Bu saldırının hayat bulduğu zemini hazırlayanlar suç ortağıdır
Fotoğraf: Envato
Ankara’da son beş ayda gerçekleşen üçüncü bombalı saldırının yarattığı dehşet, kitlelerde ciddi bir güvenlik sendromu duygusunu koşullarken iktidarın ilk refleksi yine kendisine yöneltilen soru ve eleştirileri baskılayan bir ortamı hakim kılmak oldu. Televizyonlara yayın yasağı, sosyal medyaya getirilen engel bunun ilk işaretleriydi.
Her şeyin ‘yerli ve millisini’ önerenler bu olayda ülkedeki basın kurumlarını sansürleyerek, halkı bilgiye ulaşım için yabancı basın kurumlarına mahkum ettiler. Ülke içinde kapatılmayı göze alarak yayın yapanlar ise ayrı. Onlar her zaman en büyük saygı ve sevgiyi hak ediyorlar.
Sivil halkı hedef alan bu terör saldırısını, bir güvenlik olayı ile sınırlı ele almak sonuçta dönüp dolaşıp iktidarın elini güçlendirecektir. Karşımızda duran siyasetin konusudur ve belirli bir siyasetin devamı olarak gündeme gelmiştir.
İktidarın içeride ve dışarıdaki savaş politikalarına dönüp bakmadan, Türkiye’de artık gündelik hayatın bir parçası haline gelen bombalı saldırıları da anlayamayız. Şu soruyu sormak zorundayız: Bu kadar savaşa angaje bir iç ve dış politikanın devlet tarafından temel dönem stratejisi olarak benimsendiği bir süreçte, ülke içinde barışın, huzurun hakim olması beklenebilir mi?
Saldırıyı gerçekleştiren örgütün eşkali zaman içinde belirginleşecektir. Ama bu ikinci meseledir aslında. Asıl sorun Türkiye’nin birçok kentinin ardından başkentinin son beş ayda üç kez böylesine bir saldırının hedefi haline neden geldiğidir.
Bu soruya doğru yanıt verilmedikçe ülkenin tüm köşe başlarına polis de dikilse bu saldırılar önlenemez. Elbette bunu, bu saldırının devletin kurumlarının içinde olduğu ya da yol verdiği bir saldırı olmadığı ihtimali üzerinden yazıyoruz. Türkiye tarihi, devletin kitleleri korkuyla teslim alarak kendi iktidarını yeniden tesis etmek için benzer saldırıları tezgahladığına da tanıktır.
İktidara yakın gazeteler, bekleneceği gibi ve daha önceki bombalı saldırılarda da olduğu gibi, bu olayda da halkı bir bütün olarak iktidarın arkasında sıraya dizmeyi koşullayan bir üslupla sayfalarını kurmuşlar.
Böyle olunca, daha önceki benzer saldırıların yargı süreçleriyle ilgili getirilen yasaklara dikkat çekmek ve o saldırıların neden aydınlatılmadığını sormak da onların işi olmuyor. Onların işi, halkı iktidarın yeni ‘güvenlik politikalarını’ talep eder, benimser hale getirmenin ideolojik mühendisliğini yapmak.
Bundan sonraki sürecin olası ve en olumsuz sonuçlarının başında da bu geliyor. Polisiye önlemlerin artırılmasını güvenliğin tesisinin bir gereği olarak sunmak için her şey yapılacak. Yapılmaya da başlandı zaten. Ve bu tür bombalı saldırılarının olmadığı istikrarlı bir ‘demokrasi’ için başkanlık sisteminin de bir ihtiyaç olduğunu duyacağız.
Bu yanlış bilinç oluşturma çabaları karşısında üzerinin örtülmesine izin vermememiz gereken gerçek şudur: Bu saldırıların hayat bulduğu politik zemini hazırlayanlar aslında ona ideolojik olarak yön vermiştir ve suç ortağıdır.
- Kürt meselesinde bir ihtimal daha olmalı 13 Aralık 2024 04:57
- Sınırımızdaki yeni Afganistan ve kaostan rant devşirmek 09 Aralık 2024 07:00
- Geniş atılan ağda çıkışı aramak... 02 Aralık 2024 06:55
- Türkiye zor bir değişimin ağır sancılarını yaşıyor 25 Kasım 2024 06:35
- Ebedi barış mümkün mü? 18 Kasım 2024 04:23
- İki güncel rapor eşliğinde Kürt meselesini tartışmaya devam 11 Kasım 2024 04:47
- 'Çöle çevirdikleri yere barış geldiğini söylüyorlar' 06 Kasım 2024 05:33
- Bir siyaset olarak 'terörle mücadele' 04 Kasım 2024 07:07
- Erdoğan’ın Mevlana vurgusunun hikmeti ne olabilir? 31 Ekim 2024 08:07
- Mayınlı bir süreç 28 Ekim 2024 05:10
- Yenidoğan çetesi: Çürümenin ekonomi politiği 21 Ekim 2024 05:00
- Barışa kapı açmak mı, süreci yönetmek mi? 14 Ekim 2024 05:00