinken okuyacağınız bu köşe yazısı ne kadar anlamlı olabilir ki? 3. Ankara Katliamı’nda yakınlarını yitiren, halen haber alamayanlara sabır… Yaralılara şifa…
***
Bu köşe yaklaşık 7 yıldır devam ediyor ve mart ayında mutlaka Amerikan Erkekler Kolej Basketbolu’na odaklanırız. NCAA, sadece ABD’de sahip olduğu müthiş izleyici kitlesi ve dünya basketbol tarihindeki yeriyle değil geleceğin yıldızlarının ilk arz-ı endam ettiği yer olmasıyla da çekici bir gündem maddesi.
Bu sezon geçen yılki gibi süper takımların(Kentucky) olmadığı, süperstar adaylarının sayısının ise az olduğu bir sınıfı izledik. Ama bir isim ilk günden bu yana gündemdeydi: Ben Simmons.
Simmons hakkında en çok tekrarlanan şey, “LeBron James’ten bu yana en büyük yetenek” olduğu. Son olarak Magic Johnson da, 19 yaşındaki Avustralyalı forvet için buna benzer bir tanımlama yaptı.
Gelecek vadeden genç oyuncuları, dönemin en büyük yıldızı kimse onunla kıyaslamak adettendir. LeBron James de lige gelirken Michael Jordan’la kıyaslanıyordu ancak onu birkaç kez izleyen biri Chicago efsanesiyle, Akron’lu bu gencin bambaşka basketbol tarzlarına sahip olduğunu anlıyordu.
Bu benzetmeler günümüz medya ortamında kaçınılmaz. James de bunu bildiğinden, Ben Simmons’ın “Yeni LeBron” olarak tanıtılmasına karşı çıkmakla vakit harcamadı.
Yine de bu benzetmelerin ne kadar gerçeği yansıttığı üzerine oturup düşünmek lazım. Simmons’ın takımı LSU, hafta sonu Texas A&M karşısında feci bir performans sergiledi ve 71-38 kaybetti. Simmons maçı 11’de 4 saha içi, 7’de 2 serbest atış isabetiyle 10 sayı ve 12 ribauntla tamamladı. Sezon ortalamaları ise 19.2 sayı, 11.8 ribaunt, 4.8 asist, 2 top çalma.
Neden James’le kıyaslandığına dair ipuçları bu istatistiklerde kısmen var. Simmons, 2.08 boyunda, topu yere vurabilen, harika bir pasör. Çok iyi bir ribauntçu ve onun ribaunt alması, harika bir saha görüşüne sahip dev bir driplingçinin birkaç saniyede rakip sahada bitmesi ve ya smaç vurması ya da asist yapması anlamına geliyor.
Fiziksel ve atletik özellikleri birbirine benzese de aslında büyük farklılıklar içeriyor. Simmons, James’ten 5-6 santim daha uzun. Bu uzun kollar ve eller ona hem savunma hem de hücumda önemli avantajlar getiriyor. Ancak her ne kadar Simmons bir “Atletik ucube” olarak tanımlansa da bu tanımlar James’le karşı karşıya getirince anlamını yitiriyor. Alıştığımız için gözden kaçırıyoruz ama James gerçekten erişilmesi güç atletik yeteneklere sahip. Simmons iyi bir atlet ama asla onun seviyesinde değil. Bu da önemli bir fark.
Orta mesafe ve dış şut hiçbir zaman James için güvenilir bir silah olmadı. Simmons için de vaziyet bu. İşe önce şut mekaniğinin değiştirilmesiyle başlanacak.
Simmons’la James’in bir ortak yönü, “gönüllü pasör” olarak tanımlanan kategoriye dahil olmaları. Her iki oyuncu da Michael Jordan, Kobe Bryant ve Kevin Durant’te görülen o “öldürücü” ve biraz da bencil skorer iç güdüsüne sahip değiller. Aklıma LSU’nun 81-80 kaybettiği Marquette maçının son saniyeleri geldi de, sazı eline alan ve bitiren bir süper yıldızın önemi gözümde daha da büyüdü. Simmons, o gün James’in de birçok kez yaptığı gibi topu dışarıdaki üçlükçüye çıkarmayı tercih etmişti.
Buna mukabil LeBron James mükemmel bir pota altı bitiricisi ve bu hiç değişmedi. Özellikle postta oynamak zorunda olduğunu anladığından beri verimliliği çok daha arttı. Simmons’ın James kadar iyi bir skorer olabilmesi için en az onun kadar çalışkan olması lazım. James’in menajeriyle anlaşmak üzere olduğunu, James’in onu kanatları altına aldığını biliyoruz. Çok çalışmanın önemi konusunda ona birkaç tavsiye verecektir.
Simmons, NCAA turnuvasında boy gösteremeyecek olsa da draftta 1 numaradan seçilmesi yüksek ihtimal. LeBron James seviyesinde değil ama özgün bir yetenek. Onun zıttı tarzda bir oyuncu olsa da Andrew Wiggins’in henüz gösteremediği aşama aklıma geliyor ve benzetmeler konusunda ihtiyatı elden bırakmamakta fayda var diyorum.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa